Röportaj Derya Beyatlı
Yasemin Hareketi adına Avrupa Parlamentosu seçimlerine aday olan Oz Karahan, Kıbrıs gibi küçük bir ülkede “iki bölgeli, iki toplumlu” çabaların “barışcı” olmadığını söyledi, “Biz tek toplumuz” düşüncesini öne çıkardı.
Oz Karahan, hareket olarak Avrupa Parlamentosu’na en az bir milletvekili ile girecekleri iddasını da ortaya koydu.
“Federal çözümü savunan partiler, garantörlüğü savunuyorlar” diyen Oz Karahan, federal çözümün olmayacağını ifade etti.
“Kıbrıslı Rumlar da artık ilerde o dikenli tellerin onları korumayacağının farkındalar” diyen Oz Karahan, adadaki bölünmenin sıkıntılarını paylaştı.
26 Mayıs’ta yer alacak Avrupa Parlamentosu seçimi öncesi, adaylardan Oz Karahan’la konuştuk.
“Kıbrıs’ın bağımsızlığı için”
- Yenidüzen: Sizi tanımak ile başlayalım isterseniz.
- Oz Karahan: Yasemin Hareketi’nden Avrupa Parlamentosu adayıyım, ondan evvel de World Union of Turkish Speaking Cypriots (Dünya Türkçe Konuşan Kıbrıslılar Birliği), daha sonra Union of Cypriots, yani Kıbrıslılar Birliği olan organizasyonun mevcut başkanıyım. Bu seçimde Yasemin Hareketi’ndeki diğer 6 aday ile birlikte, Kıbrıs’ın bağımsızlığı için mücadele eden bir ekipte yer alıyoruz.
- YD: Union of Cypriots hem Kıbrıslı Türk, hem Kıbrıslı Rum üyeleri olan bir organizasyon mu? Yasemin Hareketi nasıl oluştu?
- OK: Evet, aynen öyle, ilk önce Dünya Türkçe konuşan Kıbrıslılar Birliği olarak başladı, daha sonra Kıbrıslı Rumlar yaptığımız aktivitelere ismine rağmen ilgi gösterince, iki toplumlu bir birlik haline getirelim ve adını Union of Cypriots yapalım dedik. İngiltere merkezli bir örgüt. 6 ay evvel seçime bağımsız gireceğimizi kamuoyuna duyurduk, Yasemin Hareketi’nin sözcüsü Şener Levent bize birlikte girme teklifi ile geldi. İdeolojilerimiz tam olmasa dahi uyuşuyor. Mücadelede güç birliği üzerine bir görüşme yaptık ve en sonunda da bu seçimlere birlikte girmeye karar verdik.
- YD: Kıbrıslı Rumlardan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
- OK: Oradaki toplum da olaya tek bir bakış açısıyla yaklaşmıyor. Bizdeki gibi statükodan yararlanan çok büyük bir kesim var. Statüko dediğimiz şey, şu andaki iki devletlilik. Aslında bu işgal düzeninden faydalanan bir kesim var. Bu da zaten genelde hükümeti oluşturan, federalizmi savunan partiler. Elbette bunların içerisinde farklı düşünen, bizim yanımızda yer alan insanlar da var. Tehlikenin farkında olan ciddi bir kesim var. 2011’de yaşanan toplumsal varoluş mitinglerinden, koordinasyon ofisine karşı yapılan protestolara, en son 22 Ocak olaylarına kadar bu tehlikeyi fark ettiklerini gösteriyorlar.
Önceden güneyde şöyle bir izlenim vardı; Kıbrıslı Türkler Türkiye ile beraber, ganimet düzeninin içinde keyif çatıyorlar. Bu algı değişti. Kıbrıslı Türklerin toplumsal baskıya karşı duruşları ve tepkilerinden dolayı, kuzeydeki mücadele artık güneyde de anlaşıldı.
Avrupa diyoruz, politik olarak Kıbrıs’ın batı Avrupa’da olduğu söyleniyor ama coğrafi olarak Avrupa’da bile değil, Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya o kadar yakın bir adadayız, küçük bir ada, ortadan ikiye bölünmüş, Kıbrıslı Rumlar da artık ilerde bu dikenli tellerin onları korumayacağının farkındalar.
20 sene sonra Yunanistan veya Avrupa Birliği veya Nato’nun yanlarında olmayacağının da farkındalar. O yüzden bize destek veriyorlar.
“AP’de olacağız, eminiz”
- YD: Kıbrıslı Rumlardan oy bekliyorsunuz diye anlıyorum, doğru mu anlıyorum?
