Ortak akıl

Tayfun Çağra

Cumhuriyetçi Türk Partisi ve Ulusal Birlik Partisi adayları da Cumartesi günü üyelerinin yaptıkları oylamayla belirlendi.

CTP’nin YDÜ AKKM’de, UBP’nin Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda yaptıkları oylamada Yüksek Seçim Kurulu’ndan temsilciler de bulundu. UBP’nin eski yöntemlerle yaptığı seçimlerde YSK’dan 40 temsilci gerekirken, CTP’nin dijital ortamda yaptığı çağdaş oylamada YSK’dan sadece 6 temsilci yer aldı.

Ve UBP’de 362 üyenin oy veremediği de dün gelen bilgiler arasındaydı çünkü YSK, çift üyelikleri bulunanların oy kullanmasına izin vermedi. UBP’nin üyeleri başka partilere de üye çıktılar.

Eski yöntemle yapılan, yani kâğıt oy pusulasındaki isimlere işaret konularak yapılan seçim ve elle sayım yöntemiyle UBP seçiminin sonucu epeyce geç alınabilirken çağdaş CTP seçiminde bilgisayar ortamında, hata payının sıfır olduğu yöntemle seçim sonuçları 10-15 dk. içinde alınabildi. Zaten son oy kullanımının hemen ardından bilgisayar size sonucu hemen verebiliyor.

***

Adayları belirleme seçimlerinin ardından iki partinin adaylarına genel bir bakarsak tabii ki de kişisel çıkar ile toplumsal çıkar açısından hemen bir ayırım yapmak gerekiyor;

Genelleme yapmak istemiyorum, tüm UBP üyelerinin de UBP ile ilişkilerinin öyle olduğunu söylemek istemiyorum ama genelde beklenti şudur ki bir UBP’li, partisinin özellikle hükümette iken kullandığı devlet olanaklarından üyelerini bir şekilde yararlandırmasıdır. Yani devlet dairelerine ihtiyaç var-yok kendilerinin veya çocuklarının veya aile bireylerinin memur, işçi olarak istihdam edilme beklentileri vardır… Devlet bankalarından talimatla krediler alma beklentileri vardır… İhale alma beklentileri vardır… Makam beklentileri vardır… Sırasında bireysel çıkar uğruna yasa yaptırma beklentileri vardır… Arsa, arazi beklentileri vardır… Vardır da vardır…

CTP’de ve üyelerinde fark buradadır… Onların çıkarları toplumsaldır. Ara sıra bu toplumun içinde yaşamış olmaktan kaynaklanan bazı kişisel beklentiler yok mudur, elbette vardır ama CTP’ye üye olma gerekçeleri kişisel değildir. Demokrasiye katkı, daha refah bir topluma dönüşmek için çalışmalara katkı koymak, Kıbrıs sorununun çözümüne sahaya inerek destek vermek, ayrımcılığı, popülizmi ortadan kaldırmak, bireyleri ötekileştirmeden hep birlikte çok sesliliğe ve farklı düşüncelere ortam sağlamak gibi amaçlarla üye olurlar.

Bundan önceki yazımda CTP kontenjan adayı olan Fikri Toros’u anlatırken de CTP’nin vizyonuyla sermayenin ve temsilcilerinin bu anlamda çelişmediğini belirtmeye çalışmıştım. Bu yazıyla ilgili bazı eleştiriler geldiği için tekrar konu ediyorum. UBP’de de sermaye temsilcilerinin olduğu gibi işçisi, memuru da vardır derken sanki iki partiyi aynılaştırıyorum gibi bazı algılar oluşmuş.

Asla değil… Yukarıda da anlattığım gibi CTP ve UBP arasındaki farkı ortaya koymaya çalıştım. Partilere üye olma gerekçeleri arasında bile fark varken böyle bir aynılaştırma yapmak mümkün mü! Fikri Toros’u da şimdiye kadar ortaya koyduğu görüşler ve Kıbrıs sorunundaki duruşuyla analiz etmek gerekir diye düşünüyorum. O nedenle de bir CTP’linin emek-sermaye çelişkisi diyerek araya keskin bir çizgi çekmenin hata olduğunu bilecek kadar kapasitesi olduğundan eminim.

Tekrar etmekte fayda var; Ortak amaçlara her zaman ortak mücadele ve ortak akılla ulaşılır.

 


İhmal etmeyiniz!

Rodin Sergisi’ne gidemediyseniz mutlaka gidin… Bir fırsat daha verildi, 2 Aralık’a kadar uzatıldı. Girne’de Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi (ARUCAD) binalarında, Üniversite’nin kurucusu Erbil Arkın’ın kişisel koleksiyonun sergilendiği “Rodin His Lover and His Friend’” isimli sergi hem dünyaca meşhur, önemli heykeltraş Rodin’in eserlerini kendi ülkemizde izlemek hem de bu sergiyi artık bir üniversiteye dönüştürülen bir zamanların meşhur Loizidu’nun Evi’nde izlemek açısından ayrı tatlar veriyor. Bu gibi sergileri izleyebilmek bu ülke için çok mümkün değil, yurt dışına gitmeden, o her zaman yaptığımız gibi, “yurt dışında gittik, gördük, etkilendik, keşke bizde de olsa” dediğimiz bir sanat etkinliği ayaklarımızın dibinde… Bir de daha önce de yazdığım gibi daha önce Türkiye’nin AİHM kararıyla ‘kullanım hakkını engellemekten dolayı’ bu ev için Kıbrıslı Rum Loizidu’ya 1.2 milyon euro ödediği evin kaçak işçilerin barınağı halinden kurtulup bir eğitim ve sanat yuvası haline dönüştürülmüş durumda bir sergiyle gezilmesinin ayrı bir havası var. Dediğim gibi gitmediyseniz mutlaka gidin.    

  


 

Arttıkça artıyoruz

2015 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nden bugüne kadar askı öncesi seçmen sayısı 11,688 artmış. Yani son yapılan yurttaşlıklar daha bu rakamın içinde yok. Bu rakamın da ancak yarısı 18 yaşını yeni doldurmuş, yani, yeni seçmen olmuş kişiler normal olarak… Bu sayıya bir de eğer müracaat ederlerse eklenecek başka seçmenler de olacak. Olması da çok doğal çünkü azınlık hükümeti vatandaşlıkları verirken bu şartı, yani partilerine oy verme şartını mutlaka koşmuşlardır.

 


 

Neden?

1976 yılından bugüne baktığınızda nüfusun en fazla arttığı yıllar UBP’nin hükümette olduğu yıllar olarak görülüyor. Demek ki bu yıllarda ya vatandaşın çocuk yapma istekleri artıyor, ya da zorunlu olarak vatandaş yapma gereksinimi nedense artış gösteriyor! İkisinden biri… Sizce?

 


 

"Yalan zekâ işidir, dürüstlük ise cesaret. Eğer zekân yetmiyorsa yalan söylemeye, cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene."

Victor Hugo