Şehir imari olarak sahil şeridine yayılmış bölgelerden oluşuyor. “Old Market” denilen ve şehir merkezine yaklaşık 8 km. ötedeki bölge, Mısır kültürünü yaşayabileceğiniz, otantik ürünler satan dükkanlar, balık restorantları ve kafelerle dolu. Bölgenin meydanındaki Sahaba Camii, tasarımı ve büyüklüğü ile en çok dikkat çeken yapıt olarak görülüyor.
Geleneksel anlayış ile tasarlanmış Old Town bölgesindeki meydanlarda dileyenlere deve ile gezi hizmeti verilirken dileyenler de kurulmuş sahnelerde yılanlarla dans eden ve şov yapan dansçıları izleyebilirler.
Otelimizde sohbet ettiğimiz bir çalışanın tavsiyesi üzerine gittiğimiz Farsha Cafe, bizi tatilimizde en çok etkileyen mekân oldu. Tasarımı ile 1800’lü yılların Mısır konseptini taşıyan mekân, bizi adeta zaman yolculuğuna çıkardı. Kapalı bölümü piramit şeklinde tasarlanmış, dış duvarları firavun heykelleri ile süslenerek büyüleyici bir atmosfer oluşturulmuş. Otantizmin tavan yaptığı kafede sayısız nargile çeşitlerinin yanında alkollü ve alkolsüz içecekler ve yemek menüleri bulunuyor. Tepenin yamacından merdivenle inilerek ulaşılan mekân, deniz manzarasına nazır şekilde konumlanmış. Terastan inip gündüz denize de girilebiliyor. Deniz hizmetlerinin kusursuz verildiği plajında ise bir de Mısırlı masörün bulunduğu masaj çadırı yer alıyor. En lüks otellerde bulunamayacak kalitede alınabilen masaj hizmetinin bedeli ise sadece 15 dolar (60 TL).
Sharm El-Sheikh, modern bir tasarım ile bir başka eğlence merkezini bünyesinde barındırıyor. Soho adı verilen bölge Avrupa’nın lüks bir eğlence kültürünü aratmayacak şekilde dizayn edilmiş. Şehir Merkezi’nin 12 km kuzey doğusuna kurulan tesis açık hava alışveriş merkezini andırıyor. Pahalı kafeleri, geleneksel ve modern her türlü ihtiyacı karşılayabilecek dükkânların yanında tesisin merkezinde her saat başı fıskıyelerle gösterilerin yapıldığı dev bir havuz bulunuyor. Her gece farklı bir konser ile misafirlerine kulak zevki veren bir de sahnesi mevcut. Soho’nun en dikkat çekici özelliklerinden biri de bünyesinde bir Ice Bar bulundurması. Yazın 50 derece sıcaklığa varan bölgedeki barın özelliği eksi 5 dereceden daha soğuk ortam sıcaklığına sahip olması. Zengin turistlerin serinlemek amacıyla yoğun bir şekilde ziyaret ettiği barda giriş ücreti ve içki fiyatları dudak uçuklatıyor.
İKLİM VE AKTİVİTELER…
Yazın 50 dereceyi bulan kışın ise neredeyse hiç yağmur yağmayan şehir tamamen çöl iklimine sahip. Alışveriş için girdiğimiz bir dükkânın sahibiyle yaptığımız sohbette, şehrin yılda sadece bir kez yağış aldığını, bu yağışın da yerleri ıslatmayacak kadar az ve 5-10 dakika sürdüğünü söylüyor. Dükkân sahibi, yakın geçmişteki en şiddetli yağmurun 2010 yılında, orta şiddette beş saat sürdüğünü, yağmurdan korkan yerlilerin alarm durumuna geçerek işyerlerini kapatıp evlerine sığındıklarını söylüyor. Tabii bunu anlatırken de gülüşüyoruz… Sokaklara baktığımızda yol kenarlarında hiçbir yağmur drenaj ızgarasının olmaması da yağmurun nerdeyse hiç yağmadığına işaret ediyor.
