ÖMER EVRE ve KEMAL BAĞBAL ile SAVAŞIN İKİ YÜZÜ

Savaşın İki Yüzü’ filmiyle ortak acılarımızı senaryolaştırırken, susmakta ısrar edenlerin de vicdanına dokunmayı hedefliyor.

Simge Çerkezoğlu

Üç yıl önce ‘Uyarsa Beklerik’ filmiyle tanıdık Ömer Evre’yi. Çok samimi, bizden bir hikâyeyi beyaz perdeye taşımıştı. Bu kez yine coğrafyamızı, ama en dokunaklı yanını, Kıbrıs’ın kayıplarını izleyicilerle buluşturuyor. Kapanmayan yaraya biraz olsun merhem olmak istiyor. ‘Savaşın İki Yüzü’ filmiyle ortak acılarımızı senaryolaştırırken, susmakta ısrar edenlerin de vicdanına dokunmayı hedefliyor. Ayrıca geçen yıl başlattığı Ayla Algan Oyunculuk Atölyesi çalışmalarını da sürdürüyor. Onlar sayesinde birçok genç hayallerine kavuşma imkânı yakalıyor. Genç oyuncu Kemal Bağbal da bu gençlerden biri olarak hikâyesini paylaşıyor.

“FİLM SEKTÖRÜNÜN VARLIĞINA TOPLUMU İNANDIRMAYA ÇALIŞIYORUM”

2016 yılında ‘Uyarsa Beklerik’ filmi ile yolumuz Ömer Evre ile kesişmişti. Şimdi çok daha heyecan verici ve kapsamlı bir proje olan ‘Savaşın İki Yüzü’ filmi ile yeniden gündemde…

“Uyarsa Beklerik filminden çok iyi sonuçlar aldık, çok izlendik, beğenildik. Bu projenin ardından ben biraz ara vermeyi tercih ettim. Yaratıcılığa dayalı projelerde ara vermek her zaman iyidir. İnsan kendini ne zaman hazır hissederse o zaman yeni projeye başlar. Böylece Savaşın İki Yüzü filmi projesi üzerinde çalışmaya başladım. Ben çok fazla reklâmı sevmiyorum. Yaptığım projeyi konuşmak için ortaya bir sonuç çıkmasını beklemeyi tercih ediyorum. Son zamanlarda pek çok kişi film çekiyor, dizi yapıyor diye anlatıyor ama ortada görünen hiçbir şey yok. Gelir elde etmek için insanlar kandırılıyor. Oysa benim gibi düşünen insanlar toplumu film sektörünün varlığına inandırmaya çalışıyor, yapacağımız şeyleri anlatmak yerine yaptıklarımız üzerinden konuşmayı doğru buluyoruz. ”   

“AMACIM VİCDANLARA DOKUNMAK, BİRİLERİNE ULAŞILMASINA VESİLE OLMAK”

‘Savaşın İki Yüzü’ bir kayıp hikâyesi… Ömer Evre filmin sadece yönetmeni değil senaristi de… Kuşkusuz, Kayıplar aradan geçen elli yıla rağmen hala her iki toplum için kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Ömer’i ise bu hikâyeyi anlatmaya iten;

“Etrafımızda hala eşinin, kardeşinin, oğlunun ya da akrabalarının dönmesini bekleyen insanlar var. Kayıp şahısların bulunma çabaları gündemimizi hayli meşgul eden bir konu. Zaman geçiyor, bunları yaşayan, bunlara tanıklık eden insanlar yaşlanıyor, hatta ölüyor. Zaman aleyhimize işliyor. Bazıları yaşlandıkça vicdanlarına yenik düşüyor. Böylece itiraflar gerçekleşiyor. Bazılarıysa bu sırları mezara götürmeyi düşünüyor. Ben öncelikle bu konuya dikkat çekmek, bir hikâye ile konuşmayanların da anlatmasına vesile olmak istedim. Belki böylece birileri daha bulunabilir diye umut ettim. Bu filmi yaparken savaşın bir diğer yüzünü insanlara hatırlatmak da istedim. Hikâyede her iki toplum Rumlar, Türkler, eşinin dönmesini bekleyen bir kadının dramı var.”

“KIBRISLI YÖNETMEN OLARAK BANA DÜŞEN ORTAK ACILARI GÖSTERMEKTİR”

Özünde barış dilinin hâkim olduğu ‘Savaşın İki Yüzü’ filmi, acıların dili, dini, ırkı olmadığını Kıbrıs’ta yaşayan halklar olarak acıların en önemli ortak noktamız olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.     

