▶ “ENKAZA ÇIKTIM, ‘NEREDESİN KUZUM’ DEDİM… SES YOKTU…”
“Enkazı görünce şok oldum, bu kadar kötü bir durum beklemezdim. Bir moloz yığını, bir kum yığını ile karşılaştık. Enkaz üzerine çıktım, çağırdım, ‘neredesin kuzum?’ dedim, hiçbir yerden ses yok…”
▶ “ÇOCUĞUM TERLESE ENDİŞELENİRDİM…”
“Çocuğum terlese endişelenirdim… Cehennemi biz aileler orada gördük, cehennem yeryüzüne inmişti… Keşke birileri olsun kurtulsaydı, benim evladımın ömrü bu kadardı der, başkasının çocuğuna sarılır teselli bulurdum, başka ana-babalar ağlamasaydı, o da olmadı…”
Fehime ALASYA
İsias Otel enkazında hayatını kaybeden şampiyon meleklerden biri olan Perihan Çetiner’in babası Mehmet ve Annesi Deniz Çetiner, yaşadıkları acıyı YENİDÜZEN’le paylaştı, suçluların en ağır cezayı almasını, adaletin yerini bulmasını istedi...
Kızları Perihan’ın ilk kez takım arkadaşlarıyla yurt dışına çıkacağını, bunun heyecanı ve mutluluğu içinde Türkiye’ye gittiğini anlatan anne ve baba, enkaz çalışmalarının başında “Bir deliğe saklanacaklar, bir yere saklanacaklar, bir yaşam alanı bulacaklar” umuduyla beklediklerini belirtiler.
Hem kendi çocukları, hem tüm çocuklar, hem de ‘başka anne-babalar ağlamasın’ diye verdikleri mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmeyeceklerini anlattılar…
Anne Deniz Çetiner:
“Onu almak için gittik, bir tabut bir de patlak valizle geri geldik!”
Otel enkazını görünce şoka girdiklerini anlatan anne Deniz Çetiner, “Kum yığını ile karşılaştık, kum… İlk gördüğümüzde yıkıldık, dünya başımıza yıkıldı. Onu almak için gittik ama maalesef bir tabut bir de patlak valizle geri geldik. Biz evlatlarımızın kıyafetlerini, eşyalarını yığınların içinden aldık.” dedi.
Çok zor günler geçirdiklerini anlatan anne Çetiner, sorumluların en ağır cezayı almasını istediğini anlattı. “Gördüklerimizi Allah hiç kimseye göstermesin…” diyen anne, sonsuza dek hiç iyileşmeyecek bu yara ile yaşacaklarını dile getirdi.
Gözyaşları hiç dinmeyen acılı anne, şunları dile getirdi:
“Çocuklarımız sağlıklıydı, çevikti, atikti, bir fırsat olsaydı çıkardılar. Hiçbir şansları olmadı… Hepsi bizim evladımızdı, kardeş gibi büyüdüler, aynı okulda, aynı sınıfta, hep sosyaldiler, hepsi evladımızdı.
Gördüklerimizi Allah hiç kimseye göstermesin…
Bir ders çıksın, artık herkes işini düzgün yapsın, yine böyle bir şey olsa en az zararla atlatılsın. Suçlular en ağır cezayı alsınlar…
İyileşecek bir yara değil, bununla yaşamaya alışacağız, çok zor günler geçiriyoruz. Ülkemiz ağladı, dünya ağladı, hiçbir günahları yoktu…
Kızım markete gelir bana yardım ederdi, şimdi hayatımız asla eskisi gibi olmayacak, bu acıyla yaşamaya alışmaktan başka çaremiz yok. Kimse bu acıları yaşamasın…”
Baba Mehmet Çetiner’in yürek burkan açıklamaları ise şöyle:
“Hayatımız cennet gibiydi, cehenneme döndü…”
“Kızım ilk kez yurt dışına takım arkadaşlarıyla gidecekti, çok ama çok heyecanlıydı, bu heyecanı ve isteği doğrultusunda gönderip göndermemek için hiç tereddüt etmedik. Bu başarıyı elde edebilmek için çok çaba gösterdiler, çok emek verdiler.
Küçüklüğünden beri sürekli kendi kendine çalışırdı, boş zamanlarını hep bu şekilde geçirirdi. Takıma girmek istedi, seçmelere katıldı, girdi, sürekli antrenmanlara götürüp getirdik. En sonunda başardılar, şampiyon oldular. Çok güzel şeyler yaşadık, hayatımız cennet gibiydi, yurt dışına gittiler. İşimizden dolayı ben ve eşim gidemedik ama zaten tüm aileleri biliyorduk, büyük bir dayanışma içindeydik, büyük bir güvenle yolladık, onlara emanet ettik. Sürekli görüntülü konuştuk. Çok mutluydular. En son deprem gecesi uyumadan önce konuştuk.”
