Önce adını koyalım

Cenk Mutluyakalı

İddia ederim, tarihe bakınız, Kıbrıslı Türklerin Türkiye sevgisi, Erdoğan ve çevresindeki emir kullarından fazladır.
Bu sevgi karşılıksızdı çünkü...
Şimdi hem ‘karşılığı’ vardır, hem de derin bir kırgınlığı...

***

Taçoy bu yarışı kaybetmişti.
Siyasi matematik de ortadaydı.
Aslında “çekildim” dese, çok önceden Sucuoğlu başkandı.
Çekilmedi.
Bir aday “kaybedeceğini bile bile çekilmiyorsa” eğer...
Biri “bekle” dediği içindir!

***

Sucuoğlu, hani “demokrasi şöleni” demişlerdi, o akşam...
Yeni Zelanda ya da Norveç sanmışlardı kurdukları devleti.
O akşam “ithal anketlere” gönderme yapmıştı sık sık!
Şimdi umarım anladı, bu ülkede söz sahibi ithaldir.
Al sana şölen (!)

***

Deşifre etmeyerek bu noktalara geldik.
Hani “elleri havaya kalkıyor” ya!
Yalancı mesajlarla...
“Birlik, beraberlik...”
En iyi susmalarımız arasında kesiliyor irademiz...

***

Eroğlu çekilirken, ÖRP’li hükümet pişirilirken, ‘Dörtlü’ devrilirken...
Bütçe yetmese de “erken emeklilik” kabul edilirken... O külliyenin kurdelesi kesilirken... Büyükelçinin, bakanların bir adım önünde durmasına ses edilmezken... İşte böyle böyle kesiliyor irademiz... Yüzlerce örneği var aslında... Şimdi Berberoğlu’ndan girip Doktor Küçük’ten çıkmayalım. Kim ki “müdahale”den medet umdu, gün geldi, kendi de mağdur oldu demokrasiden...

***

Çözüm “çekil” deyince çekilecek siyasetçiler seçmemektir. İrade gaspını, hayatımıza dair kuşatmayı deşifre etmektir çözüm.... Toplumsal gailelerle örgütlenmektir. Siyasette samimiyettir çözüm, konforlu alanlarımızı yitirmek pahasına bedel ödemektir.
Öyle “yaygarayla” ya da “söylenmekle” sonuç alacağımız yok.
Yan yana gelerek, kenetlenerek, seslerimizi çoğaltarak, dürüst ve bilgelikle siyaset yaparak ve ayakta durarak kavgayı kazanabiliriz.
Hele bir de “adını” koyarak!

***

“Çözüm”den önce “sorun”un ne olduğunu samimiyetle söyleyerek başlayabiliriz örneğin... Henüz bunu konuşamıyoruz içtenlikle, cesaretle...