Bugün düşman edebiyatı yapmak hâlâ Türkiye’de prim yapıyor.
Türkiye basınının da çok sevdiği “Rum pasaport” konusunda şikâyette bulunmak ise, bu primi katlıyor.
Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’ün gençlerin kandırılarak güneye geçip pasaport aldıklarına ilişkin TBMM’deki açıklamaları, beklenildiği gibi Türkiye basınının fazlasıyla ilgisini çekti.
100 bin Kıbrıslı Türk’ün Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportuna sahip olduğunu açıklayarak nüfusun yarısının, aslında neredeyse Kıbrıslı Türk nüfusun tamamının pasaport sahibi olduğunu açıklamıştı, Dışişleri Bakanı.
Ve Türkiye medyasında, “aslında Türkiye’yi beğenip istemeyen Kıbrıslı Türklerin “gavur” pasaportuyla şaşa içinde yaşadıkları” algısıyla birlikte okundu bu sözler.
Türkiye basınının ilgisini çeken pasaport konusu, YENİDÜZEN’in dünkü manşeti sonrasında sanırım daha da ilgisini çekecek.
Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportları yıllardır istismar edilen bir konu. Meclis’te hapislik cezası kesilmesi öngörülen yasa çıkarılmaya çalışılırken de pasaportlu milletvekili ve bakanlar manşetlerdeydi, üzerinden yıllar geçmesine rağmen bugün yine manşetlerde.
Çünkü konu ikiyüzlülükle yıllardır istismar edilen bir konu.
Bugün Kıbrıslı Türkler sadece pasaport almıyorlar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kamusal haklarından da yararlanıyorlar. O pasaportlarla eğitimde, sağlıkta özellikli şartlardan yararlanıyorlar.
Bugün Kıbrıslı Türkler sadece pasaport almıyor, türlü sağlık sorunlarının ilk adresi olarak da Güney Kıbrıs’a güveniyorlar. Sağlık kartlarıyla neredeyse bedavaya kapsamlı sağlık hizmetlerinden yararlanıyorlar.
Bugün sadece Kıbrıslı Türkler değil, Türkiye’den Kıbrıs’a gelip yerleşmiş kişiler de bu pasaportu almak için talepte bulunuyor, burada doğan çocuklarının haklarını elde etmek için hukuk yolunu kullanıyor.
Bu davalarla Kıbrıslı Rum avukatlar da ilgileniyor.
Bugün Kıbrıslı Türkler, sadece pasaport almıyor, Güney Kıbrıs’ta çalışıyor da… Bazıları orada yaşam kurmayı tercih ediyor.
Özgürgün bunu TBMM’ye şikayet ederken, adını cumhuriyet koydukları bu toprakların kendi vatandaşlarına sahip çıkamadığının da itirafında bulunuyor, aslında.
Yoksa bir ülkede, toplam vatandaş sayısının neredeyse tamamı, bakanı, milletvekili, bir başka cumhuriyet vatandaşlığı için toplu halde neden talepte bulunsun ki?
Bunun kandırılmaktan başka bir anlamı olmalı!
“Sözle peynir gemisi yürümez” derler. Sözle yaşam da sürdürülmüyor.
Aslında Kıbrıslı Türklerin aldıkları pasaportlardan bizim siyasilerimizin değil, Kıbrıslı Rumların şikayet etmeleri gerekiyor. Çünkü Kıbrıslı Rumlar vergilerini ödüyor, belli bir kazanç sınırında olanlar ancak kamu hizmetlerinde ayrıcalıktan yararlanabiliyor.
Oysa Kıbrıslı Türkler için böyle bir sınırlama yok.
Güney’de yaşamadıkları ve vergi ödemedikleri gibi bir kazanç kriteriyle de değerlendirilmiyorlar.
“Sözle peynir gemisi yürümez” derler…
Sözle cumhuriyet de olunmuyor, devlet de…