Omorfo’dan tek “kayıp” Kıbrıslıtürk Ahmet Mulla Mehmet’in “kayıp” edilmesinin üstünden tam 56 sene geçti… Onunla ilgili kaleme aldığımız ilk yazı tam 12 sene önce bugünlerde, bu sayfalarda yayımlanmıştı… 31 Temmuz 2008 tarihiydi ve bir Kıbrıslırum okurumuzun ihbarı üzerine, Omorfo’ya giderek “kayıp” Ahmet Mulla Mehmet’in torunlarıyla röportajlar yapmış, yaşamış olduğu ve artık yıkılmış olan eve gidip bakmıştık… Torunu Hakkı Alpagut bize çok ayrıntılı bilgiler vermişti, Ahmet Hastoprak’la da, yeğeni Hüseyin Onbaşı’yla da konuşmuştuk…
18 Mayıs 2011 tarihinde yani bundan tam dokuz sene önce ise, Kayıplar Komitesi yetkililerine, “kayıp” Ahmet Mulla Mehmet’in olası gömü yerleriyle ilgili bazı şahitlerin söylediklerini aktarmış ve bu olası gömü yerlerini ziyarete gitmiştik. Ancak aradan seneler geçmiş olmasına karşın, bu yerlerle ilgili herhangi bir gelişme kaydedilmemişti…
Son olarak geçen sene, Kayıplar Komitesi’nin bazı yetkililerine, Ahmet Mulla Mehmet’in gömü yerini tam olarak bildiği söylenen bir şahsın yakın arkadaşıyla ilgili bilgi vermiştik… Ayrıca elimizdeki bilgileri bir kez daha kendileriyle paylaşmıştık…
Şimdi öğrendik ki Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslırum araştırma görevlilerinden bir kişi sözkonusu arkadaşımızı ziyaret etmiş ve kendisinden çok ayrıntılı bilgi almış… Kayıplar Komitesi’nin bir yetkilisi bize bu konuda yakında bir hareket olabileceğini ifade etti ve biz de bu gelişmeden çok memnun olduk çünkü en nihayet, eldeki bilgiler değerlendirilme aşamasına gelmiş demekti…
Bu konuda bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine yardımcı olan herkese çok teşekkür ediyoruz…
12 SENE EVVEL NELER YAZMIŞTIK?
12 sene önce bu sayfalarda 31 Temmuz 2008’den başlayarak Omorfo’dan tek “kayıp” Kıbrıslıtürk olan Ahmet Mulla Mehmet için şöyle yazmıştık:
“Omorfo’dan (Güzelyurt) tek “kayıp” Kıbrıslıtürk olan Ahmet Mulla Mehmet’e ilişkin bir Kıbrıslırum okurumuzun yaptığı “Parası için öldürüldü ve kendi evindeki kuyuda gömülüdür” şeklinde ihbar üzerine, Ahmet Mulla Mehmet’in yakın akrabalarıyla konuşmaya Omorfo’ya gidiyoruz...
Hem Ahmet Mulla Mehmet’in, hem de oğlu Nahit Hastoprak’ın Omorfo yöresinde yaşayan Kıbrıslılar arasında birer “efsane” olduğunu öğreniyoruz... Ahmet Mulla Mehmet’e de, oğlu Nahit’e de Kıbrıslırumlar büyük saygı duyuyormuşlar. İlişkileri her zaman çok iyiymiş. Örneğin her gün akşamüstü işini bitirince eve gidip bir fasıl karısını döven bir Kıbrıslırum kasap varmış. Kasap, Ahmet Mulla Mehmet mahalleden geçtiğinde karısını dövmekten vazgeçer, sinermiş. Kasabın karısı da Ahmet Mulla Mehmet oradan geçsin diye dua edermiş – böylece dayaktan kurtulurmuş çünkü...
Ahmet Mulla Mehmet, torunları ile...
Ahmet Mulla Mehmet narenciye üretimiyle uğraşırmış. O dönem Omorfo’nun zenginlerinden imiş... Tüm geliri narenciyeden gelirmiş. 60 dönüm kadar narenciye bahçesine sahipmiş...
