Örgüt tarafından kaçırılıp dövülmüştüm...

EOKA mensubu emekli gazeteci Fanos Konstantinidis, EOKAcıların kendisini kaçırıp işkence etmeleri konusunda ilk kez suskunluğunu bozdu, söyledikleri Kıbrıs Gazeteciler Birliği’nin “Geçmiş Bugün” ismiyle yayınlamaya başladığı derginin iki

 

 

 EOKA mensubu emekli gazeteci Fanos Konstantinidis, EOKAcıların kendisini kaçırıp işkence etmeleri konusunda ilk kez suskunluğunu bozdu, söyledikleri Kıbrıs Gazeteciler Birliği’nin “Geçmiş Bugün” ismiyle yayınlamaya başladığı derginin ikinci sayısında yayınlandı.

Fileleftheros “Kaçırılışım ve Ağır Darp Edilmem’... Fanos Konstantinidis Suskunluğunu Bozdu. ‘Failler ve Nedenleri Hakkında Net Fikir Oluşturdum” başlıklı haberinde Konstantinidis’in anlatımıyla, yakın tarihin karanlık yönlerinden birine daha ışık tutulduğunu yazdı.

Habere göre Kıbrıs Gazeteciler Birliği’nin Emekli Gazeteciler Kolu Başkanı Fanos Konstantinidis; 1959’da EOKA askeri başkanı Grivas’ın Atina’ya gittiği gün, oluşmaya başlayan “derin devlet mensubu malum bilinmeyen kişilerin, kendisini kaçırıp ağır şekilde darp ettiklerini, nedeninin de; Grivas’ın söylediklerini, çalıştığı Ethnos (Ulus) isimli gazetede yayınlaması olduğunu açıkladı.

Olayın faillerinin isimlerini Makarios’a bildirdiğini ancak Makarios’un araştırma yaptırmaktan kaçındığını anlatan Konstantinidis olayı özetle şöyle aktardı:

“EOKA yetkilisi değil, basit bir üyesiydim. Ancak EOKA başkanına ulaşma ayrıcalığına sahiptim. Grivas, mücadelenin sona ermesinin ardından bana ve diğer gazetecilere, görevimizi yerine getirmemiz için belge verdi aynı zamanda mücadeleye yaptığım bütün katkılar ve hizmetlerim için bana teşekkür etti.

Kod adım ‘Dendrinos’ idi. 1959 Şubatı’nda sona eren mücadele sırasında beni tutuklamadılar. 15 Mart 1959’da dostlarımla birlikte ailemin misafiri olarak Milikuri isimli köyüme gitmeyi planladım. Hepimiz ‘serbesttik’.

15 Mart sabahı Lefkoşa’dan ayrılmamam gerektiğini söyleyen bir mesaj aldım. Arkadaşlarıma, gezinin iptal olduğunu bildirdim. Daha sonra, Grivas Digenis’in akşam saat 8’de Sokratis İliadis’in evinde bizimle görüşeceği haberini aldım.

Saat 7.50’de mücadele arkadaşlarım Anthimos Kiriakidis, Miltiadis Selipas, Andreas Lambru ve Athanasios Papageorgiu ile birlikte İliadis’in evindeydim. (Aynı gece Grivas, bölge komutanlarını Gavriilidis’in evinde kabul etti)

Saat tam 8’de Digenis, yanında Andonis Gavriilidis’le birlikte içeri girdi. Bize yaklaştı, teker teker kod adlarımızı söyledik, bizi öptü ve sonra mücadeleden söz etmeye başladı. Karşılaştığı büyük sorunlardan, çeşitli ihanetlerden, silah tedarikindeki olumsuzluklardan, EOKA mücadelecilerinin büyük başarılarından söz etti ve sonunda sözü Zürich-Londra Anlaşmaları’na getirdi.

‘Ben bu sözleşmelere tamamen karşıyım. Bunu Yunanistan Başbakanı Konstantinos Karamanlis’e ve Dışişleri Bakanı Evangelos Averof’a da yazdım. Başpiskopos Makarios’a da bu kürtajın (ölü doğum) işleyemeyeceğini söyledim. Ancak, buna direnmem söz konusu değil, yeni gerilla savaşı başlatamam. Görevimi, elimden geldiğince en iyi şekilde yaptım. Maalesef Enosis’i başaramadık fakat Makarios güçlendi. Belki anlaşmalar işe yarar ama buna inanmıyorum. Anlaşmalarla ve Makarios’la savaşmayacağım, Kıbrıs halkını bölmeyeceğim. Ben görevimi yaptım ve başım dik gidiyorum’ dedi. (Grivas)

Digenis’i uğurlarken kendisine, ‘Başkan, konuştuğunuz ilk gazeteci olduğum için bu söylediklerinizi çalıştığım Ethnos gazetesinde yayınlayabilir miyim?’ diye sordum. Bana ‘Elbette, elbette, bunları söyledim, tezlerim bunlardır’ diye cevap verdi. Yanıtını orada bulunan diğerleri de duydu.

