Örnek Şekil-A

Tayfun Çağra


Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday saptama süreci devam ediyor.
Daha doğrusu henüz resmi bir açıklama yok ama partilerin veya bağımsız olarak seçime katılacak adayların isimleri daha önce yazdığımız gibi ve sürekli basında da tekrarlandığı gibi aşağı yukarı belli gibi…
Tabii ki sürprizler de olabilir. Nisan’a kadar daha çok isim dillendirilebilir veya son anda çıkan adaylar olabilir.
Dün akşam CTP-BG’de yapılacak toplantının konusu “Talat’ın oylanacağı” şeklinde lanse edildi ancak bu toplantının ‘nasıl ortak ve doğru bir yol bulunacağı’ şeklinde olacağı yönünde gelişeceği de söylendi.
Bu satırları siz okurken CTP’den bu konuda bir açıklama yapıldı mı, Talat oylandı da bir sonuç mu çıktı veya başka birileri mi oylandı belki belli olabilir.
Ancak bir açıklama da yapılmayabilir. Akşamki toplantı bir ön görüşme olabilir. Nabız yoklama aşamasında kalmış olabilir.
Ve yine şunu söylemek gerekir ki CTP-BG’nin artık adayını belirlemek için çok uzun süre beklememesi gerek. Önceden de yazdığımız gibi ortada dolaşan isimlerin olması ne o şahıslar için ne de mensup oldukları parti için yarar sağlamaz.
Ve yine söylemek isterim ki CTP’de ortaya çıkacak isim sadece ‘seçimi alır’ saptaması sonucuyla sınırlı kalmamalı. Seçimi aldıktan sonra da süreci götürebilecek isim önemli.
Bu özellik sadece CTP için de değil, toplumun geleceği söz konusu olduğundan diğer partilerin de aday saptarken böylesi bir düşünce içine girmeleri önemlidir.
Cumhurbaşkanı olacak kişi sadece onu destekleyenlerin değil, destek vermeyenlerin de yani toplumun Cumhurbaşkanı olacak.

***

Buradan atlayarak Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası duruma bakalım;
Recep Tayyip Erdoğan, şu anda hem Başbakan, hem Cumhurbaşkanı…
Hala devir teslim yapılmadı ama yapılsa da fiili durum bu olacak.
Seçimlerden sonra CHP kaynadı. Muhalif kanat Kurultay istedi. CHP bu krizi bile yönetemedi.
Yani parti içi muhalif kanattan genel kurul istenince hemen “genel kurula gerek yok” açıklaması yapıldı. Muhalefet suçlandı, “şu kadar imza lazım, toplayamazlar” dendi ancak iki gün sonra genel kurula gitme kararı verildi.
Oysa “isteniyorsa bakarız, gerekirse genel kurula gideriz” açıklaması yapılabilirdi muhalefetten genel kurul istemi geldiğinde… İki gün sonra genel kurul kararı almak önceden “gerek yok” diyen liderliği zor durumda bırakmadı mı?
Bu gelişmelere rağmen ve CHP’nin Kıbrıs sorunu açıklamaları dahil aşırı sağdan da öte açıklamaları olsa dahi en azından parti içinde genel kurul istemleri olabiliyor, başkanın karşısına başka aday veya adaylar çıkabiliyor, parti başkanı eleştirilebiliyor.
Bir de AKP’yi düşünün. Parti içinden biri çıksa ve ‘genel kurul’ istese, “başkanlığa adayım” dese ne olur dersiniz!
“Hemen kellesi alına” diye emir verilir herhalde!!!
Baksanıza, Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi ama hala AKP’yi yönetiyor, yeni başkanı belirliyor. Seçildikten sonra partililerine konuşuyor ve “bundan sonra herkes AKP’li olacak” diyor. Yahu bu adam Cumhurbaşkanı olmadı mı!
Bizde de böyle bir Cumhurbaşkanı istemeyiz herhalde…
Şimdi var zaten, gelen dönem olmasın bari.