‘Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Koruması Yasası’ daha tasarı halindeyken hiç kimsenin dikkatini çekmemişti. Yasalaştıktan sonra, sanırım ilk kez Süleyman İrvan Hoca bazı kuşkularını kaleme almıştı.
Sonrasında, Süleyman Hoca, bir Medya Etik Kurulu toplantısında gündeme getirdi konuyu. Tartışıldı ve sonunda Yasa’nın Mimarı Tufan Erhürman’ın bir sonraki Medya Etik Kurulu toplantısına davet edilmesine karar verildi. Tufan Erhürman memnuniyetle kabul etti daveti. Geldi, açıklamalar yaptı, sorulara yanıt verdi ve ekledi “Yasa’daki bazı yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak için önerilere açığım” dedi ve gitti.
Sonra... Ne olduysa oldu. Birileri, kıyametleri koparmaya başladı. Aslına bakarsanız, bu birilerinin gerçek amacı, söz konusu Yasa’daki yanlışların ve aksiklerin –varsa- düzeltilmesi değildi.
***
“Tufan’ın Meclis’te olmasından rahatsızlık duyanlar olacak”.
Bunu, Genel Seçim yeni bittiğinde yakın bir arkadaşım söylemişti bana. “Neden ?” diye sorduğumda aldığım yanıt da ilginçti.
“Çünkü Tufan, o Meclistekilerin çoğunun, bu güne kadar aklılarına bile gelmeyen, varlığından bile habersiz oldukları bir sürü yasa için değişiklik önergeleri veya yeni yasa tasarıları üretmeye başlayacak. Bir süre sonra ise o Meclis içindekiler ona ayak uyduramayacak.”
Arkadaşımın dedikleri bir bir çıkmaya başladı. ‘Özel Hayatın ve Özel Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası’ bir örnek sadece...
KKTC Anayasası’nın ne zaman yürürlüğe girdiğini hatırlayın. Üzerinden kaç yıl geçti. Geçti ama hiç kimse o Anayasa’da, özel hayatın korunması ile ilgili çok yuvarlak sadece iki madde bulunduğunun farkında bile değildi. Taa ki Tufan Erhürman devreye girene kadar.
Bir tasarı hazırladı. Komisyonda’a sundu. Görüşüldü, kabul edildi. Bu uzun süreçte herkes uykudaydı. Medyamız dahil. Ve ‘Yasa Tasarısı’ Meclise havale edildi. Meclis’te de oylandı VEDE oybirliği ile -DİKKAT, oy birliği ile- yani UBP dahil tüm siyasi partilerin onayı ile geçti ve yürürlüğe girdi.
Aradan günleeer geçti. Yasa, Meclis dışında bazı çevrelerde tartışılmaya başlandı. Tartışma başlayınca, bir süre önce Meclisimizden oy birliği ile geçen Yasa için onay verenler de, çok garip bir şekilde, avaz avaz bağırmaya başladılar. Tufan Erhürman, Yasa’nın oy birliği ile geçtiğini hatırlatarak “Onaylarken hiç okumamıştınız demek ki...” deyince de sinirler bir o kadar daha gerildi.
Şimdi iyi niyetliler, Yasa’yla ilgili bazı kuşkuların giderilmesi için değişiklik önerilerini hazırlıyorlar. Yasa’nın mimarı Erhürman da bu tür önerilere kapının açık olduğunu defalarca vurguladı. Ama amacı başka (!) olanlar art niyetli saldırılara devam ediyorlar.
***
Bu Yasa öncesinde ve sonrasında olup bitenler kafamızı iyice karıştırmış durumda. Bu kafa karışıklığı içinde soru üstüne soru üretiyoruz doğal olarak. Ve bol bol da düşünüyoruz...
Yıllardır Yasalar üretiliyor bu Meclis’te. Ve de yıllardır, çok önemli bazı Yasa’lar bile, yürürlüğe girdikten sonra, bir-iki-üç hatta dört kere değişikliklere uğramıştır. Bir başka deyişle Meclisimiz “Aman pardon, yanlış yaptıydık, şimdi düzelttik” demiştir bilmem kaç kere.
Ve işte bu, şu demek:
Aynı ‘Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Koruması Yasası’nda olduğu gibi, diğer tüm Yasalarda da milletvekillerimiz (genellikle) neye “evet” dediklerinin farkında bile değillerdi ve hala değiller. “Evet” dedikleri çok sayıda Yasa’da, hatalar ve/veya boşluklar, veya eksikler, uygulamada ortaya çıkınca “Ammmmann biz ne yaptık ?” demişlerdi ve demeye de devam ediyorlar. Bunun, yıllardır aynen böyle olduğundan bundan sonra da böyle olmaya devam edeceğinden şüphesi olan var mı artık ?