UBP hükümetinin yarattığı enkaz, Kıbrıslı Türk toplumunu ciddi anlamda bezdirmiş durumda. Hükümette kalabilme adına her türlü müdahale ve kirli oyuna dahil olan, halkın içinde bulunduğu zor durumu gözardı eden bu zihniyetin yarattığı enkaz ile yetinmeyerek, daha da talana başvuracağı bir gerçek. İstifa oyunları, Tatar’ın siyasi partilerle görüşmemesi, düşman kardeşlerin takımı UBP klasiğinden başka bir şey değil.
Geriye dönüp baktığımızda, her UBP kurultayı döneminin Kıbrıslı Türk toplumu için yıkıma yol açtığını görürüz. Ayak oyunları, kirli ilişkiler, menfaat dağıtma, bel altı vurmalar ne yazık ki hakim halleri. Bunun değişebilme durumu kısa vadede mümkün değil.
KKTC ile kendini özdeşleştiren UBP, aslında tam da kendi suretinde bir devlet yapılanması ile topluma büyük zarar veriyor.
Siyasi varlığını kamu yararı için değil, çıkar örgütlenmesi üzerine kuran ve bu konuda uzman olan UBP, Meclisteki 6 Şubat erken seçim tarihi uzlaşısını, seçim yasaklarının erken başlamaması için reddetti. Kısacası bize, bu enkaz yetmedi, 6 Şubat öncesi buralara vereceğim daha çok zararlar var diyor. Yeni vatandaşlıklar, kırsal kesim arazileri, banka kredileri, istihdam sözleri…daha neler neler.
Halkımızın bu zihniyete karşı uyanık olması, kısa günün karını değil, istikrarlı ve güvenli bir geleceği düşünerek tavrını belirlemesi, bu oyunu bozacaktır.
UBP’nin ne olacağı UBP’lilerin ve onu idare edenlerin konusu, sorunu. Ama Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun bu zihniyete karşı olduğu da bir gerçek. Bu partiye karşı olan çok büyük bir kesim var: Alabileceği oyun 3-4 katı. Bu ciddi bir orandır.
Bu zihniyetin tarihe gömülmesi için, büyük bir direniş, işbirliği ve karşı duruşa olan ihtiyaç bugün her şeyin önündedir. Bu tarihi dönemde başarılı olabilme imkanını iyi değerlendirmek, yapılandırmak ve stratejik çalışmak en önemli konu.
***
Geçtiğimiz hafta da yazmıştım, halkımızın büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıya olduğu gerek kamuoyu araştırmalarında (CMIRS’in Eylül 2021 tarihli araştırma raporu) gerekse sosyal temaslarda açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Büyük sorunlarla karşı karşıya kalanların bezginliğe, umutsuzluğa sürüklenmeye çalışıldığı ve toplumun ciddi bir kesiminin bundan dolayı sandığa gitmek istemediğini görüyoruz. UBP bundan çok memnun, bir kısmı kendi seçmeni olmakla birlikte toplumda boykot olmasının kendisini etkilemeyecek oranda olduğunu düşünüyor. Bu oyunu kuranlar, bu yaratılan kırgınlık üzerinden kendilerini yeniden konumlandırma peşindeler. Bu nokta önemlidir.
Elbette, insanlarımızın tepkisini, kırgınlığını dinlemek ve anlamak gerekiyor. Ancak, sandığı boykot edelim; tüm siyasi partiler aynıdır; kim gelirse bir şey değişmez algısının mutlaka değişmesi gerekiyor. Bu konuda yapılacak çalışmalar, bu seçimin de kaderini değiştirecek düzeydedir.