“Bu filimle her iki topluma da mesaj vermek istedim. Böyle bir konuyu tek taraflı işlemek istemedim. Hayatta her şeyin dengede olması taraftarıyım. Ben bu filimle acının aslında sınırı olmadığını göstermek istedim. Kıbrıslı Türk ya da Rum olsun hepimizin kayıpları var. Ortadaki sınır bunu değiştirmiyor. Hiçbir zaman savaşların kazananı olmuyor. Bir Kıbrıslı yönetmen olarak bana düşen izleyicilere bu ortak acıları göstermektir diye düşündüm.”

“SİNEMAYLA VARLIĞIMIZI DÜNYAYA GÖSTEREBİLİRİZ”

On beş dakikalık kısa film olarak izlediğimiz ‘Savaşın İki Yüzü’, önümüzdeki aylarda uzun metrajlı bir sinema filmine dönüşecek. Senaryo çalışmasını tamamlayan Ömer, filmin detayları konusunda bizi bilgilendiriyor;

“Kıbrıs’ın kuzeyi tanınmayan bölge, oysa biz sinema ile dünyaya varlığımızı gösterebiliriz. O nedenle ben bu hikâyeyi ilk olarak kısa film yaparak çekmeye karar verdim. Hem Kıbrıslı Türk ve Rumların düşman olmadıklarını, acılarımızın ortak olduğunu gösterelim diye düşündüm. Aynı adada yaşıyoruz, pek çok ortak yanımız var. Acılarımız da ortak, ama aramızda sınır var. Tüm bunları dünyaya göstermek istedim. Haziran ayında da uzun metraj filmin çekimlerine başlıyoruz. Hedefim yılsonunda Savaşın İki Yüzü filminin uzun metraj halini de tamamlamak. Kısa filmimizi izleyenler çok beğendi. Aynı konu daha geniş bir perspektif ile farklı karakterlerin katılımıyla işlenecek. İki saate yakın bir film olacak.”

“KIBRISLI RUM OYUNCULAR KUZEYDEKİ FİLMLERDE OYNAYINCA TEPKİ ALIYOR”

Kısa film olarak izlediğim ‘Savaşın İki Yüzü’ çalışmasında maalesef hiç Kıbrıslı Rum oyuncu yok, bu konuda her iki tarafın da aşamadığı bazı psikolojik sınırlar var. Oysa ideal olan Kıbrıslı Rum bir karakteri aynı şekilde Kıbrıslı Rum bir oyuncunun canlandırması…      

“Biliyorsun 2013yılında ben Aşkın Utancı isimli bir kısa film yapmıştım, aynı hikâyenin Genç TV için dizisini de çekmiştim. Orada tam da senin söylediğin gibi Kıbrıslı Rum karakteri, Kıbrıslı Rum bir oyuncunun canlandırmasını istemiştim. Michalis Egoumenides ile çalışarak, ortaya çok iyi bir iş çıkarmıştık. Fakat Michalis bu projeden sonra güneyde çok tepki toplamış, çok eleştirilmişti. ‘Sen işgal altında nasıl gider de bir filmde oynarsın’ diye tepki toplamıştı. O nedenle bu konuda biraz sıkıntı yaşıyoruz. Kısa filmde Kıbrıslı Rum karakteri İtalyan oyuncu Pedro Jimenez canlandırdı. O da Akdenizli, fiziksel olarak adalı insanlara yakın. Fakat uzun metrajlı film için şansımı zorlayacağım, olacağını umut ediyorum, çalışmalarım sürüyor. Film Kıbrıs’ta sinemalarda yayınlanacak, Türkiye’de bir televizyonda gösterilmesi mümkün ama Türkiye sinemalarında gösterime girişmek konusunda ben biraz çekimserim. Kendime henüz o denli güvenmiyorum sanırım. ”

“AYLA ALGAN ÇOCUK VE YETİŞKİNLERE OYUNCULUK EĞİTİMİ VERİYOR”

Bir süre önce Lefkoşa’ya ‘Ömer Evre Prodüksiyon’ altında Ayla Algan Atölye’yi getiren Ömer, büyük bir eksikliği ortadan kaldırarak, özellikle oyuncu olmak isteyen gençlerimize bir yol açtı. Gençlerimiz artık Türkiye’nin en önemli sanatçılarından biriyle çalışma imkânı buluyor, oyunculuk alanında şanslarını deniyor.

