Çam kese böcekleri…
Tam da bu günlerde, neredeyse tüm ülkedeki çam ağaçlarını istila ettiler…
Çamları, özellikle Lefke bölgesi başta olmak üzere, Kuzey coğrafyamızın her yerinde “ölüme yakın” noktaya getirdiler…
Ve şu anda, kozalarında beslenmelerini, çamların kanını emmeyi bitirip, toprağa iniyorlar…
Eğer sağlıklı ve sürekli ilaçlama – mücadele yapılmazsa, bir çam kese böceği, yedi yıl, sekiz yıl toprağın altında bekleyip, aynı ormana yeniden musallat olabilir…
-*-*-
Tek tük birkaç ağaçla mücadele çok kolay…
Yerden de ilaçlayabilirsiniz veya böceklerin kozasının olduğu dalı keser, böcekleri yok edersiniz olur biter…
Ama ormanlarımız istila altında…
-*-*-
Haydi protokol imzalayalım, gazetelerde fotoğraflarımız da yayınlansın, BRTK da bizi duyursun ve bol bol kuş getirelim!
Kuşlar da böcekleri yesin!
O da mücadelenin bir parçası ama şu andaki istilayla mücadelede çözüm değil!
-*-*-
Kısacası, helikopterlerle havadan mücadele kaçınılmaz!
Ne zaman!
Kasım ayı sonu, Aralık ayı başı…
Ve sadece bu yıl değil; her yıl tekrarlanması gereken bir mücadele yönetimi…
Havadan ve her yıl Kasım ayı sonu ile Aralık ayı başı biyolojik ilaçlama dışında bir çare yok…
Böcekleri azaltırsınız, sonra kuşlar kalanlarla uğraşır…
Ama orman istila altındayken, değil kuşlar, ülkedeki bütün hayvanlar onları yiyebilse, bütün meyhanelerimizde en değerli meze olarak satılsa, yine tüketemeyiz!
-*-*-
Tarım Bakanı Dursun Oğuz ile bu konuyu çok kısa bir süre telefonda konuştuk…
“Sayın bakan ağaçlarımız, özellikle bizim bölge, Lefke, Yeşilırmak” dedim…
“Bilgimiz dahilindedir. Sorunu biliyoruz. Şu anda konu iyice değerlendiriliyor, laboratuvarlarda araştırma aşamasındayız… Yerden veya gerekirse havadan biyolojik ilaçlama yapacağız” dedi.
-*-*-
Umarım yapılır!
Hatta AKP uyumlu şekliyle söyleyecek olursam, “inşallah yapılır!”
-*-*-
Yapılmazsa ne olur?
Çam kese böceği ağacı öldürmez ama çok zayıflatır!
Ancak başka zararlılar olduğu gibi, yeterli yağış olmazsa, çam en iyi şekilde beslenmezse, gücünü yitirir ve ölür…
-*-*-
Yangın sonrasında olduğu gibi, “odun” yapılır ve şöminelere, sobalara “4 bin TL bir van dolusu” olmak üzere satılır…
Yani “orman da ranta döner” durumu!
Yapmayın!
Bunu olsun yapmayın!
Lütfen yapmayın!
-*-*-
Bir ülkede orman, en değerli doğal kaynak, en değerli doğal varlıktır…
Ormanını yitiren bir devlet, devlet olamaz…
Gözümüz gibi bakmalıyız ağaçlarımıza, ormanlarımıza…
Ve külliyeye paramız varsa, 5 milyar TL kadar; Kıb – Tek’in akaryakıt kaçakçılarına üç ayda ödeyecek 150 milyon TL’miz varsa; ormanlarımızın yıllık bakımı için de 20 milyon TL’miz olmalı…
-*-*-
Bu arada konunun çok değerli uzmanlarından elde ettiğim bilgiye göre, şu anda çam kese böceği bulunan bölgelere gitmeyin…
Çünkü, sadece vücudunuza temasla değil, havaya salınan kılcal tüyleri ile de ciddi sağlık sorunu yaratabilirler…
-*-*-
İlkokulda öğretmişlerdi bu şarkıyı:
“Bir eşsiz güzellik yeşil ağaçlar / Cıvıldar dallarda kuşların sesi / Çam selvi çınarla süslü yamaçlar / Ormandır yurdumun süsü neşesi…”
İnsanlık başka milliyetçilik şovu başka!
Tahsin abi, “Türkiye’deki deprem felaketi sonrası Kıbrıs Cumhuriyeti’nden gidecek her türlü insani yardımın engellenmesi” konusunda canını yedi…
Tek bir hedefi vardı; “ben milliyetçiyim, Rum’dan yardım istemem, ilk seçimde seçin beni!” mesajı verebilmek…
Popülizm diyelim!
-*-*-
Türkiye’de deprem olduğu anda, “insan” olan herkes mutlaka uyanmıştır!
İnsan olmayanlar da elbette uyanmıştır!
İnsan olanlar, “ne yapabilirim de yardım edebilirim?” sorusuna yanıt ararken, insan olmayanlar “Ne yapabilirim de bu işten ben kazanırım?” sorusuna yanıt aramıştır!
