Stella Aciman
Osteoporoz… Son yıllarda çok sık duymaya başladığımız bir kemik hastalığı. Geçen hafta Tabipler Birliği’nde osteoporoz konusunda bir konferans vardı. Prof. Dr. Tümay Sözen’in bu konuyla ilgili anlattıklarını ilgiyle dinledim ve onunla sizler için bir söyleşi yaptım…
SESSİZ HIRSIZ
Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Prof. Dr. Tümay Sözen; Ankara Hacettepe’den emekli olduktan sonra Kıbrıs’a geldim. 2010 yılından beri Yakın Doğu Üniversitesi, Tıp Fakültesi’nin Dâhili Bilimler ve Endokrinoloji Bölümü başkanıyım. Dâhiliyeci ve endokrinologum. Ben aynı zamanda Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği’nin Osteoporoz ve Metabolik Kemik Hastalıkları Grubunun 1994 yılından beri de başkanıyım.
Osteoporoz nedir?
Osteoporoz esas itibariyle metabolik bir kemik hastalığıdır. Kemiklerin ince yapısında meydana gelen ve kemiğin yoğunluğunun azalması sonucunda kırılgan bir hale gelmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Fark etmemiz mümkün değil çünkü ağrısı, sızısı yoktur; önceden bu konuda bir takım tetkikler yaptırmadıysak ancak kırık olduğu zaman ortaya çıkar. Bu yüzden sessiz hırsız diye de adlandırılır. Önemli olan kısmı da zaten meydana getirdiği kırıklardır.
Geçmişte bu hastalık yok muydu, yoksa bilinmiyor muydu?
Milattan çok önceleri Mısır’daki mumyalarda bu hastalık saptanmış. Yani bu kadar eski bir hastalık ama söylediğiniz doğrudur. Ben 1960 yılında tıp fakültesindeyken bu hastalık kitaplarda ufak bir paragraf şeklinde geçerdi. Hastalık olduğu biliniyordu ama hiç önem verilmediği için çalışmalar yapılmamıştı. Şimdi ise 3 cilt kitaplar var bu hastalıkla ilgili. Özellikle hastalık yaşlı kadın ve erkeklerde görülüyor. Onlarda kırıklar daha fazla oluyor. Yaşlı nüfus 2. Dünya Savaşı’ndan sonra artmaya başlayınca dolayısıyla hastalığın daha bir farkındalığı ortaya çıkıyor. Bu yarattığı kırıklar, hatta kırık olmadan yarattığı değişikliklerle insanın yaşam kalitesinde düşmeye sebep oluyor. İkincisi kırıklar olduktan sonra ölümcül bile olabiliyor. Bu kırıklar çoğunlukla omurga ya da kalçada meydana geliyor.
YAŞLILAR TEHLİKEDE
Kalça kırıkları genelde yaşlılarda oluyor, değil mi?
Evet, yaşlı insanlarda daha sık görülüyor ve ameliyat gerektiriyor. Zaten yaşlı insanların birçok hastalığı da olabiliyor, bir de üzerine kalça kırığı geliyor. Ameliyat öncesi ve sonrasında yaşanan bir sürü komplikasyonlar sonucunda bu hastaların çok önemli bir kısmı maalesef hayatta kalamıyor.
Erkeklerde mi yoksa kadınlarda mı daha çok görülüyor?
Kadınlarda daha fazla görülüyor çünkü menopoza girildiğinde yumurtalıklarda östrojen yapımı olmuyor, hâlbuki östrojen kemiklerin kaybını önleyen bir hormon. Kemik dinamik bir organ yani biz ancak kırıldığı zaman ‘kemiğim’ deriz, yani pek farkında değilizdir. Hâlbuki çok önemlidir. Dolayısıyla bu dinamik doku daha anne karnındayken iskelet oluşmaya başlar, ondan sonra yirmili, otuzlu yaşlara kadar kemik belli bir şekil alır, büyür. Ondan sonra da kemikte meydana gelmiş mikro travmalar; mesela kolumuzu bir yere koyarken çarpmamızda kemiğin içinde mikroskobik çatlaklar oluyor. Eski kemikle yeni kemiğin kendini yenileyerek değişmesi lazım ki iskelet yaşamını sürdürsün. Menopozda özellikle östrojen, bu yıkımları önleyen bir hormon… 65 yaşından sonra hem erkekte yaşlanmaya bağlı, hem de kadında yaşlanma ve menopozdan dolayı kemik kırılmaları oluyor. Her ne kadar kadınlarda daha fazla olmasına rağmen erkeklerinde hastalığıdır osteoporoz.
Osteoporoz için hormonlarla ilgili bir hastalık diyebilir miyiz?
Sadece hormonlarla ilgili bir hastalık değil. Erkeklerde testosteron hormonu var. Bu da kemiklerin gelişmesine ve yapımına yarayan bir hormondur. Yaşlılıkta o da giderek azaldığı için erkeklerde kemik kaybına neden olabiliyor. Birçok hastalıkların seyri esnasında kemikler çeşitli faktörlerle kayba uğruyorlar. Mesela romatizmada kemiklerin kaybı çok olur.
Kemikler için kalsiyum alımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Mesela ben yaşta bir kadının günde 1200mg kalsiyum alması gerekiyor. Bu miktarı doğal yolla, sütle, yoğurtla, peynirle alabilir miyim?