“Herkes seferber oldu, kimsenin hakkı ödenmez”
“Deprem gecesi sallanarak uyandık, hemen çocuğumuzu aradık, ulaşamadık. Arkadaşlarla iletişime geçmeye çalıştık. Gün ağardı. Burada olan tanıdıklarımız vardı, Adıyamanlı’ydı, hemen aradık, durumu anlattık, hemen bakıyoruz ama bizim evimiz sağlam, merak etmeyin çok kötü bir durum yok dediler, umutlandık… Hemen hava alanına gittim, sağ olsunlar herkes elinden ne gelirse fazlasını yaptı, herkes seferber oldu, kimsenin hakkı ödenmez.”
“Enkaz üzerine çıktım, çağırdım, ‘neredesin kuzum?’ dedim”
“İlk biz gittik, çalışma yoktu. Enkazı görünce şok oldum, bu kadar kötü bir durum beklemezdim. Bir moloz yığını, bir kum yığını ile karşılaştık. Enkaz üzerine çıktım, çağırdım, ‘neredesin kuzum?’ dedim, hiçbir yerden ses yok…”
“Umutla gittik, bir umut bekledik…”
“Enkazdan çıkan arkadaşlara koştuk, sorduk, çocuklar nerede diye… Çünkü gitmeden çok fazla yalan haber okuduk, çıktılar, oradalar, buradalar şeklinde umutla gittik. Biz buradaydık, çıkan olmadı dediler, bir umut bekledik.”
“Bir deliğe saklanacaklar, bir yere saklanacaklar, bir yaşam alanı bulacaklar diye hep bekledik”
“Gün ağardı ve çalışmalar başladı, imkânlar zorlandı. Tüm devlet yetkilileri seferber oldu, gönüllülerimiz, iş insanlarımız, aileler, her kim varsa canla başla çalıştı, büyük katkı koydu. Hepimiz bekledik, bir umutla bekledik. Hep bekledik, hep bekledik, hep birkaç çocuğumuz olsun çıkacak umuduyla çalıştık. Bizim çocuğumuz sonlara yakın çıktı. Çocuklarımız zeki, akıllı, çevik çocuklardı, bir deliğe saklanacaklar, bir yere saklanacaklar, bir yaşam alanı bulacaklar diye hep bekledik. Ne yazık ki hiçbir canımız kurtulmadı. Bu kadar çaba, mücadele ve umut… Kovalarla kum boşalttık, sanki tozdu, topraktı, undu… Bir devlet bir millet seferber olduk, hiçbir çocuğumuz dahi çıkmadı. Yanımızda (İsias Otel yanında) camı çatlamayan binalar vardı.”
“Bina bize hiçbir şans tanımadı”
“Bu işin içinde suçlular, ceza alması gereken çok insan vardır. Hiçbir çocuğumuzun çıkmaması nasıl bir şeydir?
Günler sonra başka binalardan çıkan insanlar gördük, biz bir evladımızı dahi alamadık. Bir devlet, bir millet seferber oldu, insan ötesi çalışmalar yapıldı, hiç durmadan, günde 1 saat uyuyarak, hiç durmadan çalıştık, çalıştılar ama bina bize hiçbir şans tanımadı…
Orayı çocuklarımıza mezar ettiler. İyi bir oteldir diye orayı seçtik ama… Cehennemi biz aileler orada gördük, cehennem yeryüzüne inmişti. Allah bunu kimseye yaşatmasın.”
“Çocuklarımız uyanma şansı dahi yakalamadı, bina sallanmadan çöktü”
“Bu mücadeleye devam edeceğiz, başka analar babalar ağlamasın, başka evlatlar yanmasın, biz evlatlarımızı hiçi hiçine kaybettik. Başkaları kaybolmasın. Hiçbir yaşam alanı yoktu, hiçbir kimse kurtulamadı, hiçbir çocuğumuz… Çocuklarımız uyanma şansı dahi yakalamadı, bina sallanmadan çöktü. Temennimiz suçluların ve onlara bu imkanları sağlayanların cezasını çekmesini istiyoruz.”
“…bu taşınabilecek bir yük değil, bunu taşıması çok zor!”
“Türkiye’deki insanlar da canımız, kardeşimiz, kimse hayatını kaybetmesin. Yeni bir yapılanmaya girecekler, kural ve usulüne göre yapılansınlar, başka canlar yanmasın, hiçbir anne baba yeryüzünde bizim yaşadığımızı yaşamasın… Benim evladımı hiçbir güç geri getirmeyecek, hiçbir şey acımı dindiremeyecek ama başkaları bunu yaşamasın, bu taşınabilecek bir yük değildir. Bunu bir insanın kaldırması zordur.”
“Çocuğum terlese endişelenirdim…”
“Adalet umarım yerini bulur, buna inanıyorum. Allah kimseye böyle yük vermesin, bizim hayatımız cennet gibiyken cehenneme döndü, çocuğum terlese endişelenirdim… Keşke birileri olsun kurtulsaydı, benim evladımın ömrü bu kadardı der, başkasının çocuğuna sarılır teselli bulurdum, başka ana-babalar ağlamasaydı, o da olmadı…”