Bu köşedeki son yazı, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikini turu öncesi idi... “... Şimdi sırası değil, kısa bir tehir ...” diyerek sonraya bırakılan konuyu gecikmeden kapatmak gerek...
Konu, cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında Akıncı’nın çevresinin CTP’lileri yaraladığı ama buna rağmen CTP’lilerin ikinci turda Akıncı’yı destekleyeceği üzerinde idi... Bu yaralama olayının konu edilmesini eleştirenler, yaralamayı mübah, yaralı olduğunu söylemeyi ise günah olarak sunuyorlardı... Seçimler bitti, Akıncı CTP’lilerin de büyük desteği ile ve iyi bir de fark atarak seçildi...
Kıbrıslı Türklere hayırlı olsun, Kıbrıs’ın halklarına umut veren gelişmeler ve sevindirecek sonuçlar olsun...
Cumhurbaşkanlığı görevini devraldıktan sonra Akıncı’nın Kıbrıs sorununda görüşmeci olarak Özdil Nami’yi ataması, boyutu zaman zaman saldırıya varan eleştiriler aldı... Eleştiriler Akıncı’nın çevresinden ve Akıncı’ya hedefli; eleştiri odağı da Nami’nin CTP’li olması üzerinden yapıldı... Nami’nin atandığı bu görevi yapamayacağına veya uygun olmadığına dair kimseden bir yorum yok... Eleştirilerin objektif içeriği de yok, subjektif değerlendirmelerden yola çıkılmış, fırtına estirilmeye çalışılıyor: “Akıncı CTP’ye diyet mi ödüyor?” veya “CTP Akıncı ile bu konuda pazarlık yapıp söz mü aldı?”
CTP Akıncı’yı ikinci turda desteklemek için hiçbir pazarlık yapmadı, diyet de istemedi... Kararı nasıl ve ne niçin almışsa, Akıncı’nın tasarrufu... Ancak, yanlış bir karar almadığı gibi, ikinci turda Akıncı’yı destekleyen herkesin ortak amacı olan Kıbrıs soruna bütünlüklü çözüm için kapsamlı görüşme sürecinin başlatılması ve etkili görüşmelerle sonuca ulaşması arzusuna uygun bir karar aldı... Akıncı bu kararı alırken çevresinden eleştirel yorumlar geleceğini herhalde tahmin edebiliyordu, dolayısıyla doğru kararı vermekte tereddüt etmemesi nedeniyle kutlamak gerek. Nami de Akıncı’nın teklifini kabul ederek, makam derdinde olmadığı ve aslında misyonun makamdan önemli olduğunu gösterdi; onu da kutlamak gerek…
Bunları takdir etmek yerine, hala daha ve ne vesile ile olursa olsun, CTP’yi ‘dövmek’ ise tavır, bu tavır CTP’lileri yaralar... Elbette CTP’liler yaralı olmayı örneğin Kıbrıs sorunu çözüm süreci bağlamında dert edinmez ancak ilerici güçlerin birbirini yaralaması sadece kendilerinin zayıflaması ve karşıt güçlere direngenliğinde zafiyete düşmesine yol açabilir. Dolayısıyla, doğru bir kararı bile, CTP duhulü var diye ve onun üzerinden eleştirmek, gözden geçirilmesi gereken bir tutumdur.
Şimdi artık sonrası ile ilgilenmek gerek... BM zaman kaybetmeden girişimlerini başlattı, adada ve ada dışındaki ilgili taraflarda Kıbrıs sorunu çözümüne yönelik büyük umutlar oluştu. Bu iklimin sürdürülmesi için Kıbrıs Türk barış güçlerinin katkısı ve katılımcılığı önemlidir. Kıbrıs Türk tarafı sürece olumlu hava verdi; Kıbrıs Rum tarafı ise sadece Kuzey rüzgarının olumlu havasını anlatıyor, kendi taraflarından da olumlu bir hava henüze estirmedi... Akıncı’nın ikinci turda aldığı yüzde altmış oyun aslında bir barış anlaşması referandumu için başlangıç ve ‘en azından’ oranı olduğu sorunla ilgili üçüncü taraflarca da kabul ediliyor ve Kıbrıslı Türklerin hala daha federal çözümden istifa etmediğini güçlü bir şekilde kanıtladığı sayılıyor… Şimdi sıra Kıbrıslı Rumların bunu iyi okumasında, benimsemesinde ve Güney’de de bu yönde bir gelişme sağlanmasındadır.
BM girişimi sürüyor, Türkiye olumlu mesajlar veriyor, AB’nin de desteği var, ilgili diğer üçüncü taraflar da devrede... Bütün bunlara kaynaklık eden Akıncı’nın yeni Kıbrıslı Türk lider olarak seçilmesi ve Kuzey’de durumun umut verici olmasıdır... Bu aşamada Kıbrıs Türk barış güçleri kendi içinde birlik, dirlik ve dayanışma içinde olmalı, farklılıklarını dondurup ortak yönleri üzerinden sürece katkı yapmalı ve katılımcı olmalıdır. CTP, bu sorumlulukla hareket edecek, yaralarını dert edinmeden... Ama CTP’nin bu tavrı kimseye de daha fazla yaralama cesareti vermemelidir... Günah ve mubah dağıtmayı kendinde hak görüp, iç politik yarışta avantaj elde etmeye çalışmanın bedeli, ortak değerlerin yıpranması olmamalıdır.
Önceler bitti, tüketildi... Sonralara yürümek üzere yola çıkıldı; sorumluluk bu yolu sonuna kadar başarı ile birlikte yürüyebilmekte... Kolay gele...