Özel Sektör Çalışanlarının Maaşına Devlet Katkısı…

Kutlay Erk

Bu köşede 11 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanan ‘Fakirleşeceksiniz…’ başlıklı yazıda TL’nin değer kaybı ile başlayan ekonomik bunalım yorumlanmış, bunalımın derinleşmemesi için pazar faaliyetlerinin en azından devamının sağlanmasının önemi vurgulanmış ve bunun için de halkın satın alma gücünün yükseltilmesi gerektiği üzerinde durulmuştu.

Bu yazıdan bir alıntı: «… Hükümetin, emeğin satın alma gücüne katkısı olabilmesi ve dolayısıyla da pazar faaliyetlerinin devamı için özellikle kayıtlı sosyal sigortalı çalışanlara doğrudan gelir katkısında bulunmasına kaynak kalabilmelidir. Kayıt dışı çalışanların ayıbı, ‘Rekabete dayalı serbest pazar ekonomisi’ savunucularının boynuna…»

O günlerde özel sektör çalışanlarının gelirine devlet katkısı konusu daha gündem olmamıştı… Çalışma Bakanlığı bu öneriden yola çıktı diye bir iddia da doğru olmayabilir. Ancak, Bakanlık bu önerideki ana fikirle koşut ama yöntemde farklılıkla özel sektör çalışanlarına devletten gelir desteği üzerinde bir önerge hazırladı. Köşe yazısındaki yöntem ‘Kayıtlı sosyal sigortalı çalışanlara’ idi, Bakanlık ‘Sendikalı KKTC yurttaşı özel sektör çalışanlarına’ olmak üzere düşünmüş. Bakanlığın önergesi gündemde tartışmalara neden oldu; özel sektör işverenleri karşı, sendikalar destek… Muhalefet partileri kıvırıyor ama benimsemediklerini çok bariz…. Hükümet partilerinde ise henüz görüş birliği yakalanamadı diye anlaşılıyor. Özellikle siyaset yapmakta geliştirdiği tarzı ‘Farklı fikirde olduğunu söyleyip de fikrini somut olarak ortaya koymamak’ olan HP’nin de bu öneriye karşı olduğu anlaşılıyor. Sonuçta, ana fikir olan ‘Özel sektör çalışanlarının gelirlerine doğrudan devlet desteği’ uygulanabilecek mi belli değil ama Bakanlığın uygulamak istediği yöntem de doğru değil.

İlgili Bakan, karşı çıkan kesimleri ‘sol ağızla’ eleştiriyor ama yöntem konusu nedeniyle ‘Sol’ cenahta olduğu doğru değildir; açıkçası da popülizm yani  halk dalkavukluğu cenahındadır. Neden? Bakan’ın yöntemi emeğin emeği sömürmesidir ve emekte ırkçılıktır. Sol’un temel ilke ve kavramlarından biri enternasyonalizmdir ve buna bağlı olarak da dünya işçi sınıfının kardeşliği ve birliğidir. Kuzey Kıbrıs’taki işçileri ‘Yerli – Yabancı işgücü’ diyerek birbirinden ayırmak ve onların yarattığı değerden emeğinin karşılığını öderken farklı kıstas kullanmak sol düşünce zemininde olamaz. ‘Yerli işgücü’ gönensin, ‘yabancı işgücü’ vizildesin, emekten yana bir tavır olamaz. Ve bir bunu yapmak için kullanılacak kaynak da yabancı işgücünün emeğinden sağlanmışsa, bu da düpedüz yerli işgücünün yabancı işgücünü sömürmesidir. Hele bir de 23 maddelik ekonomik önlemler önerisinde yabancı işgücünün çocuk sayısına göre gelirinden para kesilip eğitim harcamalarına ödenek yaratılacak maddesi vardı ya; ne ideolojik ne de bedensel sol yanı olmayan bir öneri…

«Kuzey Kıbrıs’ta emeğin emeği sömürüsü var» diye bu köşede çok defa yazıldı, yorumlandı; ideolojik duruşta mevzii durulmamalıdır… Kamu çalışanlarının özlük hakları, özel sektör çalışanlarının emeği ile üretilen değerden devletin elde ettiği gelirle ödenir. Kamu ve özel sektör çalışanlarının gelirlerindeki büyük fark, özel sektör çalışanlarının kamu sektörü çalışanları tarafından ne kadar ağır sömürüldüğünün ölçütüdür. Özel sektör çalışanları hem işverenler tarafından sömürülür, hem de kamu sektörü çalışanları tarafından… Şimdi bir de özel sektör çalışanının  özel sektör çalışanını sömüreceği bir düzenlemeye gidilecek… Bu solcu bir duruş değildir, bu emekçi seçmen dalkavukluğudur. Böyle bir ayırımcılık sol duruşa uygun olmadığı için 11 Ağustos 2018 tarihli köşe yazısında «Kayıtlı sosyal sigortalı işçiler» için önerildi; böylesine bir uygulama emeğin kayıt altına alınmasını da gerçekleştirecekti.

Bakanlığın önerisini sendikalar hayişkar bir tutumla destekliyor; onlar için özel sektörde örgütlenmenin meşakkatli yoluna kolaycı bir yol. Onlar zaten sürekli olarak ve İLO sözleşmelerine aykırı olduğu halde, özel sektörde sendikalaşmayı yasal zorunluk haline getirmek istiyorlardı; bakanlığın önerisi pragmatik geldi… Bu önerinin uygulamaya girmesiyle birlikte ne olacak?! Özel sektörde KKTC yurttaşı çalışan sayısı süratle düşecek, kalanlar da işyeri sendikacılığı modeli ile işveren denetimindeki sendikalara üye olacak. Bakan bu önerisini geçirirken sendikalar yasasında ‘İşkolu Sendikaları’ kurulması değişikliğini getirmezse, böyle olacak. Yabancı işgücü girişlerinde izinler var, doğrudur; aşçı olarak çalışma izni almış olanların kamyon şoförlüğü yaptığı birçok örnekten biridir… Denetim yok; Bakan’a sorarsanız denetleyecek personeli yok… Sonuç?! Yerli işgücü işsiz, yabancı işgücü de ülkeye giriş için belirttiği mesleğinin dışında çalıştırılacak…

Sendikalaşmak için örgütlenmek, örgütlenmek için de kahırlı süreçleri göze almak gerek. ‘Kahır’ derecesini azaltmak için CTP beş yıl önce bazı önerilerini işçi sendikalarını ziyaret ederek paylaştı. Sendikaların tutumunu hiç saklanmadan, saklamadan ve dürüst olarak paylaşmak gerek: Hür-İş önerileri geliştirecek fikirler beyan etti, diğer işçi sendika federasyonları «Hükümette değil misiniz, geçirin yasayı, ne uğraşırsınız» tavrına girdi… Öneri gömüldü.

Kapitalist düzende emek sömürülür. Solun siyasi hedefi düzeni değiştirmek ve çağdaş değerler ve gerçekler üzerinden emeğin sömürüsünü önlemek olmalıdır. Bu süreç için de sol siyaset emeğin sömürüsünü azaltmak için sosyo-ekonmomik ve sosyo-politik açıdan mümkün olanı yapabilmelidir. Ama yok da emeğin emeği sömürüsüne, yerli emeğin yabancı emeği sömürüsünü sol ağızla marifet diye sunmak… Sosyal Sigortalar’a kayıtlı emekçilere verin desteği…

Özel sektörde sendikalaşmak? Önce ‘İşkolu Sendikaları’ düzenini yasallaştırın, işkolu asgari ücreti düzenlemesini yapın; ondan sonra sendikaların işi daha kolay olur…