Didem MENTEŞ
Türkmenköy’ün 84’lük çınarı Seyfi Ötüken…Aslen Leymosun doğumlu, 1974’de Türkmenköy’e göç edenlerden… Gençliğinin en güzel yıllarını Limasol’da geçirmiş, o günlere özlem duyan bir Kıbrıslı. Türkmenköy’ün köy kahvesinde karşılıyor YENİDÜZEN ekibini. Sohbete koyuluyor hemen, en güzel yıllarını en hasret ektiği dönemleri anlatıyor. Özellikle de Kıbrıslı Rumlarla geçirdikleri komşuluk günlerini yad ediyor. Kahvehaneden kalkıp, evini taşıdığı bu güzel sohbete eşi Sabiha Ötüken’i de katıyor… Eşini, düğünde görüp beğendiğini, gülen gözlerle anlatıyor… Çok seviyorlar birbirlerini… 53 yıllı birliklerine sımsıkı sarılıyorlar…
Limasol’da geçen güzel günler…
Limasol’da hayatının en güzel günlerini, güzel bir yaşamı olduğunu anlatıyor Seyfi Amca. İnsanların daha sıcak daha samimi ve güzel dostluklar olduğunu anlatıyor. Savaştan sonra eski güzelliklerin kalmadığını da vurguluyor. 1974 öncesi Limasol’da İngiliz Üslerinde işlediğini güzel para kazandığını söylüyor. Savaş sonrası Türkmenköy’e göç ettiğini ve burada bahçecilik işiyle uğraşmaya başladığını anlatıyor. Daha sonra İskan Bakanlığı’nda kahvecilik yaptığını, birlikte çalıştığı tüm bakanların kendisini çok sevdiğini anımsıyor. 1974 öncesi daha fazla kazandığını da söylemeden geçemiyor.
YENİDÜZEN’in Türkmenköy’e ziyaretinde, köy kahvesinde sohbet ettiğimiz Seyfi Amca, eski Kıbrıs’ı özlediğini anlatıyor: “Biz buğdayımızı beraber öğüdürdük, gave ısmarlardık, sohbet ederdik. Güzel günlerdi, harp bir şey yoktu. Eğer garanti altına alınacaksak, gene birlikte yaşarık. Özledim ben Leymosun’u, her daş yerinde ağırdır...”
“Gene birlikte yaşarık”
Kendi deyimiyle “Leymosun’da yaşarken” Kıbrıslı Rumlarla mutlu olduklarını vurguluyor.
Kıbrıslı Rumlarla da iyi geçindiklerini, komşuluk ilişkilerinin güzel olduğunu anlatıyor... “Biz buğdayımızı beraber öğüdürdük, gave ısmarlardık, sohbet ederdik. Güzel günlerdi, harp bir şey yoktu. Eğer garanti altına alınacaksak, gene birlikte yaşarık. Özledim ben Leymosun’u, her daş yerinde ağırdır...”
“Bir gıccağızı alırken baldırlarına bakacan dediler”
Gençliğinde çok yakışıklı olduğunu, 53 senelik eşi Sabiha Teyzeyi bir düğünde görüp beğendiğini anlatıyor… “Evvelden evlere gomazlardı. Bir gün yeğenim geldi, ‘düğün olacak kız aramaya gideceyik, bir gıccağız var, belki kısmet olur da alın’ dedi. Bir gıccağızı alırken baldırlarına bakacan dediler. Eşimi gördüm. Baldırları kalıncaydı, manken gibiydi. Ailesi da beğendi beni. Nenesi de bana kefil girdi, ‘eyidir bu oğlancık’ dedi. Ben de zaten başka gız istemedim. Verdiler bana, arada gider görürdüm geni, düğün oldu evlendik. Şimdikiler evlenir şu 4-5 sene geçmeden ayrılırlar. Sonra gene evlenirler, e kaç defa evlenecekler. Lazım eşini eyi seçesin…”
Eski hatıralar
Köy kahvesine her gün yavaş yavaş yürüyüp gittiğini, bir şikayeti olmadığını söylüyor Seyfi Amca. “84 yaşındayım, sadece ayağımda sızı var, o kadar… Başka da bir sıkıntım yok” diyerek, bizi evine davet ediyor. Eşi Sabiha Teyze içeride karşılıyor bizi. Sohbete pek katılmıyor ama arada ufak tefek şeyler söylüyor. Evlerinin duvarları eski fotoğrafları gösteriyorlar. Gençlik dönemlerini özlediklerini vurguluyorlar. Birlikte fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmiyorlar. Sohbet sonrası bizi kapıdan uğurluyorlar…
FOTOĞRAFLAR: Fehime ALASYA