Orası neresi?

Cenk Mutluyakalı

 

Polonya ya da Letonya’da...
Evin birinde acı acı telefon çalıyor...
“Kaja’nın babası ya da annesiyle görüşebilir miyim acaba?”
“Buyurunuz, ben annesiyim.”.

24 yaşındaki oğlunu Kıbrıs’a göndermiş.
Birisi arıyor.
(Eğer aramışsa!)
Belki bir komutan, belki Dışişleri’nden bir uzman, belki bir elçi...
“Kıbrıs’tan arıyorum.”
“Oğlum orada, ne oldu?”

Bir düşününüz, 20’li yaşlarda evladınızı Letonya ya da Polonya’ya gönderdiniz.
Telefon çalıyor.
“Siz Doğa’nın annesi misiniz?” diyor.
Ya da “Siz Bahar’ın babası mısınız?”
“Polonya’dan arıyorum.”
“Letonya’dan arıyorum.”
O an ilk ne gelir aklınıza!

“Oğlunuz tutuklu, mahkemeye çıkacak.”
“Ne oldu?”
“Fotoğraf çekti?”
“Pardon! Ne yaptı?”
“Fotoğraf çekti!”

“Oğlunuz Maraş’a girdi.”
“Maraş neresi?”
“Bir kent.”
“Oraya girilmiyor mu?”
“Askeri bölge”
“Niçin askeri bölge?”

...

“Oğlunuz Maraş’a yasa dışı girdi.”
“Yasal niye giremedi?”
“Kapalı.”
“Ne zamandan beri?”
“1974’te kapatmıştık, henüz açılmadı (!)”

“Kızınız Maraş’ta bazı evlerin içini gezdi.”
“Ev sahibinden izin almadı mı?”
“O evlerin sahipleri evlerinde yok.”
“Kim var?”
“Asker”
“Asker sahiplerinden izin aldı mı?”

“Siz gerçekten Kıbrıs’tan mı arıyorsunuz?”
“KKTC’den arıyoruz?”
“Nereden?”

“Şimdi çocuklarımız nerede?”
“Mahkemede?”
“Hangi mahkemede?”
“Askeri.”

“Orası neresi demiştiniz?”