Asıl doğru olan hayattayken değer vermektir elbette insana…
Ama bunu yapamıyoruz nedense…
Sanki yaşam hiç bitmeyecek, bu dünyada olup bitenlerin sonu gelmeyecekmiş gibi yaşıyoruz çoğumuz.
Kaybettiklerimizin arkasından döktüğümüz gözyaşları her ne kadar içten olsa da, kırılanları tamir etmeye yaramıyor.
* * *
Herkesin artıları da vardır, eksileri de…
Mükemmel insan var mıdır?
Hatasız?
Günahsız?
Eksiksiz?
Yanlışlar da insana aittir, doğrular da…
Kim ‘en iyisi benim’ derse, yanılıyordur.
Vardır mutlaka daha iyisi…
Ama zaten mesele ‘en’ olmak değil.
Olduğu gibi kabullenmek.
* * *
Paylaşmak lazımdır.
Vefa önemlidir.
Dayanışma gereklidir.
Hele sol harekette bunlar olmazsa olmazdır.
Çünkü sol ‘maddi’ değerlere değil, maneviyata önem verir.
Malı değil, insanı merkeze koyar.
Temel yapı taşı hümanizmdir solcunun…
Demokrasi, özgürlükler, insan hakları, emek mücadelesi ve barış kavgası hep insanlık içindir.
Solcunun gailesi vardır toplumuna dair, dünyaya dair…
Bu yüzden çarpar yüreği, çarpabildiği yere kadar…
* * *
Esiksi gibi değil ‘yoldaşlık’ duyguları, ne yazık ki…
Sol ideoloji yara aldı dünyada ve böyle oldu.
Bazı idealler yerini başkalarına bıraktı.
Makam, mevki, sıfat ya da maddi beklentiler ön plana çıktı.
Paylaşım kültürü geriledi.
Vefasızlık hortladı.
Dayanışma duygusu köreldi.
‘Gemisini kurtaran kaptan’ mentalitesi öne geçti.
Dünyada genel kabul gören sistemin kokusu birçoğumuzun üzerine sindi.
Onu değiştirmek, dönüştürmek yerine uymak daha kolay, daha cazip hale geldi.
* * *
Bir de siyasetin alanı daralınca, iç kavgalar ve didişmeler iyice tavan yaptı.
‘Neden’lere bakmadan ‘sonuç’lar üzerinde kavgalar, gürültüler çoğaldı.
Oysa asıl meselemiz ‘davulun tokmağı’ değil miydi?
Ve hala öyle değil mi?
Hala başkasının elinde değil mi o ‘tokmak’?
* * *
Kıbrıs Türk sol hareketi uzunca bir süredir ‘kendi kendini yemek’le meşgul…
Solun ideolojik, siyasal, örgütsel ve geleneksel yapısına ters işler olup bitiyor.
Sola gönül vermiş, ömür harcamış, umut bağlamış insanlar bu yüzden kırgın, bu yüzden yılgın, bu yüzden üzgün…
Adına ‘iç çekişme’ denilen ve dıştan bakıldığında kolay kolay anlam verilemeyen o –ideolojik ve politik değil- kişisel kavgalar sola hep kaybettirdi, kaybettirmeye devam ediyor.
Ve sol harekete sembol olmuş her yoldaş bu dünyadan göçüp giderken bile geride kalanlara net bir mesaj veriyor.
Sol kavgayı sever.
Ama iç kavgaları, kişisel kapışmaları değil!
* * *
Sonay abi şimdi hem yıldızlarla, hem de daha önce göçüp giderken aynı mesajı veren yoldaşlarıyla birlikte bakıyor bize…