Ülkemizdeki finans piyasaları, sermayemizi toplumsal doğru ve ihtiyaca göre dağıtıp değerlendirebiliyor mu ?!
Eğitim sistemimiz, en önemli yatırım kaynağımız olan insanımızın var olan yeteneklerini ortaya çıkarıp geliştirilmesinin olanaklarını sunmayı gözetiyor mu ?
Bireysel kazançlar sosyal getirilerle aynı orantılı mı ?
Yani en yüksek ücret alan kişiler en önemli sosyal katkıları yapanlar mı ?
Aldıkları yüksek ücret karşılığını sosyal hizmetlere yansıtıyorlar mı ?
Peki, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği olan bir yapıyı tamamen piyasa ekonomisinin şekillendirmesine izin vermek miydi aradığımız çözüm ?!
Bu durumda, aşağıdaki sorulara cevap verebilmek de oldukça anlamlı olacaktır:
Bırakalım 1974'ten bugüne gelmeyi, bırakalım 1983 itibarı ile KKTC'nin ilânından günümüze değin geçen 30 yılı, 90'lardan ya da 2000'lerden beridir piyasalar bizi bizim istediğimiz yönde şekillendirebiliyor mu ?
Sürekli bireysel kârlar peşinden koşmak, umduğumuz toplumsal zenginliği yaratabildi mi ?
İhtiyaç kültürü yerine pompalanan arzu kültürü toplumsal değerlerimizi geliştirdi mi ?
Düşünce ve değerlerimiz doğru biçimlendirildi mi ?
TC kaynakları ile de desteklenen teşvik ödemelerinde takınılan tavır ve uygulanan yöntemler doğru mu ?
En genel çerçevede, piyasa mantığı kullanılarak kıt kaynaklarla sonsuz ihtiyaçlar karşılanabilir mi ?! Bu mümkün mü ?!
Bu kaynakları dağıtmak için en "akılcı" metot, bugüne değin uygulanan "Borca Dayalı Bankacılık Sistemi" mi ?
Haydi O zaman !
Buyurun "Para Politikası"nı konuşalım...
Ve bu istikâmette, bize yardımcı olacak bir ekonomi yaratmakla meşgul olalım.
Yoksa kimileri halâ farklı kelimelerle yüz yıllık kavramları yeniymiş gibi ifade etmeyi bizlere yutturduğunu mu sanıyor ?
Kollektif mülkiyet ve toplumsal değerler daha ne kadar kaybedilecek ?
İşte tüm bu sorular bizi şu noktaya götürüyor: CTP'nin taşıdığı ve temsil ettiği toplumsal politik alana...nedir bu alan ?
Ortak deneyimdir...
Ve ortak dildir ...
Önce kendi içerisinde...
Sonra da kahvede, işyerlerinde, sokakta, tarlada ve toplumun her kesimiyle yürekten ve dereden tepeden konuşanlarla...
Ortak dil...
Ortak deneyim...