Özersay ve Anastasiades, ikisi de Kıbrıslı, ikisi de politikacı, ikisi de kendi dünya görüşüne göre toplumlarının çıkarlarını savunduklarını düşünüyor.
KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özersay son günlerde sıkça “Federal ortaklık için zemin olmadığını bu nedenle alternatif çözümler üretilmesi gerektiğini” iddia ediyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiades de “işleyebilir çözüm istediğini bu nedenle iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı federal çözümün işler olamayacağını” iddia ediyor.
Biri Kıbrıslı Türk, öbürü Kıbrıslı Rum. Biri tanınmamış devletin Dışişleri Bakanı, diğeri tanınmış, BM ve AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı.
İkisi de federal ortaklığı istemiyor. İkisi de statükoyu yüceltiyor. İkisi de bulundukları konumu terk etmek niyetinde değil. İkisi de elindekini paylaşmaya yanaşmıyor. İkisi de tezlerini 1960-1963 dönemine dayandırıyor.
Dün YDÜ’de düzenlenen Kıbrıs sorunu ile ilgili konferansta konuşan Özersay “3 yıllık bir işlevsel federasyon tecrübemiz var ki evlere şenliktir her bir yasanın geçmesinde ve devletin çalışmasında yapılmaması gereken ne varsa bu süre zarfında yapılmıştır” dedi.
İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı bir çözümün işleyebilir olamayacağını iddia eden Anastasiades de “federal merkezi organ kararlarında en az bir Kıbrıslı Türk üyenin olumlu oy kullanması” yönündeki anlayışa karşı çıkarken dayandığı yer yine 1960-63 dönemidir.
Bilindiği gibi o günün iki kutuplu dünya koşullarında Kıbrıslı Türk Cumhurbaşkanı muavinine verilen veto yetkisi ve kurulan devleti bir Rum devleti olarak algılayan Rum tarafının yaklaşımları bu devleti işlevsiz bırakmıştı.
1960’dan bu yana neredeyse 60 yıl geçti. Bu 60 yıl içinde dünya artık çok başka bir noktaya geldi. İki kutuplu dünya yıkıldı. 1960’larda en yüksek noktaya ulaşan soğuk savaş çoktan terkedildi. Artık Avrupa Birliği ekonomik birliği aştı, siyasi birliğe ulaştı. Ulus devletler egemenliklerinin bir kısmını AB’ye devretti. Ortak para Euro Avrupalılar tarafından kanıksandı. Kıbrıs da 2004’den bu yana AB üyesidir ve güneyinde Euro kullanıyor.
Bütün bunları düşündüğümüzde hem Özersay, hem de Anastasiades’in tezlerini dayandırdığı 1960 ortaklığında yaşananlar günümüzde yeniden yaşanacak endişesi olmamalıdır.
Özersay konferansta yaptığı konuşmada “çıkış yolunun adada var olan ve her zaman var olacak olan 2 ayrı kimlik ve 2 ayrı halkın kendi kurumları ve kendi devletleriyle, adı ne isterse olsun barış içinde bir arada var olmasından geçtiğini” kaydetti. Yani Özersay’ın söylediği “iki devletli çözümdür”.
Eroğlu’nun müzakerecisi, Eroğlu’nun yıllardır savunduğu iki devletli çözümü çıkış yolu olarak görüyor.
Kıbrıs Türk tarafı BM zemininden ayrılırsa başına neler geleceğini, 2004 öncesi dönemde bizim ve Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen Rum tarafının bütün Kıbrıs adına AB üyesi yapıldığını ne çabuk unuttuk.
Biz dünya ile uyumlu, dünya ile paralel tezlerle, BM zeminini asla terk etmeden, Rum tarafını ısrarla bu zemine davet ederek kazanabiliriz. Aksi durumda yalnızca türbinlere konuşur ve kendi kendimize propaganda yaparız.
Muhtemelen Nisan 2020’de yapılacak seçimde Cumhurbaşkanı adayı olacak olan Dışişleri bakanımızın hükümet ortaklarından bağımsız olarak seslendirdiği bu ve benzeri düşüncelerin hükümeti de zora sokacağını unutmaması gerekir.
Benzer düşünceler Türkiye dışişleri bakanı tarafından da seslendiriliyor. Gelinen aşamada bu tezlerin ileri götürülmesinin ne bize, ne Türkiye’ye, ne bölgemize, ne de bölge halklarına ve bölge barışına bir katkısı olmaz.
Aksine kaybeden biz oluruz. İnatla ve ısrarla BM zemininde kalmalı ve bu zeminden ayrılmaya, suyu bulandırmaya çalışan Anastasiades’i de bu zeminden ayrılmamaya çağırmalıyız.
Çıkış yolu bunda ısrar etmektir.