Ahmet Mulla Mehmet’in eşi Fatma Hanım da Omorfo’da çok sevilirmiş. Kıbrıslırumlar’ın “mandi” dediği Kıbrıslırum “gurbetler”in birisinin ya da birkaçının çocukları derede boğulduğu ve aileler bu yüzden kendi aralarında kavgaya tutuştukları zaman, bir tür “tapınak” yaptırmak istemişler. “Ayios Stamadios”un (Aziz Stamadios) adına yaptıracakları bu tapınağa ikonalar koyup mumlar yakacaklar ve “Bu kötülükler artık dursun” diyeceklermiş. Çünkü onların inançlarına göre, Ayios Stamadios, kötülükleri durduran bir azizmiş. Ama bunu yaptırmak için paraları yokmuş. Bu parayı onlara Ahmet Mulla Mehmet’in eşi Fatma Hanım vermiş... İnşaata başlamışlar. Fakat paraları yetmemiş. Ahmet Mulla Mehmet, eşinin onlara para vermiş olduğundan habersiz, “Noldu, azizinizin tapınağını tamamlayamadınız galiba” demiş onlara. Onlar da “Senin hanımın bize verdiği para yetmedi” deyince, “Tamam, üstünü de ben tamamlayayım” diyerek, onlara ihtiyaçları kadar para vermiş. Bu tapınağı tamamlamışlar. “Ayios Stamadios”un bu minik tapınağı halen Omorfo’da olduğu gibi duruyor – demir kapısı kilitli. İçinde ne ikona, ne de mum var ama kapının üzerindeki yazılar hala belirgin: “Ayios Stamadios” yazıyor...
Ahmet Mulla Mehmet, portakal bahçelerinden elde ettiği gelirle, Omorfo’daki bandabuliyanın yanına, ilk beton binayı inşa etmekte imiş...
Ahmet Mulla Mehmet’in beş kızı, üç oğlu varmış. Oğullarından Türkiye’de tıp okuyan, doktor çıkmak üzere olan Erol, 1958’de bazı EOKA’cılar tarafından kurşunlanarak öldürülmüş... Aslında Ahmet Mulla Mehmet, binanın üst katını oğlu Erol için klinik olacak şekilde tasarlamışmış... Ancak oğlu öldürülünce, bu planından vazgeçmiş ve üst kat klinik olarak inşa edilmemiş...
1963 olayları başladığı zaman birazcık kaygılanmış – binanın kaba inşaatı bitmiş imiş ve Ahmet Mulla Mehmet ustalara ödeme yapmak istiyormuş...
Kıbrıslırum bankacı arkadaşı ona kefilsiz, ipoteksiz 2 bin Kıbrıs Lirası vermiş... Bankada imzaladığı senetlerde, onun “kayıp” olduğu tarih var: 3 Ocak 1964... Bankacı arkadaşı “Sen hiç kaygılanma, beş tane dükkanın var, bunları kiralama yetkisini bana ver, ben bunların kirasını alacağın bu borca yatırırım” demiş. Öyle de yapmışlar. Ahmet Mulla Mehmet, bankadan aldığı 2 bin Kıbrıs Lirası’nın bin lirasını binayı inşa etmekte olan Kıbrıslırum ustaya vermeyi, bin Kıbrıs Lirası’nı da o kötü günlerde “ihtiyadi” olarak üstünde tutmayı planlıyormuş. Parayı aldığı günün akşamı “kayıp” olduğunda, onunla birlikte o günlerde oldukça ciddi bir miktar olan bu para da “kayıp” olmuş. Kıbrıslırum ustaya vereceği bin Kıbrıs Lirası’nı veremediğini, yıllar sonra Rum usta Avustralya’dan oğluna telefon açarak haber vermiş. Nitekim Kıbrıslırum okurumuz onunla ilgili olarak yaptığı ihbarda, Ahmet Mulla Mehmet’in “parası için öldürüldüğünü” anlatıyordu...