- OK: Kıbrıslı Türklerden beklediğimiz kadar Kıbrıslı Rumlardan da oy bekliyoruz. Ciddi bir miktar diyebilirim, o kadar da iddialı söyleyebilirim. Yasemin Hareketi’nden adaylarımız AP’de olacak, bundan eminiz. Bir tane kesin, iki tane büyük ihtimal ile. Şu andaki dinamiklere güneyden ve kuzeyden aldığımız geri dönüşlere baktığımız zaman bunu rahatça görebiliyoruz.
“Biz Kıbrıslılığı içine sindirmiş 6 adayız, bir ayrım zaten zihnimizde yok. Maronit de, Arapça konuşan da olabilirdi, Ermenice konuşan da olabilirdi, Rumca konuşan da olabilirdi aramızda, ama olmadı.”
- YD: Yasemin Hareketi’nin içerisinde Kıbrıslı Rumların olmasını düşündünüz mü veya bu yönde bir çalışmanız oldu mu?
OK: Olmadı, öyle söyleyim, Kıbrıslı Rum olsun veya Kıbrıslı Türk olsun şeklinde olmadı. Biz Kıbrıslılığı içine sindirmiş 6 adayız, yani bir ayrım zaten zihnimizde yok. Olabilirdi de, Maronit de, Arapça konuşan da olabilirdi, Ermenice konuşan da olabilirdi, Rumca konuşan da olabilirdi ama olmadı. Kıbrıslı Rumlar da olsaydı daha geniş bir yelpaze olurdu ama artık bunları aşmamız lazım, yani bu ayrımcı bakış açısını aşmamız lazım. Biz iki toplum dedikçe hani iki toplumlu, iki bölgeli, sanki çok barışcıl bir şey gibi, küçücük bir adada iki toplumlu iki bölgeli demek ve bunu barışçı bir ambalaja koymak bizim karşı olduğumuz bir şey. Bu barışçı bir şey olamaz. Biz tek toplumuz, biz Kıbrıslıyız. Bunu zihnimizle, kalbimizle sindirmiş 6 kişiyiz. Bizim çevremizdeki insanlar aynen sizin sorduğunuz soruyu en başta soruyorlardı. Yahu, bir iki tane da Kıbrıslı Rum koysaydınız. Süs olsun diye bir tane Kıbrıslı Rum mu koysaydık, bu popülizmdir, bu oy hesabı yapmaktır.
Toplum hazır mı?
- YD: Toplum buna hazır mı sizce?
- OK: Hazır olacaklar başka çaremiz yok, yoksa Türkçe konuşan Kıbrıslılar olarak önümüzde bir 5 sene daha yok. Önümüzde korolarda şarkı söyleyecek, tavernalarda iki toplumlu kebaplar yiyecek bir 5 senemiz daha yok.
- YD: Avrupa’dan nasıl tepkiler alıyorsunuz? Siz Avrupa’da da yaşamış bir kişisiniz, oradaki bakış açısı nedir? Kıbrıs’taki sıkıntıları biliyorlar mı?
- OK: Union of Cypriots olarak biz AP’de European Free Alliance (Avrupa Özgür İttifakı Politik Grubu) ile yakın ilişkimiz var. Sizin sorunuza net bir cevap vereyim. Biliyorlar mı? Bilmiyorlar. Bilmiyorlardı, hâlâ bilmiyorlar, çünkü anlatmadık, biz anlatmadık. O kadar sivil toplum örgütümüz, politik partimiz var. Burda o sahte koltukları almak için verdikleri kavgaya harcadıkları zamanın yüzde birini AP’de veya BM’deki gruplara veyahut Avrupa’da bütün ülkelerdeki Parlamentolar’daki lobi çalışmalarına harcasalardı o zaman bu sorduğunuz soruya, evet, bilgileri var diye cevap verirdim. Kıbrıslı Türklerin yaşadığı zulmü bilmiyorlar, 22 Ocak olaylarından sonra yavaş yavaş öğrenmeye başladılar.
- YD: Annan Planı döneminde böyle bir ilgi yaratılmıştı sanırım.
- OK: O yaratılan ilgi de statükonun balonu şeklinde yaratıldı, toplumsal bir hareket diyemeyiz. Yani Annan Planı’nda, statüko böyle bir hareket istedi, toplumumuzda böyle bir evet dalgası istedi, o oldu, sindirilmiş bir şey değildi ve sonra da bitti. Sol partiler umut tacirliği yaparak insanları uyuşturdular. Şimdi iki kişi Avrupa Konseyi’ne gidiyor, orada Türkiye’nin tezlerini savunup, çaylarını kahvelerini içiyorlar, birilerini koridorlarda bulup fotoğraf çektiriyorlar. Böyle diplomasi olmaz.
