ÖZGÜRLÜKLE FLÖRT

Neşe Yaşın

Bir ses 2020 başından beri “Bir gün hepiniz öleceksiniz!” diye bağırıyor sanki. Kes sesini! Biliyoruz! Geriye kalan diğer günlerde yaşayacağız ama. Keyfi kaçmış dünya yeniden sokaklara çıkmaya başlıyor gevşetilen yasaklarla. Kaybettiğimiz eşeğimizi bulmuş gibiyiz bu günlerde. Eşeğin biraz huyu değişmiş ama olsun. Sosyal ortamlara öyle bir dalmışım ki hiç eve gidesim yoktu geçenlerde. Sonra birkaç patavatsız laf işittim ve ev daha mı iyiydi diye düşünmeye itti bu beni.

Bellek ülkesindeki yolculukların yerini yeni yolculuklar alacak yakında. Yeniden eve kapatılma tehlikesi de var tabii. Garip biçimde evdeyken kamusala ilgim daha da artmıştı benim. Başkaları için de geçerli mi bilmiyorum. Geçmişi düşünüp hayıflanmadığım zamanların çoğu web TV tartışmalarını, politik gündemleri izlemekle geçti. Şimdilerde de kaçırdıklarım için uykularımdan çalıyorum. Köşe yazılarımdaki gündem dışı hallerime bakmayın, aslında oldukça politize biriyimdir. Bir de gündem hep değişse de insanlık halleri aynı kalıyor. Onlarla uğraşmak daha doğru geliyor bana. İtiraf etmek gerekirse benim gibi kırılgan biri için daha güvenli bir alan bu. Hem bunları şairler yazmayacak da kim yazacak?

Hayatımızdan çalınan bir zaman mıydı bu diye düşünüyorum bir yandan da. Ne hayaller kurmuş ne planlar yapmıştık halbuki eve kapatılmadan önce. Thanatos, Eros’a karşı zaferini ilan ederken Tanrıların gazabına uğradık biz de. Dünya bir taziye evine döndü. Pek çok sevdiğimizi, özellikle yaşlıları yitirdik. Oysa insan ömrünün uzadığını, pek çok hastalığa çare bulunduğunu gözlemlediğimiz bir dönemdi bu. Hemen böyle geçmiş zaman kipine geçmeme bakmayın. Bitmiş olmasını diliyorum yalnızca.

Böylesi dönemler bir insanlık testi her zaman. Maske takanlar pandemi için maske takanlara benzemiyor. İki maskenin ardından da görebildik onları. En azından geçmişe göre daha net görebildik bana kalırsa.

Kendimi kaç kez depresyona doğru giderken yakaladım bu dönemde ve hemen silkindim. Doğrusun söylemek gerekirse birden açan bir çiçek bile yaşama sevincidir benim için. Hiçbir şey yoksa kuşların cıvıltısını dinler avunurum, bulutların şekillerine bakıp hayal kurarım. Derin bir kaygı duyduğum zamanlar da vardır kuşkusuz ama bir aile dostumuzun öğüdü aklıma gelir böyle durumlarda. Kaygı duyduğun şey gerçekleşmeyecektir belki de hem gerçekleşse bile onun için kaygı duyarak o gerçekleşene kadarki zaman aralığını heba etmek doğru değil.

Bu dönemdeki olumsuzluklara rağmen pek çok olumluluk da var bana kalırsa. Özellikle gençler kafelerin, sinemaların, alışveriş merkezlerinin kapalı olduğu dönemlerde doğayı keşfettiler, hayatın tehlikelerinin farkına vardılar. İnsanlar sağlık ve dünya konusunda bilinçlendiler. Bunlara eklenecek şu an aklıma gelmeyen pek çok olumluluk vardır kuşkusuz.

Hayatın bize neler getireceğini bir miktar bilebiliyoruz aslına bakılırsa. Bugünün içinde geleceğe dair işaretler hep mevcuttur ve onları doğru okuyabilenler daha sağlam durabiliyorlar. İşaretleri okumaya çalışmak ise yorucu bir mesai kimi zaman, kendini akışa bırakmayı tercih edebiliyor insan. Hayatın iyi ve kötü sürprizlerine hazır olmak gerek en azından.

Bazı insanların güvenlik kaygıları öylesine yüksek ki ekonomik, duygusal güvenlikleri adına özgürlüklerini heba ediyorlar. Özgürlük ve güvenlik arasındaki bu ters ilişki kafamı meşgul etmiştir hep. Cesaret göstermediğin sürece bir değişim yaşayamazsın. Korku ve kaygı renksiz hayatları getirir, diğer yandan adrenalin bağımlısı çılgın bir hayat da yıkıma doğru yol alabilir. Belki insana başka beceriler, güçlü refleksler lazım güvenliğe mahkûm olmamak için.

Uzun bir güvenlik kaygısı döneminin ardından özgürlükle hafif bir flört dönemine geçmiş bulunmaktayız. Hayat bazen tatlı tatlı bazen de bir Kazanova gibi hain hain gülümsüyor. Temkinli olmakta ama derin bir kaygıyla zamanı heba etmemekte yarar var bana kalırsa.

Çekingenlik sonrasında denize dalmak, dansa katılmak iyi gelmiştir her zaman. Hatırlayın bunu!