Çok bildik laftır.
Ama yeniden hatırlamak şarttır.
"Balık kokunca tuz basarsınız...
Peki ya tuz kokmuşsa..."
Tuz koktu!
Yetmedi “tuzluk” da koktu!
Ve hatta tuzu serpiştiren koktu!
* * *
Kokuştuk hep birlikte!
"Baş" koktu...
Ama kendimizi kandırmayalım...
"Baş" değil sadece "kıç" da koktu...
* * *
Çok UBP iktidarı gördüm!
Ada yarısında ortaya karışık "hepsi aynı" söylemi var ya, “giden de aynı gelen de.”
"Siyasi fırsatçılık" bu!
Yoksa mümkünü var mı, hiç aynı olur mu?
Bu söylem her seferinde UBP’ye yaradı...
* * *
11 bin günden fazla UBP’den birisi var, Başbakan koltuğunda!
3 bin 3 gün CTP, 958 gün DP.
Yani ikisinin toplamının üç misli...
Ve soruyorum şimdi: Kim seçmiş acaba?
* * *
Ne diyecektim, çocukluğumdan beri çok UBP iktidarı gördüm.
Ama böylesi ilk galiba!
Merak ediyorum:
Kim temizleyecek ortalığı?
Bunca “kir”den sonra!
* * *
Bir bakan açık seçik "rüşvet"le suçlanıyor!
Ne yapıyor peki hükümet?
Bu iddiaları temize çıkarıyor mu?
Ne yapıyor peki bakan, ya "istifa" ediyor ya da "hesabını" soruyor mu?
Polis ya da başsavcılık "olağanüstü hal" ilan ediyor mu?
* * *
Bir başka bakan, bir hekimin, hastaneden "kasa kasa" ilaç kaçırdığını söylüyor.
Ayıp be!
Öyle "kasa kasa" da ne demek...
Fazlaca sorumsuz, orantısız bir iddia...
Üstelik yetki sende...
İspat etsene!
* * *
İhalelerin suyu çıkıyor!
“Rüşvet” deniyor... “Tehdit” deniyor...
Araziler havada uçuşuyor...
Hukuk ezim ezim...
“Yurttaşlık” leblebi gibi!
Ve günler geçiyor böylece...
* * *
“Temizlik” diyenler dahi “kir”de yüzüyor!
Tuz koktu... Tuzluk da koktu...
Bir yerden başlamalı...