Örnek: Bir yığın “insan” Kıbrıslı Rum, hemen yardım etmek için hareketlenmiştir…
Ancak Tahsin abi ve kafadaşları, “acele etmeyelim, bakalım” noktasında kilitlenmiştir…
Acele etmemenin sonucunda da insanlar enkaz altında bağıra bağıra can vermiştir ki bunun hesabı ayrı!
-*-*-
Depremden hemen sonra, AB bünyesindeki Avrupa Sivil Koruma ve İnsani Yardım Operasyonları Genel Müdürlüğü (ECHO) de harekete geçti.
AB Komisyonu'nun kriz yönetimi, sivil koruma ve insani yardımlardan sorumlu üyesi Janez Lenarčič, depremden bir gün sonra, sosyal medya hesabından bir mesaj paylaşarak AB Sivil Koruma Mekanizması kapsamında 21 ülkeden 28 arama kurtarma ve sağlık ekibi gönderildiğini bildirdi.
-*-*-
Lenarčič'in açıklamasına göre, Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Fransa, Yunanistan, Hollanda, Polonya, Romanya, İtalya, Macaristan, Avusturya, Almanya, Estonya, İspanya, Malta, Slovakya, Portekiz, Karadağ, Arnavutluk, Kıbrıs ve Slovenya depremlerin ardından Türkiye'ye yardım gönderdi.
Janez Lenarčič, söz konusu yardım ekiplerinde bin 185 kişinin ve 79 köpeğin bulunduğunu ve ekiplerden 11'inin Türkiye'ye vardığını aktardı.
-*-*-
Bu hemen ilk gündü…
Ve fotoğrafı da kullandık, dikkat edin, “Kıbrıs”, merhum sanatçı ağabeyimiz İsmet Vahit Güney’in çizdiği portakal ve beyaz renkli zeytin dallı “Bayrağı ile birlikte” 21 ülke arasında…
-*-*-
Tam da aynı gün, Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Lenarčič'in açıklamasının benzerini paylaştı.
İşte bu andan itibaren, Tahsin abi hareketlendi!
“İstemeyüüüük!” kavgasına girişti.
Ne demek Rum’dan yardım almak?
Bir Türk faşistine, pardon kurduna bu yakışır mı?
Türkiye’yi aradı, sordu…
-*-*-
Yetmedi, herkes deprem bölgesine gidip nasıl yardım edebileceği telaşındayken, O, bir gün sonra uçağa bindi ve Ankara’ya gitti…
Kesinlikle, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nden Türkiye’ye gidebilecek her türlü insani yardım veya yardım ekibini engellemekten başka gayreti yoktu…
-*-*-
Türkiye Dışişleri Bakanlığı yetkilileri hatta bakan bile, bu “garip” ve “insanlık utancı” tavrı anlamadı… Ama Tahsin abiye, “merak etme, Rumlardan yardım almayacağız” dendi.
-*-*-
Bu esnada, yaklaşık 30 kişilik Kıbrıs Cumhuriyeti yardım ekibi hazırdı… Bu ekibe, TC Dışişleri tarafından ECHO aracılığıyla “teşekkür ederiz, şimdilik gelmenize gerek yok” mesajı iletildi…
-*-*-
Haaa, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yardımları engellenebildi mi?
Çok uğraştı Tahsin abi bunun için…
Çünkü, hayatı boyunca hep düşmanlıktan nemalandı.
Şu anda da amacı bu, düşmanlık sergileyip, belki faşistlerin tamamının oyunu alır ve bir yerlerde bir seçim kazanırım diye düşünüyor ve bu yüzden kendisini seven ve sayan tek bir UBP’li vekilin bile bulunmadığı Meclis’e gelip “çağdışı faşizm” propagandasını sürdürüyor, kahraman olmaya çalışıyor…
-*-*-
Neyse, Kıbrıs Cumhuriyeti, ECHO aracılığı ile insani yardımlarını da Türkiye’ye gönderdi, Tahsin abinin, “KKTC’ye geçmelerini yasakladım” diye uydurduğu BM Barış Gücü aracılığıyla Güney Lefkoşa’dan Kuzey Lefkoşa’ya da her türlü yardımı ulaştırdı.
-*-*-
Evet, Tahsin abi, “28 kişilik Kıbrıslı elemanın gidişini engellemeyi başardı” ama mesela Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti, Türkiye’ye 500 bin Euro para yardımı gönderdi, bunu engelleyemedi.
-*-*-
İstifa mı?
Ne gereği var canım…
Maaşını alıyor, Rolex’ini takıyor…
Sadece kendi çıkarı için “milliyetçilik şovları da yapıyor”…
Yakın bir gelecekte Ersin abi aşağı çekilir Anayasa değiştirilir, sahte devletin adı değiştirilir, başkanlık sistemine falan geçilir ve erken bir cumhurbaşkanlığı seçimi olursa, O da adaydır…
Türk milletine hayırlı olsun