Yemin töreni sırasında mecliste oluşan tablo, UBP’nin 2004 sonrası muhalefet günlerini anımsattı.
İrsen Küçük’ün ‘out of the question’ olmasıyla birlikte UBP grubunun ön sırasını kapan Hüseyin Özgürgün, Nazım Çavuşoğlu ve Sunat Atun Doğuş Derya kürsüdeyken ‘kuru gürültü’ çıkardılar.
UBP’nin geçen dönemki muhalefeti de aynen böyleydi. Kuru gürültü!
İçerikten yoksun, ilkesiz, geçmişten kopuk bir muhalefet anlayışının bu dönemde de sürdürüleceğinin sinyalleri verilmiş oldu.
Özellikle Hüseyin Özgürgün’ün el kol hareketi yaparak bağırması dikkat çekiciydi.
Vücut dilinden anlaşılan o ki, Özgürgün partide başkanlık yarışında öne çıkmaya heves etti. Zaten adaylık niyetini açıkladı da... Kuşkusuz bu en doğal hakkı... Buyursun kurultayda aday olsun.
Ancak Doğuş Derya’ya karşı şiddeti çağrıştıran hareketler ve ses tonu kullanması kabul edilebilir değil!
UBP tribünlerine oynarken, genel kamuoyunda Özgürgün’ün tavrı ayıp karşılandı.
Bu işin bir tarafı...
**
Diğer ve asıl tarafı ise UBP’nin bu içeriksiz, sadece gürültüden oluşan muhalefet mantığının yeniden hortlayacakmış gibi olması...
Özgürgün ve arkadaşlarının bağırıp çağırmaları da aslında bunun bir göstergesi...
Doğuş Derya zamanlama ve yöntem konusunda eleştirilebilir. Niyet ile varılacak noktanın aynı olmadığını düşündüğümden, ben de Doğuş’un çıkışında yanlışlıklar görüyorum.
Ancak yemin törenine takılıp kalmak yerine konunun özüne bakmak ve Anayasal değişikliğe odaklanmakta büyük fayda vardır.
Çünkü Doğuş Derya’nın dikkat çektiği asıl mesele budur.
1983 tarihli KKTC Anayasası değiştirilmelidir.
Konu bu kadar basittir ve siyasal partilerin tümü de Anayasa’nın değiştirilmesinden yana olduğunu söylüyor.
O zaman ortada sorun yok mu demektir?
**
Ortada sorun vardır. Hem de çok ciddi bir sorun!
UBP’nin Anayasa’yı elleme gibi bir hedefi, bir vizyonu yoktur. Anayasayı değiştirmek istermiş gibi görünüp zaman geçirmekten başka bir niyetleri olmadığı bugüne kadar yapılan meclis çalışmalarından bellidir.
Oysa KKTC Anayasası’nda başta ölüm cezası ve güvenlikle ilgili maddeler olmak üzere değiştirilmesi gereken maddeler vardır.
CTP’nin yeni milletvekillerinden Tufan Erhürman, bir yıl içinde hazırlıkları tamamlamak, meclisten geçirmek ve Anayasa değişikliğini referanduma sunmak hedefini seçimlerin ardından açıklamıştı.
Haziran’daki yerel seçimlere kadar komite ve genel kurul gerekeni yapabilir ve değişiklikler seneye halkın onayına sunulabilir.
Hüseyin Özgürgün’ün vücudunu kasa kasa bağırmasının asıl sebebi budur!
Erhürman’ın ortaya koyduğu takvimin işletilmesine ve Anayasa’nın çağdaş, demokratik bir şekle dönüştürülmesine UBP karşıdır. Dolayısıyla böylesine şekilsel mevzuları bahane ederek Anayasa değişikliğini gündemden düşürmeye çalışmalarından başka bir tutum içine girmeleri beklenemez.
**
İşte bu noktada CTP’ye ve Anayasa değişikliği isteyen diğer partilere önemli bir görev düşüyor: UBP’nin maskesini düşürmek!
Kanımca bunun panzehiri vardır: Şeffaflık!
Eğer Anayasa değişikliğiyle ilgili çalışmalar, tartışmalar kamuoyu önünde yapılırsa, inancım odur ki ‘ak koyun’ ile ‘kara koyun’ ortaya çıkacak.
Kim idam cezasını kaldırmak ister, kim güvenliğin sivil yönetime devrine karşıdır, hangi parti toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana değildir?
Şeffaf olunursa, toplum kimin ne dediğini öğrenebilirse eğer, değiştirilmesi çok zor olan ‘sert’ Anayasa bakın görün nasıl değişir!
Yoksa kapalı kapılar ardında yapılırsa Anayasa değişiklik görüşmeleri, Özgürgün Doğuş Derya’ya daha çok bağırır!