Oğlu Erol öldürüldükten sonra, Ahmet Mulla Mehmet’in eşi Fatma Hanım, derin bir depresyona girmiş – tarım ilacı içerek intihar etmeye kalkışmış... Eşi Ahmet Mulla Mehmet “kayıp” olduğu zaman hastaymış – “kayıp” eşinin ardından ancak 25 gün kadar yaşayabilmiş... Hastalığı ağırlaşmış ve Fatma Hanım, üzüntü içinde – hem oğlunun, hem eşinin acısıyla vefat etmiş...
Ahmet Mulla Mehmet gibi oğlu Nahit de Omorfo yöresinde oldukça popülermiş... Şimdi artık o hayatta değil... Onun oğlu Ahmet Hastoprak ve eşi Şenay Hanım’la konuşuyoruz...
Yine Ahmet Mulla Mehmet ve ailesinin 21 Aralık 1963’ten sonra evlerinden ayrılarak sığındıkları yakın akrabaları Onbaşılar’ın oğlu Hüseyin Onbaşı ile de konuşuyoruz. Ancak Ahmet Mulla Mehmet’le ilgili en geniş röportajı, torunu Hakkı Alpagut’la yapıyoruz. Torun Hakkı Alpagut da dedesinin ve dayısı Nahit’in izinde – o da Omorfo yöresindeki Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın oluşturduğu “Barış ve Yeniden Birleşme” hareketinde önemli rol oynuyor. Birkaç ay önce bu hareket düzenlediği bir yemekte Hakkı Alpagut’u onore ederek barışa katkılarından ötürü ona çeşitli plaketler vermiş...
Ahmet Mulla Mehmet’in, toplumumuzun çok iyi tanıdığı, barış sürecinde hep ön saflarda olan bir başka torunu daha var: Ahmet Barçın. Zaten Ahmet Barçın, “kayıp” dedesi Ahmet Mulla Mehmet’in adını taşıyor... Kısacası dededen çocuklarına, çocuklardan torunlarına ve hatta onların da çocuklarına barış, bir kültür olarak aktarılmış...
Herhangi bir Omorfolu Kıbrıslırum’a “Ahmet Mulla Mehmet” ya da “Nahit” dediğiniz zaman, onlar için çok iyi şeyler söylediklerini anlatıyor Hakkı Alpagut. O kadar ki, barikatlar açıldıktan sonra ona gelen bazı Kıbrıslırumlar, Nahit Bey’in mezarını ziyaret etmek istemişler – birbuçuk saat onun mezarı başında ağlayanlar olmuş... Aralarında sevgi ve saygıya dayalı ilişki o kadar sarsılmazmış...
Omorfo’da Ahmet Mulla Mehmet’in evinin ve bahçesinin bulunduğu arazileri de ziyaret ediyoruz. Ahmet Mulla Mehmet’in yaşadığı ev şimdi artık yıkılmış ama Kıbrıslırum okurumuzun “kendi bahçesindeki kuyuda gömülüdür” ihbarı üzerine bahçesinde iki tane kuyunun kapalı olarak durduğunu görüyoruz.
Bu kuyulardan biri 1930’lu, 40’lı yıllarda elle kazılmış – bir süre sonra İngiliz Sömürge Yönetimi, İkinci Dünya Savaşı’ndaki bombardımanlar nedeniyle insanları “sığınak” yapmaya mecbur ettiğinde, Ahmet Mulla Mehmet, bu elle kazılmış kuyuya basamaklar yaptırtmış – yaklaşık 10 metre derinliğinde, ağzı 2-3 metre genişliğinde olan bu kuyuya toprak basamaklardan inilebiliyormuş... Hatta çocuklar bunu oyun haline getirmişlermiş ve kuyuda oyunlar oynuyorlarmış. Çünkü kuyuda su yokmuş ve ağzı açıkmış... Ahmet Mulla Mehmet bu kuyuda su olmadığı için, daha sonra “artezyen kuyuları” gelişmeye başlayınca, bu kuyunun tam yanına bir kuyu daha çıkarmış. Bu kuyu da bir süre çalıştırılarak, Ahmet Efendi’nin bahçeleri sulanmış... Ancak bir süre sonra bunun da suyu bitmiş. Her iki kuyu da uzun süre açık kalmış – sonraları bölgedeki “gurbetler” kuyuların içine çöp atarak kuyuların kapanmasına neden olmuşlar... Bu kuyular bahçede duruyor...
