Kıbrıslı Türkler ‘edilgen’ bir toplum mudur?
‘Vur ensesine, al ağzındaki lokmayı’ modeli bir insan topluluğu muyuz biz?
İsteyenin istediği gibi yön verdiği, idare ettiği, itip kaktığı bir toplumumuz mu var?
Hep ‘nesne’ miyiz biz?
‘Özne’ olabilmek için kapasitemiz yok mudur?
Yoksa kapasite var da kullanamıyor muyuz?
100 kişiye sorsanız, en az 80’i bu sorulara ters cevap verecek, “Ne demek? Tabii ki kapasitemiz var” diyecek.
“Biz öyle suskun, sessiz, sürü gibi güdülebilen bir toplum değiliz!”
**
Oysa aynı soruyu farklı formatta sorsak, yanıtlar taban tabana değişecek.
Mesela şu soru: “Kıbrıslı Türkler kendi kendilerini yönetebilir mi?”
İnanan sayısı azdır.
Yaygın inanış “Bizi Ankara yönetiyor”dur.
Her şeyimize, ama her şeyimize Türkiye karar verir. Biz hiçbir konuda tek başımıza karar alamayız, alsak bile uygulayamayız.
Parayı veren düdüğü çalmaz mı?
Çalar.
İşte bize de parayı Ankara verdiğine göre, düdüğü hep Ankara çalıyor.
**
Bir adım daha ileri gidince, “Ankara’nın da ABD’nin yörüngesinde olduğu”nu anlıyorsunuz zaten.
Öyle ya!
Amerika bütün dünyayı idare etmiyor mu?
Zaten Kıbrıs’ta çözüm olmuyorsa, Amerika itemediği içindir.
İstese, çıkarına uygun düşse iki günde çözülür 50 senelik Kıbrıs meselesi de, Ortadoğu da...
Bu işler böyledir.
Arap Baharı da Amerikan malıdır, İran’daki Cumhurbaşkanı değişikliği de...
Bu coğrafyalarda halkların istedikleri ve onların seçtiklerinin öngördükleri değil, büyük devletlerin çıkarlarıdır aslolan.
**
Bu düşünce sistematiği bütünüyle yanlış değildir elbette...
Emperyalizmin yeni dünya düzeninde de devam eden rolünü yok saymak mümkün değil.
Büyük ülkeler gerek petrol, gerek silah, gerekse ticaret alanında ipleri ellerinde tutmak için her yolu mubah sayarlar.
Biz küçücük bir adanın bir avuç insanı dünyaya hükmedemeyiz, bu gidişatı tersyüz edemeyiz belki.
Ama sorun şu ki, Libya halkı da kendini ‘nesne’ sayıyor, Mısır halkı da, Türkiye halkı da...
**
Yani yalnız biz değiliz ‘edilgenlik’ batağında yaşayan.
Bu ruh haliyle de ‘özne’ olmak, kendi geleceğine sahip çıkmak mümkün değil.
Kitlelerin silkelenip kendine gelmesi gerekiyor bazen...
Ve biz bunu yakın geçmişte yaptık da!
Annan Planı’na sahip çıkmanın arka planında ‘özne olabilme’ isteği çok netti.
Yoksa kimse size altın tabak içinde sunmaz ‘nesne’likten ‘özne’liğe terfi imkanını...
Talep ve mücadele etmeden, bedelini ödemeden olmuyor bu işler hiç!
Şu sorunun yanıtını net vermemiz gerekiyor artık:
‘Nesne’ olmaya devam mı edeceğiz, yoksa artık ‘özne’ mi olacağız?
Ben ‘özne’ olmaktan yanayım.
‘Nesne’ değil!