1 gr. kalsiyum almak için bir litre süt içmeniz gerekiyor ki bunu yapabilen var mı, bilemiyorum. Süt ürünlerinden bu miktarı sağlayabilecekseniz o zaman ilaç olarak almaya gerek yoktur. Burada önemli olan vücuda giren kalsiyumun miktarıdır. Bu miktar bebeklik devresinden başlayarak giderek değişen değerlere ulaşır. Osteoporoz ve kalsiyum alımı için çok fazla araştırmalar yapılıyor. Sonuçların hepsi bir yerde birleşmiyor aslında. Amerika’daki büyük kuruluşların verdikleri sayılar bile- ki hepsi bilimsel verilere dayanarak saptanıyor-birbirinden farklıdır. Dolayısıyla sizin de, bizim de aklımızın karışması çok doğaldır.
ÖSTROJEN
Peki, östrojen takviyesine ne diyorsunuz?
Bu yıllarca uygulanmış bir yöntemdir. Amerika yıllarca östrojen takviyesini kullandı. Fakat 2001 yılında çok merkezli bir araştırma yapıldı, bu araştırma sonucunda östrojenin kullanılmasının meme kanserini arttırdığı bildirildi. Bu gerçek ortaya çıkınca östrojen almaktan hem kadınlar korktu doktorlar da vermekten korktu. Evet, östrojen verdiğiniz zaman kemikleri koruyorsunuz hatta kırıkları da önlüyorsunuz. Böyle bir gerçek de var. Kaybedilen kemiği yerine koymaktır amaç. Bazı ilaçlar bunu yapar ama yeterli değildir çünkü kırıkları da önlemektir amaç.
Başka ilaçlar yok mu?
Var tabii… Ancak bazı kadınların menopozda yaşadıkları sıcak basmaları onlara hayatı zehir ediyor. Bazı durumlarda o kişilere ufak dozlarda östrojen veriliyor.
SİGARA VE ALKOL
Kemik ölçüm cihazları doğru değerleri veriyor mu?
Önceleri bilmiyorduk, 2001 yılında bu kavram ortaya çıktı. Kemik gücü olan şeyin sadece kemiğin yoğunluğuyla ilgili olmadığı, kemiğin kalitesinde bir takım bozukluklar olduğu ortaya çıktı. Mesela; içyapısı, mimarisi, oluşumundaki bozukluklar… Bunların da %20-30 oranında osteoporoza sebep olduğunu anladık. TİP-2 diyabet hastaları şişmandırlar. Şişmanlık bazı hormonsal nedenlerle osteoporozu önlüyor gibi görünür ama şeker kemiğin kalitesini bozuyor. Bizim bu cihazlarla asıl ölçtüğümüz şey kemiğin yoğunluğudur. Kemiğin kalitesini ölçen bir metot veya alet yok henüz.
Sigara ve alkol osteoporoz için risk faktörü mü?
Sigara ve alkol birçok hastalıkta olduğu gibi osteoporoz içinde risk oluşturan etkenler arasındadır.
Özellikle kadınlara kemik sağlıkları için ne önerirsiniz?
Oturgan yaşam ki Kıbrıs’ta çok var; egzersiz çok önemli kemikler için, bırakın egzersizi, yürümek bile kemikler için uyarıcı bir faktör. Kemiği yapan hücreler ayakta durduğumuz zaman bile yerçekimi omurgalarımızı uyarıyor. Astronotları Amerika uzaya gönderdi, bunların kemik ölçümlerini yaptılar, 10 gün sonra geri döndüklerinde kemiklerin bir kısmını kaybetmişlerdi çünkü grafite yoktu. Merdiven çıkma gibi bir egzersiz bile kemikler için iyidir. Fazla tuzlu gıdalar yemek iyi değildir çünkü tuz alındığında idrarımızda tuzu kaybederken beraberinde kalsiyumu da götürür. Çok zayıf olmak iyi değildir. D vitamini çok önemlidir çünkü D vitamini olmazsa kalsiyum vücudumuza giremiyor. Önemli olan kemiği kaybetmeden tedbirleri almaktır çünkü kaybedilen kemiği geri kazanmak çok zordur. İlaçlarla bile kaybettiğiniz kemiklerin tamamını geri koyamıyorsunuz.
KALSİYUM TAKVİYESİ
Kalsiyum takviyesi almak gerekiyor mu?
Gerekiyor tabii… Bu takviye hatta sadece menopozda değil, 30 lu yaşlardan itibaren başlamalı. Değiştireceğimiz ve değiştirmeyeceğimiz bazı faktörler var. Mesela ırksal faktörler; Biz beyaz ırktanız, beyaz ırk bu hastalığa meyilli. Zenciler yani siyah ırk daha dirençli. Asyalılar ise beyaz ırkla siyah ırk arasında kalıyor. Erkekler daha dirençli, kadınlar daha yatkın oluyorlar. Bunlar değiştiremediğimiz faktörler. Biraz önce söylediğim gibi kalsiyumu kullanmak mı yoksa kullanmamak mı, bu hala tartışılan bir konu.
Hocam siz kullanıyor musunuz kalsiyum takviyesi?
Benim maalesef mideme dokunuyor, çok denedim ama henüz mideme dokunmayanı bulamadığım için kullanamıyorum ama ölçümlerimi yaptırıyorum, egzersiz yapıyorum, güneşten faydalanıyorum. Osteoporozum yok. Mide sorunum olmasa kesinlikle kullanırdım.