Ahmet Mulla Mehmet’le ilgili bir Kıbrıslırum okurumuzun yaptığı ihbarı okuyan torunlarından Ahmet Barçın da bizi arayarak “Ahmet Mulla Mehmet’in kendi bahçelerinden birinde gömülü olduğu” yönünde bilgiye sahip olduklarını anlatıyor.
Ona göre Ahmet Mulla Mehmet bu kuyulardan birinde değil, kendi bahçelerinden birinde gömülü imiş. “Bu bilgiyi bana bazı Kıbrıslırumlar verdi. Bu bir Rum-Türk kavgası değil, bir alacak-verecek kavgası idi. Adamın parası için öldürüldüğü çok açıktır... Bankadan 2 bin Kıbrıs Lirası aldığı gün yaptığı senetteki tarih ile dedemin “kayıp” olduğu gün aynı tarihtir... 3 Ocak 1964...” diyor.
Peki Ahmet Mulla Mehmet’i kim ya da kimler öldürmek istemiş?
Bu konuda çeşitli tahminler yürütenler var. Bazılarına göre onu öldüren kişi Köfünye’de yaşıyormuş ama şimdi hayatta değilmiş... 2001-2002 yıllarında ölmüşmüş... Bazılarına göre, onu öldüren kişi ya da kişiler Omorfolu değil, civar köylerden imiş...
Ahmet Mulla Mehmet’i kimlerin öldürmüş olabileceği yönünde soru sorduğumuz torunu Hakkı Alpagut da, dedesini en son gören kişinin, dedesinin bir hizmetkarı olan Feyzullah adlı kişi olduğunu anlatıyor. Feyzullah, algılaması biraz yavaş olduğu için, onun söylediklerini o günlerde hiç kimse ciddiye almamış. Oysa Feyzullah, dedesiyle birlikte 3 Ocak 1964 akşamı eve gitmiş. Sonra kısa bir süre için oradan ayrılarak kendi evine bir şey yapmaya gitmiş. Geri döndüğünde kapıda bir polis landroverinin durduğunu görmüş... Hakkı Alpagut, “O günlerde teşkilatlar için polis araçlarını ya da üniformalarını kullanmak kolaydı” diye izah ediyor. Dedesinin Omorfo Polis Komutanı olan Odisseas’la ahbaplığı varmış. Alpagut, “Evde hiçbir mücadele belirtisi yoktu. Dedem öyle herhangi bir tehdide kolay pabuç bırakabilecek bir karakterde değildi. Fiziksel olarak da çok sağlam yapılıydı. Farazi konuşuyoruz – mesela bu polisler ona ‘Gel, Odisseas efendi seni görmek ister’ demişse, dedem onlarla çıkıp gitmiş olabilir mi?” diye soruyor.
Tüm bu soruların şimdilik hiçbir yanıtı yok – şu anda elimizdeki tek bilgi, bir Kıbrıslırum okurumuzun yaptığı ihbarla, Ahmet Barçın’ın öğrendikleri - yani Ahmet Mulla Mehmet’in kendi evinin avlusunda bulunan kuyulardan birinde ya da kendi bahçelerinden birinde gömülü olduğu... Elimizde net olan bir diğer nokta da, Ahmet Mulla Mehmet’in parası için öldürülmüş olduğu... Hem Kıbrıslırum okurumuzun ihbarı, hem de torunlarının bu yönde sahip oldukları bilgiler, birbiriyle örtüşüyor...
Geriye ondan artakalanları bulmak kalıyor... Bu da Kayıplar Komitesi’ne düşen bir görev olsa gerek...
Belki bir gün, 3 Ocak 1964 akşamı Ahmet Mulla Mehmet’in evinde neler olduğunu – okurlarımız konuşursa – öğrenebileceğiz... O zaman bulmacanın eksik parçaları tamamlanmış olacak...”
DEVAM EDECEK