2015 Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2.inci turunda oyumu Cumhurbaşkanı Akıncı’ya verdim. Ancak Akıncı’nın son günlerde seslendirdiği görüşleri nedeniyle ödünç oyumu geri istemeye karar verdim.
Crans-Montana sürecinin başarısız olmasının sorumlusunun Akıncı olmadığını biliyorum. Öyle bir suçlamada da bulunmuyorum. Ancak hem Montana süreci öncesi ısrarla seslendirdiği “bu son müzakeredir, bundan sonra artık başka şeyler konuşuruz” açıklamaları ve Montana sonrası seslendirdiği “AB ayrı devlet olarak bizi de alsın, iki devlet olarak AB’de buluşalım” gibi açıklamaları bana bu kararı aldırdı.
Ben Akıncı’ya 2.inci turda oyumu verirken söylemleri bunlar değildi. Bunları söyleyen rakibi Eroğlu idi. 2.inci tura kalan 2 adaydan biri çözüm sürecinde bu topluma 5 yıl kaybettiren o dönemki cumhurbaşkanı Eroğlu, diğer aday da çözüm yanlısı Akıncı idi. Elbette ben de oyumu çözüm yanlısı Akıncı’ya verdim.
Aradan 2 yıl 4 ay geçti. Bu sürede Kıbrıs sorunu ile ilgili çok şey yapıldı. Bunları inkar edecek değilim. Hem Akıncı, hem de Özdil Nami başkanlığındaki müzakere heyeti çok iyi iş çıkardı. Sağlanan ilerlemeler çok ama çok önemlidir.
Ama son nokta konamadı. Anastasiadis bunun sorumlusu olarak ısrarla Türkiye’yi işaret etse de inandırıcı olamıyor. Ne BM, ne de AB Anastasiadis’i haklı çıkaracak açıklamalar yapmıyor. BM iki tarafa da eşit sorumluluk yüklemeye özen gösteriyor. AB de sessiz kalarak sürecin BM süreci olduğunu işaret ediyor.
Anastasiadis kendi halkını bile ikna edemiyor. Herkes Anastasiadis’in “çözüme değil, seçime odaklandığını” düşünüyor.
Tam da bu noktada BM parametrelerine sahip çıkarak çözüm için ısrarla ve inatla çağrı yapacakken Akıncı olmadık şeyler söylemeye başladı. Montana öncesi “bu son müzakere olacak” tezini o kadar çok seslendirdi ki doğal olarak Montana süreci çökünce boşluğa düştü. Yapması gerekene odaklanmak yerine, yapmaması gereken ne varsa onu yaptı.
Bu nedenle Montana sonrası yaptığı ilk açıklamada “bu bizim neslin son denemesiydi olmadı. Umarım yeni gelecek nesiller daha iyisini yaparlar” dedi. Ben bu açıklamadan sonra herhalde Akıncı istifa edecek dedim. Madem sizin neslin son denemesiydi ve başka müzakere etmeyeceksiniz, o zaman 3 yıla yakın görev sürenizde yapacak işiniz yok demektir.
Çünkü bizde cumhurbaşkanı’nın asıl görevi Kıbrıs müzakere sürecini en iyi biçimde yürütmek ve halkın istemi doğrultusunda çözüme ulaştırmaktır. Bunu yapmayacağınıza göre kalan görev sürenizden feragat ederek sizden daha iyisini yapacağına inandığınız yeni neslin o makama gelmesine olanak sağlamanız gerekir.
Ama siz bunun yerine iki devletli çözüm anlamına gelecek açıklamalar yapmaya, KKTC gerçeğinin kabul edilmesi gibi garip şeyler söylemeye başladınız. En önemlisi de “şimdi artık evimizin içini temizleyelim” korosuna siz de katıldınız. Sanki evinizin içini temizlemek için bugüne kadar elinizi tutan varmış gibi.
Kıbrıs Türkü tanınmamış olmanın verdiği zorlukları biliyor. Hergün, her an yaşıyor. Dünya’da görünür olmak Kıbrıslı Türkler için çok ama çok önemlidir. 2004 Referandumunda verdiğimiz evet oylarının karşılığını tam alamasak bile yakaladığımız ivmeden belirli bir süre yararlandık. Yeşil Hat Tüzüğü ile bugün hala devam eden güneyle ticaret o dönemin ürünüdür.
Bu nedenle biz ayrılığı değil, birleşmeyi önde tutmalıyız. Ayrılıkçı değil, birleştirici, bütünleştirici tezleri öne çıkarmalıyız. Bunun için BM parametrelerine sırtımızı dönmek değil, aksine sahiplenmeliyiz.
Crans-Montana’da çözüme hazır olmayan Anastasiadis ve Rum tarafıydı. Bu doğru. Ama Akıncı’nın yanlış stratejisi ve sonrasında seslendirdiği ayrılıkçı tezler hem Anastasiadis ve Rum tarafı için kurtarıcı olacak. Hem de bize hiçbirşey kazandırmayacak. Aksine kaybettirecek.
Çözümsüzlük yanlıları bugünlerde boşuna ellerini oğuşturmuyor. Çünkü bu söylemler onların değirmenine su taşıyor.
Bu nedenle ben ödünç oyumu geri isterim.