Ve gördüler ki zeytin kökünün altını damlamış kalbinin
gizli oyuklarına.
Ve kimbilir kaç gece mum ışığında uyanık kalıp günün
ağarmasını beklediği için, garip bir sıcaklık
yayılmış bağırsaklarına.
Büyük yalnızlık saatlerinde ezberlemeye başladığı kuş
çığlıkları, belli ki bir anda dökülüvermiş gövdesinden,
bu yüzden bıçak daha derine işleyememiş.
Herhalde niyet etmek yetmiş kötülük için.
Gene belli ki, suçsuz insanların o korkunç konumunda
karşılaşmış bu kötülükle. Gözleri açık, gururlu, o
koca orman hâlâ yürüyor gibi gözlerinin lekesiz
ağtabakalarında.
Beyinde bir şey yok göğün ölü yankısından başka.
Yalnız sol kulağının boşluğunda ince kum tanecikleri,
deniz kabuklarında görülen. Demek ki sık sık deniz
kıyısında yürümüş tek başına, aşkın acısı ve
rüzgârın uğultusuyla.
Uyluklarındaki ateş parçalarına gelince, bunlardan
anlaşılıyor ki, epeyce önünde gitmiş zamanın bir
kadını kollarına aldığında.
Bu yıl erken meyve verecek ağaçlar.
ODİSSESUS ELİTİS