17 Mart Salı günü Digeniz Atina’ya hareket ettiğinde, açıklamalarının ilk bölümünü Ethnos’ta yayınladım. Akşam saat 7’de Ethnos’taki yazıhaneme iki genç geldi. Bana, Paluriotissa’daki Örgüt Başkanı’nın ivedilikle beni istediğini söylediler. Dinos diye birinin kullandığı arabalarına bindik ve Paluriotissa’ya doğru yola çıktık. Paluriotissa’nın biraz dışına çıktığımızsa onlara, beni nereye götürdüklerini sordum. Kafama ve vücudumun diğer yerlerine vurmaya başlayarak cevap verdiler. Nihayetinde Timbu eski havaalanına götürdüler ve hepimiz arabadan indikten sonra daha kısa olanı (adını vermeyeceğim) bir yapıştırmadan (stiker) ‘Başkan’ın bize güvenerek söylediği sırları açıkladığım için Örgütün beni cezalandırmak istediğini’ okudular. Onlara, Digenis’ten onay aldığımı söyledim. Yanımda muhafız bırakarak gidip, Sokratis İliadsi’in evinde Digenis’le görüşen mücadele arkadaşlarımdan birilerini bulmalarını ve yazdıklarımı teyit etmelerini istedim. Aynı zamanda, EOKA’nın dağıldığını, kendilerinin hangi örgütten söz ettiğini sordum. Cevap vermek yerine her üçü de vücudumun her yerine tekme ve yumruklarla vurmaya başladılar. Neredeyse bayıldım. Ne hissettiklerini bilmiyorum. Tanrı, ikisine ağır bir ceza verdi.

Kahramanlıklarını sergiledikten sonra beni arabaya, eski bir Ford’a koydular ve Ethnos’a geri getirdiler. Digenis’in açıklamalarının ikinci bölümünü yayına hazırladığımdan, çıktım, İliadis’i evinde buldum ve onanları anlattım. (İliadis’e gittim çünkü Örgüt’teki sorumlularım Andonis Georgiadis ve Anthimos Kiriakidis Digenis’le birlikte Atina’ya gitmişti.)

Sokratis İliadis duyduklarından dolayı çıldırdı. Arabasına bindik ve Ledra Caddesi sonundaki Olympos Otel’e gittik. EOKA Bölge komutanı Polikarpos Yorgacis ve Pavlos Pavlakis ile tanımadığım iki kişinin daha bulunduğu bir odaya girdik. İliadis Yorgacis’le karşılaştığı anda onu yakasından yakaladı, vurmaya hazırdı. O zaman Pavlos Pavlidis müdahale etti ve Sokratis İliadis daha ileri gitmedi. Ancak Yorgacis’e ‘Sen bu akşam Fanos’un dövülmesi emri verdin’ dedi, Yorgacis ‘hayır ben değildim’ cevabını verdi. İliadis ‘Sensin. Senden başka kimse böyle bir sorumluluğu alamaz’ diye üsteledi. İliadis Yorgacis’e daha başka şeyler de söyledi ancak Yorgacis reddetmeyi sürdürdü.

Olympos Otel’den Baf Kapısı’ndaki Telekomünikasyon İdaresi’ne (CYTA) gittik. Sokratis İliadis oradan Digenis’e telgraf çekerek olanları aktardı. Digenis İliadis’e derhal telgrafla cevap verdi. ‘Fanos yayına devam etsin’

Devam ettim ancak dayak da yanıma kaldı. Ancak failleri ve nedenleri hakkında net bir görüş geliştirdim. Ertesi gün Başpiskopos Makarios’a gittim, olanları anlattım. Meseleyi araştırıp bana bilgi vereceğine dair söz verdi. Kendisine isimleri de vermiş olmama rağmen hala bana bilgi vermesini bekliyorum.

Şuna dikkat çekelim, 3 failden biriyle daha sonra ‘öpüştük’. Bir resmi kişinin şoförüydü. Bana çok şey anlattı. Ne onu, ne diğer iki temizlikçiyi ne de kaçırılıp dövülmemi planlayanı affettim. Bunlar aynı zamanda bazı başka suçlar da planladılar, kimini icra ettiler, kimini etmediler.”

Gazete Fanos Konstantinidis’in kaçırılışı ve darp edilişini basılacak olan kitabında da anlattığını haberine ekledi.

(TAK Haber Ajansı’nın Rumca bülteninden – 23.12.2011)

 

 


 

Bir zamanlar Kıbrıs’ta....

 

 

18 Mart 1956’da Değirmenlik köyünde (Kitrea-Cirga) Ay Yorgi Kilisesi’nde Pazar sabahı ayini devam etmekteydi. Kilise korosunda Manoli Pierides ile dört çocuğundan ikisi dini şarkılar söylemekteydi ki kapı açıldı ve içeriye maskeli dört adam girdi... Kilisedeki ahaliyi duvara dönmeleri için zorladılar, korodan bir tek Manoli’yi seçerek onu vurup öldürdüler ve fotoğrafta görüldüğü gibi ölüsünü kilisenin içerisinde bırakarak kaçtılar... O dönemin EOKA lideri Grivas’a göre, Manoli Pierides “hain” idi ve onun için “Vur emri” vermişti...

Yıllar sonra Kıbrıslırum film yönetmeni Panikos Hrisantu, bu sahneyi “Akama” adlı filmine koydu... Panikos da Değirmenlikli olduğu için, belli ki bu olaydan etkilenmişti... “Akama” filmi, Avrupa Birliği’nden ve Kıbrıs Cumhuriyeti Eğitim Bakanlığı’ndan katkılarla çekilmekteydi.

Kıbrıs Cumhuriyeti Eğitim Bakanlığı, bu sahnenin “sansürlenmesini” istedi fakat Panikos Hrisantu “sansür”ü reddetti. Bu yüzden Eğitim Bakanlığı, Panikos’un filmine yatırması gereken parayı yatırmadı ve Panikos Hrisantu’nun onbinlerce euroluk borca batmasına neden oldu... Ayrıca bu sahne nedeniyle Panikos aleyhine çok büyük bir karalama kampanyası başlatıldı...

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri