4’lü koalisyon bitti. Şimdi gözler UBP ve HP’de. TC hükümetinin talebi ile Ankara’da başlayan koalisyon çalışmaları üzerine HP 4’lü koalisyondan çekildi.
4’lü koalisyondan neden çekildiğini anlatmaya çalışan Özersay bir çok gerekçe ortaya koydu. Ama bu gerekçelerin hiçbiri hükümetten çekilme gerekçesi değildi. En azından inandırıcı değildi.
Özersay Ankara’dan talimatı aldı hükümeti bozdu. Şimdi anlaşırsa UBP ile koalisyon kuracak. UBP heyeti ile yapılan ilk görüşmeden sonra basına yaptığı açıklamada Özersay “bieşey söylemek için erken, 1-2 gün içinde netleşir, aritmetik ortada sorumluluk sahibiyiz” dedi.
Sorumluluk sahibi olduğunu iddia eden bir siyasi parti lideri bu ekonomik sıkıntılar içinde büyük çaba ve efor harcayan 4’lü koalisyon hükümetini bozarak ülkeyi hükümetsiz bırakmakta en küçük bir tereddüt göstermedi.
Sorun değil şimdi beklenti UBP-HP koalisyonunun bir an önce kurularak göreve başlamasıdır. Umarım hükümet pazarlıkları at pazarlığına benzemez ve çok uzamaz.
Zaten nasıl bir hükümet kurulursa kurulsun “halka umut vermez, veremez”. Kıbrıslı Türkler uzun zamandır umutlanmayı bıraktı. Daha doğrusu bıraktırıldı.
*****
Geçenlerde televizyonda bir film izledim. Daha önce 2-3 kez izlediğim ve büyük heyecan duyduğum filmi bir kez daha izledim. Filmin adı “Enemy at the Gates” Türkçeye “Kapıdaki Düşman” olarak çevrilen filmin konusu Stalingrad direnişidir.
2.inci dünya savaşında Stalingrad’a giren Alman askerlerinin burada durdurulması ve geri püskürtülmesi için Sovyet halklarının gösterdiği o müthiş direnişi anlatıyor.
Benim filmde dikkatimi çekense direnişin en kötü durumunda ortaya konan müthiş gayretdir.
Güçlü Nazi orduları önünde hemen hiçbir donanımı olmadan direnen halk çocuklarının direniş ruhunu ayakta tutabilmek için parti propaganda ekibinin yaratıcı buluşlarıdır.
Stalin bu şehrin düşmesinin Sovyetlerin direnişini bitireceğini bildiği için buraya kendinden sonra başa gelecek olan khurushchev’i gönderir.
Khurushchev gelir gelmez subayları toplar ve onlara “halkın direniş ruhunu yükseltmek için önerisi olan var mı” diye sorar.
Bu soruya çeşitli yanıtlar alır ama tatmin olmaz. Parti komiserlerinden Danilov söz alır ve “Onlara umut verelim” der.
Bunun üzerine Khurushchev “nasıl” diye sorar.
Danilov da o gün şahit olduğu Urallardan gelen sıradan alçak gönüllü bir avcının 5 kurşunla 5 Nazi subay ve askerini etkisiz hale getirdiği olaydan yola çıkarak bir kahraman yaratılabileceğini ve ordu gazetesinde yayınlayacağını anlatır.
Vassili Zaitsev’in kahramanlık öyküsü böyle doğar ve bir baştan öteki başa bütün Sovyetler ülkesinde direnişin simgesi olur.
Almanlar da bu tehlikeyi gördükleri için en iyi keskin nişancıları Binbaşı Koning’i onu vurması için Stalingrad’a getirirler.
Filmin sonunda bu öykünün gerçek bir olaydan alındığı ve Vassili Zayitsev’in silahının da bir müzede olduğu belirtili
*****
Bir halkı ayakta tutabilmek için onlara umut vermelisiniz. Kıbrıs Türk halkı çok uzun zamandır ona umut verecek birilerinden yoksundur. 2002-2004 sürecinde yaşadığımız o büyük direniş günlerinde biz bunu başarmıştık. Maalesef sonunu getiremedik.
Bu halkın şimdi yeniden onlara umut verecek siyasi önderlere ihtiyacı vardır. Bu olmadan bu halk ayağa kalkamaz. Hele mevcut statükoyu şu yada bu biçimde sürdürecek olanlarla hiç kalkamaz.
Siyasi partilerin ve liderlerinin yapması gereken yalnızca onlara umut vermektir, gerisini onlar halleder.