“Bir süre önce Türkiye’nin önemli sanatçılarından Ayla Algan ile oyunculuk eğitimlerine başladık, Ayla Algan Atölye’yi kurduk. Çocuk ve yetişkinlere oyunculuk eğitimi veriyoruz. Hedefimiz Türkiye ile köprü oluşturmak, Kıbrıs’taki oyuncuların videolarını Türkiye’ye göndererek teklifleri değerlendirmek. Şu anda bunu yapıyoruz, ayrıca kendi projelerimizde kendi oyuncularımızla çalışma imkânını da yakalamış bulunuyoruz. Bizde eğitim alarak şu anda Türkiye’de çalışan oyuncular var; Alp İlkman, Hüseyin Oktay, Sami Hamidi bunlardan bazıları. Birçok gencimiz Türkiye’de bu alanda çalışmaya başladı. Elbette bundan onur duyuyor, mutlu oluyoruz. Bu nedenle ben oyunculuk atölyesi çalışmalarına da ağırlık verdim.”

KEMAL BAĞBAL: KENDİME GÜVENİM ARTTI

Ayla Algan Atölye’nin yetiştirdiği genç oyunculardan biri Kemal. Gönyeli’de dünyaya geldi, profesyonel bir futbolcu. Çocukluğundan bu yana futbol oynuyor, şu anda süper ligde Gönyeli takımında kalecilik yapıyor.     

“Yirmi dört yaşındayım. Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü’nden geçen yıl mezun oldum. Ayla Algan Atölye’nin afişlerini ilk olarak geçen yıl fakültede gördüm. Çok dikkatimi çekti, fakültemizin bölüm başkanlarından Fevzi Kasap’la da bu konuyu konuştum, beni eğitimlere katılmam için cesaretlendirdi. Böylece kaydımı yaptırdım, günün sonunda hiçbir şey yapmasam da en azından Ayla Algan gibi değerli bir sanatçıdan ders almış olurum diye düşündüm. Ben çok içine kapanık bir insandım. Benim bu halime de iyi gelir diye düşündüm. Gerçekten de öyle oldu. İlk senaryo çalışmamızda Ayla Algan ile birlikte rol yaparken, kendimi televizyonda izleyince kendime olan güvenim arttı. Sosyal hayat, yabancı bir ortamda nasıl davranmam gerektiği konusunda bu eğitimlerle bilinçlendim.”

“HERKES KATILIM BELGESİ ALIYOR AMA BAŞARI BELGESİ ALAMIYOR”

Kemal aldığı oyunculuk eğitiminin içeriğine ilişkin bilgi aktarıyor, anlattıklarından oyuncu olmanın meşakkatli bir iş olduğu sonucu çıkıyor.   

 “Ben atölyenin ilk öğrencilerindenim. Üç aylık eğitim sonucunda başarı belgesi almaya hak kazandım. Herkes katılım belgesi alabiliyor ama herkes başarı belgesi alamıyor. Ayla Algan haklı olarak bu konuda biraz hassas davranıyor. Her katılımcıya başarı belgesi vermiyor. Her yıl iki veya üç grup olarak eğitimler yapılıyor. Kurs üç ay sürüyor. Üç ayda üç senaryo üzerinde çalışıyoruz. Oyunculukla ilgili temel bilgiler ile kamera bilgileri alıyoruz. Her senaryoda Ayla Algan’la birlikte rol alıyoruz, bunun kaydı alınıyor ve daha sonra bu kayıtları izliyoruz. Böylece hatalarımızı daha iyi görüyor, doğrularını Ayla Algan’dan öğrenerek diğer senaryoda aynı hataları yapmamaya çalışıyoruz. Tabii her senaryo diğerinden daha karmaşık, katmanlı oluyor. Daha fazla rol üzerinde çalışıyoruz. Senaryoyu tamamen ezberliyoruz. Artık Türkiye’de çekilen tüm filmler, dizilerde ezber gerekiyor. Çekimler sesli yapılıyor. Böylece zaman kazanıyor, masrafları azaltıyorlar.”

Oyunculuk yanında çok iyi de bir futbolcu olan Kemal, bu disiplinli çalışmayı sporun ona kazandırdığını sözlerine ekliyor.   

“Tüm bunlar yanında çocukluğumdan beri sporla ilgileniyorum. Gönyeli Spor Kulübü’nde profesyonel futbolcuyum. Süper ligde Gönyeli takımında kaleciyim. Elbette spor disiplinin hayatıma kazandırdıkları yadsınamaz. Futbol yanında oyunculuk eğitimimi tamamlamamın ardından Kıbrıslı Eski Liman grubunun bir klipinde rol aldım. Şimdi de Savaşın İki Yüzü filminin uzun metrajlısında bir rolüm olacak.” 

 

   

       

 

 

 

    

Dergiler Haberleri