Sina Yarımadası’nın güney ucunda bulunan şehir, Temmuz ve Ağustos aylarında aşırı sıcak bir dönem geçirirken tatilciler için en gözde aylar Mayıs ve Ekim olarak gösteriliyor. Tatilimizi yaptığımız Ekim ayında sıcaklıklar 32 derece civarında seyrediyor. Bölgede deniz mevsimi Ocak ve Şubat ayları dışında mümkün olabilirken Avrupalı turistler bu dönemde de denize girebiliyorlar.
Oteller misafirlerine en iyi tatili sunabilmek için acentelerle anlaşmalar yapıp ziyaretçilerine farklı aktivite seçenekleri sunuyorlar. En çok ilgi gören aktivite ise tekne ile dalış turları… Profesyonel dalış eğitmenleri eşliğindeki etkinliklerine katılabilmek için yüzme bilmeniz gerekmiyor. İster tüplü ister snorkel ile gruplar halinde can yeleği giyerek her yaştan turist katılabiliyor.
Dalış merkezlerindeki en ilgi çeken bölgelerden biri de Tiran Adası… Otelimizin de bulunduğu, Sharm’ın en gözde sahil bölgesi olan Naama Körfezi’nden 20 km doğuya tekne ile gidildiği zaman sizi hayatınızda unutamayacağınız bir dalış tecrübesi bekliyor. Yol boyunca dalış güvenliği, sualtı canlılığının korunması ve dalıştaki kurallar hakkında detayları dalış eğitmenimizden dinlerken bir taraftan da sahil şeridine inşa edilmiş turistik tesislerden gözlerimizi alamıyoruz. Tüplü dalış için hazırlıklı olmadığımızdan dolayı snorkel ile dalış yaparken suyun berraklığı, canlıların çeşitliliği bizi ayrı bir dünyaya götürüyor. Su altında yüzerken yanınızdan dev bir kaplumbağa geçebiliyor. Tehlikeli canlıların nerdeyse olmadığı, rengârenk balıkların sualtı bitkilerinin arasından yüzmesini izlemek bize unutulmaz bir keyif veriyor.
Dalış için gittiğimiz Tiran Adası, Mısır ile Suudi Arabistan arasında bir sınır oluşturuyor. Diplomatik açıdan sürekli pazarlık malzemesi olarak bulunan adaya Suudi Arabistan yönetiminin hak sahibi olarak iddia etmesine rağmen ada resmi olarak Mısır’a ait olarak gösteriliyor. İlginç olan, adada hiçbir yerleşim yerinin bulunmaması. Adanın yanında bir de batık vaziyette eski bir Rus gemisi bulunuyor. Özellikle tüplü dalış yapan dalgıçlar deniz altı canlılığını izlemek için batığı ziyaret etmekten çekinmiyor.
Sualtı turizminin olmazsa olmazlarından tekne turlarının bir alternatifi de dalış yapamayan, özelde yaşlı ve çocuklar için düzenlenen altı cam tekne turları… Zemini cam olan tekneler sayesinde sualtı rahatça izlenebilir.
SAFARİ TURLARI
Sharm El-Sheikh, başta dalış turizmine ev sahipliği yapsa da birçok turist Sina Çölü’nde safari yapmak için can atıyor. Sokaklarda dağıtılan broşürlerde safari reklamları bizi cezbederek otelimizin organize ettiği safari turuna katılıyoruz. Genellikle safari turları deve ile değil de atv tipi motorlarla yapılıyor. Otelimizin ayarladığı otobüsle çöldeki bir merkeze bırakılıyoruz. Safari turları için oluşturulan bu merkezde çok sayıda atv, develer ve atlar bulunuyor. Bizim de dahil edildiğimiz grupta yaklaşık yirmi adet motorla çöl yoluna koyuluyoruz. Uzun bir rota ile çöldeki çorak dağların arasına girerken arada bir mola veriliyor. Molalarda kurulan çadırlarda turistlere çay ve içecekler ikram edilirken sık sık rehberler aracılığı ile bize bölge hakkında bilgiler veriliyor.