Osmanlılar adayı almadan önce Marona, bir Maronit köyüydü...

Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi: “Geçtiğimiz günlerde bir Kıbrıslıtürk köyü olan ve 1974’ten beridir terkedilmiş durumda bırakılan Marona köyüyle ilgili dokunaklı yazınızı okudum, çok üzüldüm... Gerçekten de bu bölge ço

 

 

Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:

“Geçtiğimiz günlerde bir Kıbrıslıtürk köyü olan ve 1974’ten beridir terkedilmiş durumda bırakılan Marona köyüyle ilgili dokunaklı yazınızı okudum, çok üzüldüm... Gerçekten de bu bölge çok güzel bir bölgedir, zaten Baf’ın neresi güzel değildir, Kıbrıs’ın en güzel yerleri Baf’tadır.

Ben da bildiklerimi size aktarayım dedim – bu konuda gerek kendi bildiklerimi yazıyorum, gerekse yaptığım bir araştırma sonucunda internette bulduklarımı aktarmak isterim:

Osmanlılar 1571’de Kıbrıs’ı fethetmeden önce, Marona, bir Maronit köyü imiş. Kıbrıs’ta Maronitler 60 kadar köyde yaşıyormuş ve bu köy da, bu 60 köyden biri imiş. Zaten köyün adı, Maronitler için çok önemli sayılan Aziz Maronas’ın adından gelmektedir büyük olasılıkla...

Bu köy çok zengin bir köy imiş ve Templar Şövalyeleri için Kumandarga şarabı üreten 14 Baf köyünden birisi imiş, Kumandarga üreten bu 14 köyün merkez ise Finike köyü imiş. Frenkler, Marona köyünde bir Katolik Piskobosluk oluşturmuşlar ve köyde büyük bir manastır kurmuşlardı. Bu gelişme, Latinler’in ada çapında tüm Maronitleri “Latinleştirme” girişimleri sonucu meydana gelmişti. Frenkler, Ortodoks Hristiyan Kıbrıslırumlar’ın bulunduğu köylerde Katolik Piskobosluklar oluşturmazlardı. Kıbrıs’ta Katolik olanlar bir tek Maronitler’di – Kıbrıs’a geçmişte egemen olan Latinler ise daha çok şehirlerde, özellikle de Mağusa’da yaşamayı seçmişlerdi...

Köy ne zaman bir Kıbrıslıtürk köyüne dönüşmüştü, bunu tam olarak bilemiyorum ancak Osmanlılar’ın adayı fethetmesinden sonra olmalıydı.

Osmanlılar adaya geldikleri zaman Kıbrıs’ta toplam 32 bin Maronit vardı – fakat fethin sonunda sadece 810 Maronit kalmıştı adada, bunlar da kadınlar ve çocuklardan oluşmaktaydı. Maronitler, Frenkler’le birlikte Osmanlılar’a karşı savaşa katılmıştı.

Osmanlı geleneğine göre, Osmanlı askerleri yerli kadınlarla evleniyordu – bazı dul kalmış Maronit kadınların da Osmanlı askerleriyle evlenip bunların eski Maronit köylerine yerleşmiş olmaları mümkündür ancak bu konuda tam olarak neler olmuş olduğu hakkında elimizde yazılı bir kaynak yoktur. Ancak pek çok Maronit köyünün zaman içerisinde sosyal değişikliklere uğradığı, bunların Türk ve Müslüman köyleri haline geldiği tahmin edilebilir.

Marona köyündeki Maronitler’e ne olmuştu? Bunlar köyden kaçmış mıydı? Buraya Osmanlı ordusundan insanlar mı yerleştirilmişti? Herhalde bu da tarihçiler için araştırma konusu olabilir.

1960 yılında Marona köyünde 11 Hristiyan Kıbrıslırum ve 100 Müslüman Türk yaşamaktaydı – kısacası köyün toplam nüfusu 111 idi.

Marona köyünde inşa edilen ilk manastırın adı neydi? Bu manastır herhalde Maronitler tarafından yapılmış, sonra Latinler tarafından alınmış, daha sonra da Osmanlı döneminde Rum Ortodokslar’a bırakılmıştı. Ortodoks Hristiyanlar döneminde bu manastırın adı Aziz Mercurios imiş. Bu manastırda bir papaz varmış ki bütün hayatını başkalarına yardım etmeye adamış – bir şehir efsanesine dönüşen bu papaz, adada yoksulluğun, açlığın ve hastalıkların hüküm sürdüğü bir dönemde, manastıra her kim gelirse onlara yiyecek, para veya giysi vermekle ünlenmiş. Hiç kimseyi eli boş göndermiyor, hiç kimseyi geri çevirmiyormuş. Bu yüzden Kıbrıslırumlar’ın bir deyişi vardır: “Ağzını açtı, Marona’ya bakar...” derler. Bu sözcükler, bir kişinin kendi kendine yardım etmeye çalışmadan, Marona Manastırı’ndaki papazın kendisini yedirmesini, içirmesini bekler anlamında kullanılıyor. Bu manastırın yakılıp yok edildiği tahmin ediliyor ancak cömert Marona papazının yüce gönüllülüğü hala böylesi bir deyişle anılıyor...

Marona köyünden 1974’te Kıbrıslıtürkler kaçtıktan sonra burasının yıkılması ve yokedilmeye terkedilmesi çok üzücü bir şey... Tarihte çeşitli şekillerde yer almış bu kadar güzel bir köyün, böylesine yıkıma bırakılması affedilir gibi değil... Ben da Baflı’yım ve bu köyü bilirim, o yüzden içim cız etti yazdıklarınızı okuyunca, fotoğraflara bakınca... Umarım yazdıklarınız bu köyün bir şekilde ele alnıp tamiratının yapılmasına yol açacak adımların atılmasını sağlar... Size bu konuda göstermiş olduğunuz duyarlılık nedeniyle teşekkür ederim...”

Bu okurumuza paylaştığı bu bilgiler için çok teşekkürler... Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi okurlarımı 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum...

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri