Fayka Arseven KİŞİ
Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi Başkanı, CTP Milletvekili Fikri Toros, kamu ve özel sektör arasında özlük hakları noktasında uçurum olduğunu vurgulayarak, “bu uçurum kapatılmalı” dedi.
Toros, “Ülkede rekabet sorunu vardır. Bu sorundan dolayı kayıt dışılık yüzde 50’nin üzerine çıktı. Burada hem rekabet edebilirlik sorunu hem de gelir gider dengesizliği var” diyerek, “Rekabet edebilirliğin önündeki engellere el atmalıyız” ifadesinde bulundu.
Devletin teşvik dağıtımının yeniden düzenlenmesi gerektiği noktasını da belirten Toros, adil dağıtıma vurgu yaptı.
Bu hafta Ekonomi, Maliye, Bütçe Komite Başkanı, CTP Milletvekili Fikri Toros ile hem komite çalışmalarını hem de ülke ekonomisini konuştuk.
- YENİDÜZEN: Komite başkanı olarak bu dönemde hedefleriniz neler olacak?
- Fikri TOROS: Ekonomi, Maliye ve Bütçe Komitesi 2 hafta önce kuruldu ve hemen bütçenin komite aşaması gündemiyle de bir araya geldi. 4 günlük hızlandırılmış program ile 2018 bütçesinin komite aşamasını tamamladık. Artık 12 Mart’ta Meclis’te görüşülecek.
Bunun haricinde şu an itibarıyla önümüzde bulduğumuz yasa gücünde kararnameler vardı. Bunlar arasında Belediyeler Yasası ve emeklilere vergi kesintilerinin iadesi ivediydi. Bunları Meclis’te oybirliği ile onaylattık ve yürürlüğe girdi.
Şu anda öncelliğimiz bütçenin tüm aşamalarını tamamlamak ve yürütmeye ivedilikle, icraatın yolunu açmaktır. Ondan sonra önümüze gelecek güncel konuları tartışmaya devam edeceğiz. Komitemiz her Perşembe toplanarak, gündemindeki konuları görüşecek.
“Ülkede rekabet sorunu vardır. Rekabet edebilirliğin önündeki engellere el atmalıyız.”
- YENİDÜZEN: Özel sektörde uzun yıllar yer aldınız, Ticaret Odası başkanlığı yaptınız. Özelde yaşanan sıkıntıları da yakından takip ettiniz. İvedilikle bu sorunların hangisini Meclis’e taşıyacaksınız?
- Fikri TOROS: Özel sektörde ve son 4 yıllık Ticaret Odası başkanlığımda gördüğüm, siyasi kimlikle el atmak istediğim konulardan biri; ülkedeki yatırım ortamının nasıl geliştirilebileceği yönündedir. Nedir bunlar? Birincisi; finansala erişim. Ülkemizde finansmana erişim zorlukları vardır. Bankalardaki sermayenin sınırlı olması vs… Bir de tabi ki faizlerin çok yüksek olması. Bugün döviz krediler için yerel finans kuralları size yüzde 6-7 oranında kredi imkanı sunabilirken, halbuki bir yatırımın rekabetçi olabilmesi ve karlı olabilmesi için dünyanın birçok yerinde bu krediler yüzde 1.5-2 faizle mümkündür. Kuzey Kıbrıs’taki yerli ve yabancı yatırımcılar finansmana erişimde bu iki sıkıntıyı yaşıyor. Bununla ilgili çalışma yapacağım. Bazı fikirlerim var ama bu fikirler mümkün mü değil mi tartıştıktan sonra göreceğiz.
İkincisi; bu ülkenin bir rekabet sorunu vardır. Bu sorundan dolayı kayıt dışılık yüzde 50’nin üzerine çıktı. Burada hem rekabet edebilirlik sorunu hem de gelir gider dengesizliği var. Rekabet edebilirliğin önündeki engellere el atmalıyız.
İthalat noktasında yasaklar, kotalar ve yüksek fonlar uygulanıyor. Dolayısıyla bunlar ülkenin rekabet gücünü düşürüyor.
- YENİDÜZEN: Ülkedeki pahalılığın esas sebepleri de bunları mı?
- Fikri TOROS: Ülkeye yansıyan pahalılığın iki temel sebebinden birisidir. Diğeri de TL’nin dalgalanmasıdır. Burası bir ada ekonomisidir, ithalat odaklı bir ekonomidir. Her şey buraya dövizle gelir. Halbuki buranın geliri TL. TL de dalgalandığı zaman sürekli hayat pahalılığı meydana geliyor. Malum şu an yaşadığımız sorun, hane halkının alım gücünün sürekli düşüşte olması…
“Mesleki teknik eğitim tesislerine yatırım yapmak ve ara eleman kaynaklarını zenginleştirmek muhakkak gündemde olacak.”
- YENİDÜZEN: Birçok noktada sıkıntı varken, rekabet edebilirlik ortamı nasıl sağlanacak?
- Fikri TOROS: Birincisi; serbest rekabet ve mal dolaşımının uygulanmasıdır. İkincisi; enerji fiyatlarına bakmalıyız. Enerji fiyatlarını nasıl düşürebiliriz? Çünkü bu, çok ciddi bir girdi kalemidir maliyetlerde…
Üçüncüsü; bürokratik engelleri ortadan kaldırmalıyız veya sadeleştirmeliyiz. Bürokrasiyi sadeleştirmeyi ele aldığımız zaman e-devlet uygulamasına öncelik verilmelidir. Çünkü e-devlet sayesinde gerek şirket kurma, gerekse şirketlerin ihtiyaç duyduğu devlet hizmetlerini temin etme parmak uçlarınızda olacak. Dolayısıyla bürokrasideki hantallığa maruz kalmayacaksınız. Bu başlamış bir süreçtir. Vergi Dairesi’nde otomasyon sistemi kuruldu. İvedilikle bu yaygınlaştırılmalıdır ki yatırımcılar çok rahat şekilde devlet hizmetlerine ulaşabilsin.
“Teşviklerde, adil dağılım, yeni düzenlemelere ihtiyaç var.”
Ehli eleman sıkıntısı da çok önemlidir. Gençlerin çok büyük çoğunluğu üniversite mezunudur ve ara eleman havuzu da olmuyor. Bunu da yurt dışından getirmek zorunda kalıyoruz. Yurt dışından getirmenin de birçok sorunu var. İstediğiniz nitelikte yurt dışından eleman getirmek çok pahalıdır. Onun için ara eleman, mesleki teknik eğitim tesislerine yatırım yapmak ve ara eleman kaynaklarını zenginleştirmek muhakkak gündemde olacak.
Teşvikler gündemde olacak. Teşviklerde adil dağılım, yeni düzenlemelere ihtiyaç var. Malumunuz turizm, sağlık ve üniversiteler teşvik sağlanan sektörlerdir. Birde üretim ve ihracatta teşvik vardır. Ama birçok başka alanda da kalkınma ihtiyacı vardır ve bu alanlara da teşvik ayrılması gerekir. Bahsettiğim düzenleme ilelebet bu 3 sektöre teşvik sağlayıp diğer sektörleri ihmal etme değil, teşviki daha adil dağıtma olmalıdır.
“Ülkemizde yöresel kalkınma eşit olmamıştır. Bugün kuzey sahillerinde ciddi bir kalkınma oldu. Ama mesela batı ve doğu sahillerinde kalkınma, potansiyelinin çok gerisindedir.”
Teşviklere yeni düzenleme olmalı”
- YENİDÜZEN: Teşviklerin uzun yıllar aynı sektörlere verilmesi de bir sıkıntı oluşturur mu? Bunun kriteri nedir?
- Fikri TOROS: Bana göre teşvikin birinci kriteri; devlet bir sektöre teşvik verirken karşılığında ne kazanıyor. Bunun hesabı yapılmalı. Turizme verilen teşvik helal olsun. Ülkemizde 10 senede 22 bin 5 yıldızlı yatak geliştirildi. 10 yıl önce 300 bin olan yıllık turist sayısı şimdi 1. 4 milyona yükseldi. Ülkemiz de bundan bir kalkınma elde etti. O zaman turizme devlet daha da cömert davransın. Ama sadece casino oteline değil, örneğin bir yatırımcı butik otel yapacaksa, ya da old town bölgesinde bir restorasyon yapacaksa, ya da bir şarap akademisi yapacaksa, ya da bir su sporları tesisi yapacaksa ona da teşvik verilmelidir. Çeşitlendirme derken bunu kastediyorum.
Hellime örneğin bu kadar sübvanseye verilirken, peki devlet olarak, hayvancım, insanım bundan ne kazanıyor? Ona bakmak gerekir. Ben bakmadım sadece örnek veriyorum. Ama konuyu açmışken söyleyeyim hayvancılık ve süt ürünleri bizim ülkemizin iklimine, kültürüne fevkalade uygundur ve uygun üretim alanları vardır. Çok da üreticimiz ve üretim tesisimiz vardır. Ancak AB’nin sağlık ve hijyen standartları eksik. Dolayısıyla 600 milyonluk AB ülkesine ihracat yapamaz durumdayız. Oysa yeşil hat tüzüğü var, yapabiliriz ama yapamıyoruz. Teşvikler yeniden düzenlemelidir ve sektörlerin standartlara erişimi için de harcanmalıdır.
Yani kriterler önemlidir. Ne veriyorum ne alıyorum? Biz buna fizibilite diyoruz. İkincisi çeşitlendirmedir. Üçüncüsü de ülkemizde yöresel kalkınma eşit olmamıştır. Bugün kuzey sahillerine ciddi bir kalkınma oldu. Gerek gayrimenkul gerek turistik tesis bazında. Ama mesela batı ve doğu sahillerinde kalkınma potansiyelinin çok gerisindedir. Potansiyeli geride olan alanları kalkındırmaya yönelik teşvik düzenlemesi yapmalıyız.
Bir de kültür sanat alanında teşvik sağlanmalıdır. Ülkemizde 12 yıldan beri bir tiyatro salonu yok. Çok amaçlı kültür salonu yok. LTB bir inşaat başlattı ama yıllardır yarım kaldı, fon yok. Bunlar hep devletin bütçe ayırması gereken alanlardır.
“Özelde ve kamuda çalışanların çalışma koşullarında uçurumlar var.”
- YENİDÜZEN: Özel sektörde çalışan emekçi ile kamuda çalışan emekçiler arasında özellikle de özlük hakları konusunda uçurum var. Bu nasıl giderilecek? Özel sektör nasıl teşvik edilecek?
- Fikri TOROS: Özelde ve kamuda çalışanların çalışma koşullarında uçurumlar var. Dolayısıyla genç mezun ve profesyoneller, devlette çalışmayı tercih ediyor. Özlük hakları konusunda özellikle çok fark var. Bu özlük hakları kamuda ve özelde eşitlenmelidir. Biz demiyor muyuz kendi ayakları üzerinde duran sürdürülebilir bir devlet yapısı... Bunu yapmak için de bütçede devletin üzerindeki külfeti hafifletmemiz ve özel sektörü büyütmemiz gerekmiyor mu? Tüm reformların ortak amaçlarından da biri bu zaten; özel sektör odaklı kalkınma… Özelleştirme politikalarında da model özel kamu işbirliği ortaklığıdır.
Kamu ve özel sektördeki çalışma koşullarını eşitlemeliyiz. Bunu yapamazsak en azından yakınlaştırmamız gerekiyor ki insanlar özel sektörde çalışmak istesin. Şu an özel sektör kamuya bir sıçrama tahtası olarak kullanılıyor.
- YENİDÜZEN: Bu özlük haklarında düzenleme isterken, işverenlerin buna olumlu olumsuz tutumu ne olur?
- Fikri TOROS: İşverenin mutlu olacağı, olmayacağı taraf var. Kamuda biliyorsunuz 8 saat çalışan var ama 8 saat çalışmayıp 8 saatlik maaş alan var. Özel sektörde bu söz konusu olamaz. İkincisi çalışma disiplini, verimlilik ve sonuç, performans odaklı çalışma kültürü var. Kamuda bunun olduğu söylenemez. Kamuda daima bir ihtiyaç fazlası var. Çünkü popülizm var. Özel sektörde bu yok. 10 kişilik bir işi 5 kişiyle nasıl yaparsınız onun uğraşı içerisindesiniz.
Ama şunu söyleyeyim özel sektörde çalışmak istememesi insanların şu anda ciddi bir sıkıntı getiriyor. Hem kamuda hem özelde de… Bu uçurumu yakınlaştırmamız gerekir. Onun için özlük haklarının üzerine gitmeliyiz. Gittiğimiz zaman bir süre içerisinde kendiliğinden normalleşecek bu farklılıklar…
“Fizibilitesi bugünden yapılmalıdır”
- YENİDÜZEN: Enterkonnekte elektrik çok tartışılan bir konu. Savunanlar kadar eleştirenler de var. Siz de daha önce bu konuya değinmiştiniz. Bunun olmasını istiyorsunuz peki eleştirenlerin haklı tarafları var mı?
