‘OYUN’ MASADA, ‘GERÇEK’ SAHADA

Sami Özuslu

Ersin Tatar ile Nikos Anastasiadis dün akşam ‘tanışmak’ amaçlı ilk buluşmalarını gerçekleştirirken, üç beş kilometre ötede bir spor salonunda birbirlerini ‘tanımamış’ Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki basketbol takımı Avrupa Şampiyonlar Ligi maçında kozlarını paylaşıyordu.

BM Temsilcisi Bayan Sphear’ın resmi ikametgahında Tatar ile Anastasiadis ‘Corona selamlaşması’ yaparlarken, Türkiye’nin Bursa Tofaş Kulübü ile Kıbrıs’ın Keravnos Strovolos basketbolcuları hakemin havaya attığı ilk topa hakim olma mücadelesi vermekteydi.

Alayköy ovasındaki ‘yeşil hat’ üzerinde yer alan BM kontrolündeki bölgede iki toplum temsilcisi önlerine konulan yemekten ilk lokmalarını alırlarken, Tofaş ile Stovolos takımları da ilk basketlerini atmaya başlamışlar, skorboarddaki rakamlar da birer, ikişer, üçer artmaya başlamıştı.

Kıbrıs’ın bölünmüş başkentinin her iki topluma da kapalı bir bölgesinde gayrı resmi de olsa bir ‘görüşme’ yapılıyorken, aynı kentin bir başka bölgesinde aynı anda bir ‘oyun’ oynanıyordu.

Bir ‘oyun’ oynanıyordu evet…

Lakin hangisinin ‘oyun’ olduğu belli değildi.

**

Ankara’daki AKP liderliğinin aşırı müdahalesi ve TC ile KKTC devletlerinin bütün imkanlarının seferber edilmesi ile Saray’a oturtulan Tatar’ın, bir önceki müzakere sürecinin berhava olmasında en büyük sorumluluk sahibi Anastasiadis’le buluşması elbette fena olmadı.

Her ne kadar zorlama ve ‘rol icabı’ yapılmış olsa da, toplumlar arası temasların yararı vardır.

Oturdukları makamın önemi gereği ‘toplum lideri’ pozisyonundaki siyasilerin en ufak yakınlaşmaları dahi havayı yumuşatmaya, gerilimleri önlemeye yarar.

Fanatizmin kök saldığı bu topraklarda şoven söylemler ve eylemler yerine diyalog ve uzlaşı arayışı seçilebilecek en iyi, hatta yegane yöntemdir.

2000’li yılların başında, uzun süre görüşmeyen, hatta ‘dolaylı görüşmeler’i bile kabul etmeyen Denktaş ile Klerides’in patlıcan musakka ve kadayıf yedikleri buluşmayı hatırlayın!

Annan Planı’na giden süreç o günlerden başlamış, sonra da tarihi bir dönem yaşanmıştı.

Şu an öyle bir sürecin başlayacağına dair bir emare yok. Hatta ‘bizimkiler’ henüz ‘tanışma’ aşamasına yeni vardılar. Yani yolları epey uzun…

Tabii ‘oyun’ oynamak değilse niyetleri…

**

Bu tür buluşmalar her ne kadar ‘gayrı resmi’ olsa da, BM temsilcileri gerekli notları tutarlar ve örgüt merkezinde bunlar detaylarıyla değerlendirilir.

Aranan en önemli unsur her iki tarafın da ‘pozisyonu’ kuşkusuz…

En fazla da Tatar’ınki… Çünkü seçim boyunca ve sonrasında da BM çerçevesi dışında bir hedeften söz etti durdu. Seçim amaçlı söylemlerini o yemek masasında da sürdürecek mi, yoksa orada başka mesajlar mı verecek? Kuşkusuz bu karar Tatar’a değil, Erdoğan’a ait… Çünkü Tatar Ankara’nın verdiği sufleyle konuştu, konuşuyor, konuşacak da…

Anastasiadis kurt… Pusuda bekliyor. Türk tarafı ‘çözüm istemeyen taraf’ diye tabir edilen noktada durursa, o zaman derhal düğmeye basacak.

Şimdi soru şu: BM 5’li Konferans için ‘bizim taraf’tan bir ‘ışık’ alacak mı, yoksa karanlık bir tünele mi sürükleneceğiz?

Bunların ayrıntıları çok sürmez ortaya çıkar.

Lakin neyin ‘gerçek’ neyin ‘oyun’ olduğunu dün akşam bir kez daha anladık.

Ersin Tatar masada Türkiye’nin çizgisiyle oturup ‘iki devlet’ ve ‘egemen eşitlik’ talep ederken, aynı Türkiye’nin Tofaş takımı hiç ‘oralı’ değildi.

Onlar ‘tabela’ya bakmayı tercih ediyordu.

Çünkü ‘oyun’ sürüyordu…