“Kadirşinaslık”; ya da “vefakâr”, “vefabilirlik”.
Bu toplumun 1974’den sonraki gelişimiyle değil ama “değişimiyle” unutulmaya yüz tutmuş; insani davranış biçimlerimizden biriydi “vefa”.
Günümüzde adına “gelişme” denilen ve “sosyal paylaşım” şeklinde dile getirilen bu yöndeki davranışların yeni bir “gelişmiş” a-sosyal ilişkiler/ilişkisizlikler sarmalını da yarattığından birhaber olarak yaşamımızı sürdürürken, böylesi “yoksunluk” içerisinde “vefa”dan ya da “vefasızlıktan” bahsetmek; lüks gibi geliyor insana.
Halbuki en insancıl, en karşılıksız bir davranış biçimi olan “vefa”; en çok da ihtiyacımız olandır bu toplumda.
“...Çok değerli hocam, aile dostum, sanatçı arkadaşım ve ağabeyim Ekrem Yeşilada için biyografik bir kitap yazmaya karar verdiğimde, hep onun hayatı ve hayatının inişleriyle çıkışları geçmişti aklımdan. Böyle değerli bir insanın hayatını kaleme alırken, olayın çeşitli boyutlarını dikkate almak zorundasınız. Özellikle sizin yaşadığınız dönemle, onun yaşadığı dönemi iyi analiz ederek, gelecek bağlamındaki görüşlerini kağıda dökmek hayli araştırma isteyen bir durumdur ayrıca. Bu düşünceyle kaleme sarıldım ben de...”
Kitabın yazarı Osman Güvenir, “önsöz”de böyle bahsediyordu duygularını, sorumluluklarını. Hayatta olan birinin biyografik bir çalışmasını yapmak hem kolay hem de zordur.
Bunu özellikle gazeteci ağabeyimiz Ahmet Tolgay ile yaptığım bir söyleşide kendisi de dile getirmişti.
Kolaydır, çünkü yazdıklarınızı birinci kaynaktan düzeltme, eksikleri tamamlama, yeni şeyler bulma şansınız vardır.
Zordur, çünkü genelde yazdıklarınıza; siz ne kadar objektif olarak kaleme almaya çalışsanız da, müdahale edilme durumu vardır. Böylesi bir konumda müdahalenin yoğunluğu veya azlığı/yokluğu, meydana çıkan eserin “objektiflik-içtenlik-doğruluk” yanıyla paralel gitmektedir. Yazar olarak kendi yorumlarınız, değerlendirmeleriniz ve yakıştırmalarınız ne kadar “özgür” olursa, söz konusu biyografik eser bir o kadar daha kalıcı ve kaynak nitelikli olur kanısındayım.
Özellikle son yıllarda başlanan “anı-biyografik” çalışmalar, benim en çok sevdiğim yazım alanları arasındadır.
Çünkü detaylar, yaşanmışlıklar; bu toplumun resmi tarih yazıcıları tarafından gözlerinden kaçırılanları gözler önüne serebilecek, toplumu bilinçlendirecek bilgilerle doludur.
Osman Güvenir ağabeyimiz de, “bestekâr ve müzik adamı” üst başlığıyla verdiği sn. Ekrem Yeşilada’nın biyografisini ele alırken, aynen yukarıda belirttiğim gibi satıraralarında, bilinen ya da bilinmeyen konularda Ekrem Yeşilada üzerinden dağarcığımıza önemli katkılar sağlıyor. Belgeler, notalar, fotoğraflar ise kitabı daha bir “kaynak” haline dönüştürüyor. “Ekrem Yeşilada kimdir?” başlığıyla yolun açıldığı kitapta; “Gönyeli köyü ve Ekrem Yeşilada”, “Ekrem Yeşilada’nın Huri ninesi”, “Gönyelilerin bacakları neden eğri”, “İkinci Dünya Savaşı döneminde Yeşilada’nın çocukluk yılları”, “Gönyeli mi Menderes mi”, “Ekrem Yeşilada’nın spor hayatı”, “Gönyeli Spor Kulübü’nün şampiyonluk türküsü” vb. gibi 46 başlıkta, toplam 384 sayfada Ekrem Yeşilada beyle birlikte bizleri bir yolculuğa sürüklüyor.