“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasasında Türkçe resmi dildir. Öyle çok resmi dil, az resmi dil diye bir şey yok anayasada. İki resmi dil var. Yunanca ve Türkçe. O yüzden o resmi dil, o parlamentoya girecek. Olmak zorunda!
“Türkçe Avrupa’nın resmi dili olmak zorunda!”
- YD: Yasemin Hareketi Parlamenterleri’nin AP’de olması sizce Kıbrıslı Türkler açısından ne gibi bir fark yaratacak?
- OK: Sadece Kıbrıslı Türkler için değil Kıbrıslı Rumlar için de inanılmaz bir fark yaratacak. Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği’ne girdikten sonra, Avrupa Parlamentosu’na 6 Kıbrıslı Rum gönderiyor. Partiler içerisindeki emektar insanları tatil veya bir izolasyon için Brüksele gönderiyorlar, bu parlamenterler boş sandalyelere ‘Kıbrıs Türkiye’nin işgali altında’ şeklinde Yunanca edebiyatlar yapıyorlar. Hiçbir lobi çalışmasında yoklar, ki bazıları, malum partiler, isim vermeme gerek yok, Türk diplomatlar ile el ele, kol kola dolaşıyorlar, böyle bir mücadele olmaz. Bizim ülkemiz işgal altında, Kıbrıslı Türkler yok olmak üzere, sağdan da soldan da Avrupa Parlamentosu’na giden Kıbrıslı Rumlar oralarda efektif bir çalışma yapamazlar, oraya bir Kıbrıslı Türk’ün gitmesi lazım. Yok oluyoruz, üzerimizde ekonomik, kültürel ve sosyal bir baskı var. Kolonize bir yapı oluşturuldu, demografik yapımız değiştirildi.
“Avrupa Kimliğin cebinde, o kimliği kullanıyorsun, geziyorsun tozuyorsun, gideceksin oyunu da vereceksin, bu vatandaşlık görevin, bunu yapacaksın.”
- YD: Kıbrıs Sorunu çözülmeden Kıbrıslı Türklerin AP seçimlerine katılımlarının doğru olmadığı gibi de bir yaklaşım var.
- OK: Hangi çözüm, Federal Çözüm mü? Federal Çözüm diye bir şey olmayacak. Federal çözümü savunan partiler, garantörlüğü savunuyorlar, bunun mücadelesini veriyorlar. Türk askerinin az, ya da çok adada olmasını savunuyorlar. Toplum Lideri de dahil olmak üzere, en Federalist insanlar bile bunların ötesine gidemiyorlar.
Bu yüzden bu seçim hayati bir seçim, oraya herhangi biri değil bunları söyleyebilecek birinin gitmesi lazım. Başka seçim yok, başka vaktimiz yok. İlk önce gidip oy verecekler, Avrupa’ya bir sesleri olduğunu gösterecekler ve o ceplerinde taşıdıkları kimliğin yüklediği sorumluluğu yerine getirecekler. Avrupa Kimliğin cebinde, o kimliği kullanıyorsun, geziyorsun tozuyorsun, gideceksin oyunu da vereceksin, bu vatandaşlık görevin, bunu yapacaksın!
- YD: Türkçenin Avrupa Lisanı olması konusunda yıllardır süren bir mücadele var ve henüz bir yere ulaşamadı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- OK: Yasemin Hareketi’nin Parlamento’ya girdiğinde yapacağı ilk çalışma, Türkçenin Avrupa resmi dili olmasıdır. Olmak zorunda, çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasasında Türkçe resmi dildir. Öyle çok resmi dil, az resmi dil diye bir şey yok anayasada. İki tane resmi dil var. Yunanca ve Türkçe. O yüzden o resmi dil, o parlamentoya girecek. Olmak zorunda!
- YD: Kıbrıslı Türklere vermek istediğiniz son bir mesaj var mı?
- OK: Sandıklar sınırlara yakın yerlere kurulacak. 26 Mayıs’ta Avrupa yurttaşları kalkacaklar koltuklarından sınırdan geçecekler, güzelce oylarını kullanacaklar. Umarım geçişlerde bir yavaşlatma olmaz o gün.
(Fotoğraflar: Burçin Aybars)