- Fikri TOROS: Ülkemizde elektrik enerjisi fuel oil ile sağlanıyor. Gerek KIB-TEK’in jeneratörleri gerek AKSA’nın jeneratörleri fuel oil ile yanıyor. Bunlar kirlidir, çevre dostu değil, insan sağlığını tehdit eder. Ayrıca çok pahalı… Bir taraftan TL’nin dövize karşı dalgalanmasından dolayı sık sık zam görüyor. Öte yandan fuel oil ile çalışan jeneratörlerin verimliliği çok düşüktür ve ayrıca dağıtım şebekemiz çok eskimiştir. İletkenliği sorgulanmaktadır. Dolayısıyla ülkemizde kalitesiz ve çok pahalı elektrik enerjisine sahibiz.
Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a denizaltı kablo ile enterkonnekte projesinin birden fazla amacı vardır. Biri Kuzey Kıbrıs, Türkiye ve Türkiye üzerinden AB’ye bağlayacak geniş bir şebeke ağının parçası olacak. Bu ne demek? Biz kendi ülkemizde yenilenebilir enerji ile ilgili yasal düzenlemeleri yaptıktan sonra ve güneş, rüzgar, biomass dediğimiz çöp dönüşüm kaynaklarıyla alternatif enerji üretmeye başladığımız zaman o üretilen enerjiyi hak ettiği fiyata çok daha büyük bir şebekeye satma imkanımız olacak.
Siz örneğin güneş santrali için 1 milyon dolarlık yatırım yaptınız. O yatırımın sadece ülkedeki tüketimle fizibıl olmadığı ortaya çıkar onun fizibıl olabilmesi için şebekenin Kuzey Kıbrıs şebekesi ile sınırlı olmaması gerekir.
Yani şebeke ne kadar büyürse yenilenebilir enerji yatırımları o kadar fizibıl olur. Bizim şebekemiz çok küçük o yüzden yenilebilir enerji yatırımları cazip değildir. Dolayısıyla bu kablo projesinin en başta gelen menfaati şebekenin Türkiye ve Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine bağlanmasıdır. Bu yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik edecektir. Bu olunca o zaman fuel oile olan bağımlılığımız azalacak ve enerji ucuzlayacaktır.
Ayrıca çözüm sürecinden bağımsız olarak AB uyum sürecimiz var. AB mütebasbısta göre 2020 yılına kadar ürettiğiniz toplam enerjinin en az yüzde 20’si yenilenebilir enerji olmalıdır. Bu AB standardıdır. Buna uyanlar var, uymayanlar var. Biz bunu hedeflemek zorundayız.
Arz güvenliği de sağlanacaktır. Yani Teknecik’te bir sorun olduğu zaman ülkenin yarısı elektriksiz kalmayacak. Şu an arz güvenli değil.
Stratejik önemi de vardır aynen su gibi... Kıbrıs’ta gerçekten bir çözüm iradesi olursa önümüzdeki süreçte Kıbrıs Türk tarafına çok büyük bir üstünlük kazandıracak. Güney Kıbrıs’ta da enerji pahalı, su yok, kalkınma sınırlı… Onların başka bir ülkeden bunları temin etmesi hem zor hem de çok pahalı. Ama biz Türkiye’ye yakınız. Artı Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’a çok özel bir bonkörlüğü var. Onun için bu kablo bağlantısının bizim için bir stratejik önemi var, bu göz ardı edilmelidir. Hem çözüm olurken motivasyon sağlayacak, hem çözümden sonra doğacak fırsatlarda Kıbrıslı Türklere daha büyük kazanımlar sağlama potansiyeli olacaktır.
Bu projeyi eleştirenleri de can kulağı ile dinliyorum. Kendilerine hak veriyorum. Hak verdiğim nokta; eğer biz bu kablodan elektrik satın alacaksak bunun fizibilitesinin bugünden yapılması gerekir. Bu projeye ülke olarak bir katkımız, masrafımız, yatırımımızın olup olmayacağını bilmeliyiz. Sürprizlerle karşılaşmamalıyız.
KIB-TEK ne olacak, proje KIB-TEK’i nasıl etkileyecek? Bu bir bilinmezdir. Bu bilinmezin ortadan kaldırılması gerekir. KIB-TEK bizimdir ve çok önemli kurumumuz varlığımızdır. Bu ne olacak bilinmezdir. Bu soruların cevabı net bir şekilde umuyorum proje daha da olgunlaştığı zaman önümüze konacak.
- YENİDÜZEN: Proje için belirlenen bir hedef var mı?
- Fikri TOROS: Bilmiyorum. Eski Bakan Sunat Atun, bir açıklama yapmıştı bir zaman 2017’nin Aralık ayında sözleşme imzalanacak ve 2 yıl içerisinde proje tamamlanacak demişti. Bu oldu mu? Hayır olmadı. O nedenle bilmiyorum.