Özgürlük sizden  büyüktür dokunmayın!

Serhat İncirli

KKTC’de, basın ve yayın yolu ile kimseye hakaret edemezsiniz...
Ederseniz, “bana hakaret edildi” diyen kişi veya kişiler, mahkemeye baş vurur ve dava açar.

-*-*-

Peki bazı yasa değişiklikleri ile amaçlanan veya istenen nedir?
İstenen en basit ifadeyle şudur:
“Milli dava, Anamur’dan su geldi, Anavatan getirdi, Erdoğan törende konuştu dolayısıyla bu seçim yasağını ihlal suçu olamaz, yayınlayan suçlu değil bizzat kahramandır” yorumunun, yargı değil, siyasilerce yapılabilmesi hakkıdır!

-*-*-

Ersin Tatar, kendisi açıkladı ve “bana ‘namussuz’, ‘şerefsiz’ , ‘soytarı’, ‘ahlaksız’, ‘geri zekalı’ diyorlar” dedi…
Cumhurbaşkanı’na bu şekilde “ifade kullanabilmek”, kesinlikle bu ülke yasalarında “cezası bulunan” bir davranıştır.
Peki cezayı kim verir?
Yargı!
Kuvvetler ayrılığı denen ilke demokrasi açısından çok önemlidir!
Peki, getirilmek istenen değişiklik nedir?
Bir şekilde “Yargıyı aradan çıkarıp”, “söylenenler beni incitti” diyen örneğin Ersin Tatar’ı, korumak ve O’nu eleştiren herkesi susturmak çabasıdır!

-*-*-

Diyarbakır’da 20 gazeteciyi evlerini basıp aldılar…
Neden?
“Terör veya teröre yataklık…” sırala gitsin!
Peki mahkeme kararı?
Yani bu gazeteciler suçlu mu?
Yargı süreci sonuçlanıncaya kadar hayır suçlu değildir üstelik bu insanlar, silahlı terror örgütü elemanı hiç değildir!

-*-*-

Haaa, Türkiye’de çok sayıda seçilmiş belediye başkanı da benzer “mantıkla” görevlerinden alındı, yerlerine “kayyum” atandı…

-*-*-

KKTC’de talep edilen nedir?
Tıpkısının aynısıdır!

-*-*-

Bir şekilde yargının, yürütmenin başındakilerin kontrolüne alınması çabasıdır.

-*-*-

BRTK Müdürü’nün hapsedilmesi sonrasında Tatar ve neredeyse tüm hükümet elemanlarının ve Meclis Başkanı’nın yaptığı açıklamalar, bizim sistemimize göre - temelde “yargıya müdahale”dir; hukuk dışıdır, demokratik ülkelerde istifayı gerektiren ahlaksız tavırdır ama KKTC’de getirilmek istenen sisteme göre “kahramanlık”tır!

-*-*-

Efendim, Türkiye ile imzalanan protokolde, ülkemizi ayağa kaldıracak ekonomi ve mali konularla alakalı çok ciddi “maddeler” var…
Sunat Atun öyle dedi…
Haksız olmayabilir hatta belki de çok haklıdır…
Ama hem bahsedilen protokolde hem de hükümet ile Tatar’ın ısrarla savunduğu yasal değişikliklerde, toplumsal yapıyı tamamen değiştirecek, Kıbrıslı Türklerin demokratik hukuk devletine sahip olmasını engelleyecek ağır bir “tavır” söz konusudur.

-*-*-

Çözüm mü?
Protokolü uygulayacak olan elbette hükümettir.
Toplumsal kimliğe ve kültürümüze; TMT yemininde dahi yeri bulunan inançlarımıza ve yaşam tarzımıza “halel getirmeksizin”, bir takım ekonomik tedbir alınacaksa, eyvallah deriz; iyi şeyler olursa, ona göre gider seçimde oy bile veririz.

-*-*-

Ama Gazeteciler Birliği’nin sloganında belirttiği gibi, işin esası, “Özgürlük senden büyük, dokunma”dır…

-*-*-

Tatar’a küfür mü ediliyor?
Keşke sadece küfür edilse!
Çocuklar bile artık kendisiyle dalga geçer haldedir!
Çoktan, hakkındaki fıkra miktarı, Yıldırım Akbulut’la ilgili fıkraları aşmış durumdadır…
Haaa bu arada belirtelim, Akbulut, kendisi ile ilgili fıkralara gülüyordu ve tek bir davası da söz konusu olmamıştı!
Tatar mı?
Tatar, gerçekten çaresizdir, yapayalınız kalmıştır, ne yapacağını bilmez haldedir, yapacak hiç bir işi yoktur, televizyon programına çıkıp, “bana ‘namussuz’, ‘şerefsiz’ , ‘soytarı’, ‘ahlaksız’, ‘geri zekalı’ diyorlar” diye kendi kendinin acayip bir şekilde “reklamını” yapabilmektedir.
Kısacası Tatar; kendisine bu sıfatların yakıştırıldığını “örtmenim, örtmenim bana sövdüler” diye şikayet edeceğine, “sövdürtmemek için ne yapabilirim?” sorusuna yanıt bulmak zorundadır.

-*-*-

Bugün de Pazar…
Bir de fıkra anlatayım…
Tatar, geçenlerde bir okulumuzda kütüphane açılışına katılmış. Yanında Eğitim Bakanı… Bir ara Tatar, oradaki kitaplardan biri eline alıp, Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’na, “bu nedir, bu nedir, bu nedir be Nazım?” diye sormuş… Nazım Çavuşoğlu da “Kitaptır” diye yanıtlamış!


Türk – Yunan Savaşı mı?

Tayyip Erdoğan’ın “yeniden seçilmek” veya “kaybedeceğini anladığı anda seçimi erteletmek” amaçlarıyla veya gerçekten Yunanistan “sürünse” de, bu ülkeyle savaşa girmesi, bir yığın yoksulun yaşamını yitirmesi, zaten ekonomik felç yaşayan iki ülkenin de daha çok fakirleşmesi, azalmış düşmanlığın yeniden zirve yapması dışında hiç bir işe yaramaz.

-*-*-

Haa bizde mi?
Yani Kıbrıs’ta mı?
Kıbrıs’ta, Güney’de çalışan en az 10 bin Kıbrıslı Türk anında işsiz kalır, aileleri perişanlığın dibini görür.

-*-*-

Turizm zaten komada, anında yaşam destek ünitesi kapatılmış hale gelir.
Bir çok benzinci, market, restoran ama en başta da casino müşterisiz kalır.
Larnaka – Baf kapandığı anda, Kıbrıs Türk toplumu kesinlikle hapse mahkum edilir.

-*-*-

“Savaş”, çılgınlıktır!
“Savaş”, ölümdür!
Hem de sadece yoksulların ölümü!
“Savaş” yıkımdır!
En başta da Kıbrıs Türk toplumunun yıkımı!

-*-*-

Rumlar, Yunanlılar, Kıbrıslı Türkler, Anadolu halklarının tümü kardeştir...
İnadına barış...
İnadına dostluk...


İyi ki varsınız...