Ölmedi be!

Cenk Mutluyakalı

 

Vazgeçti, ölmedi.
Evet evet!
Ve diyeceğim ki, bu sefer öleceksen eğer, git, tam da Kaymakamlık’ta öl.
Hatta mümkünse doktorun yanında olmalı, elinde mührüyle bir de muhtar.

*  *  *

İnsan acısının içinde çıldırıyor.
- Bu devlet aptal
Hiç suçsuz insanları kırıp döküyorum ha bire, deli deli bağırmaktan.

*  *  *

Kamu görevi, yurttaşa hizmet için, ya...
Ve onca kurum, çalışan, amir, müdür, müsteşar bunun için var.
Oysa bizim sistemde yurttaş kamuya hizmet ediyor!
Doğduğunuzu da siz anlatacaksınız bunlara, öldüğünüzü de...
Kapı kapı gezerek...
İşinizi bırakacak, acınızı unutacak, hastalığınızı erteleyecek, o evrak senin bu belge benim gezeceksiniz ha bire...

*  *  *

Bir de size “yakında e - devlet geliyor” demezler mi, sanki yirmi sene evveli.
Yahu çoluk çocuk sosyal medyada çözüyor artık bu işleri!

*  *  *

10 günü geçti, bir türlü devlete anlatamıyoruz, “babam öldü!..”
Oysa defneden de kendileri.
Bir Kaymakamlık ötekine gönderiyor, öteki berikine.
Doktorun imzası yetmiyor!
- “Böyle lüzum eder” cümlesi, aptalca tüzüklerin gölgesinde hayatı prosedürlere zindan ediyor.
Kuzu kuzu da uyuyor herkes.
- Haklısınız da, biz de bunları yapmıştık.

*  *  *

- Doktor kağıdı yeterli değil, bir de 'Ölüm Şahadetnamesi' alınız.
- Nereden?
- Güneyde öldü, oradaki Kaymakamlıktan.
- Başka?
- Maaşı eşine kalacaksa bir de evlilik kağıdı ve muhtardan birlikte yaşadıklarına dair onay...
- Öyle ya muhtar da aralarında uyuyordu.
- “Böyle lüzum eder.”
- Ölmedi be! Vazgeçti, ölmedi...

*  *  *

Çünkü bu ülkenin kurumları birbirine küs, konuşmuyor, yazışmıyor, siz elinizde belgeler gezeceksiniz, adım başı, kapı kapı, kan ter içinde...
Ve bir hafta sonra sabahtan akşama "kurtulduk" diye bayram yapacaklar, "kurtulduk ve aptal bir düzen kurduk" diye...
...
İlla ki ölecekseniz, ki yok kaçarı, diyorum ya, mümkünse Kaymakamlıkta, tam da oracıkta!