PADİŞAHIM ÇOK YAŞA

Neşe Yaşın

Özgürlük, barış ya da benzeri büyük idealleri gerçekleştirmek için yola çıkmış İnisiyatiflerin kendi içlerinde taşıdıkları örgütlenme zaafları büyük bir düş kırıklığıdır çoğu zaman. Barış gruplarındaki iç çatışmalar, hiyerarşik eğilimler örneğin. Ütopyalarımız çok uzaklardadır ama onları kendimize ütopya edinmişsek değerlerini taşırız en azından. Hiyerarşisiz bir dünya hayal ediyorsak hiyerarşik yapılara yönelemeyiz. Çatışmaların barışçıl çözümünü yaygınlaştırmak için çalışıyorsak iç anlaşmazlıklar nedeniyle birbirimize şiddet uygulayamaz, birbirimizi düşmanlaştıramayız.

Bir dönem çok kafa yormuştum örgütlenme modelleri üzerine. Gücün paylaşılması sorunu çözebilir gibi gelmişti. Her şey insanla ilgili ama. Güç talep etmeyen, herkese alan açan biri bile olsan bu seni öne çıkarıp kıskançlığa, rekabet arzusuna neden olabiliyor; ya da bu tevazu hali seni ezme arzusunu körükleyebiliyor başkalarında. Alışılmış liderlik modelleri dışında bir tutum kafa karıştırıcı olabiliyor.

Ortada büyük bir ideal, büyük bir hedef varken, yapılması gerekenlerin aciliyeti ortadayken kendi iç meseleleriyle uğraşıyor pek çok örgüt. Oysa mikro kozmos içinde gerçekleştirilenler ütopyanın, makro düzeydeki hayalin bir modeli olabilmeli.

Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil, her birimizin kendi içimizde gerçekleştirmemiz gereken birer devrim var öncelikle. Nasıl demokratik kişiliklere sahip olabilir, başkalarına karşı adil olabiliriz? Bu çok zor, sanıldığından çok daha zor bir iş. Çoğu kişi çok istese de başaramaz bunu. Önemli olan buna niyet etmiş olmak, bu hedefle yola çıkmış olmaktır belki de. Adaletsizlikler hep olacaktır; adalet duygusu taşıyan insanlar bunu ifade edip dengeyi bir biçimde sağlamaya çalışırlar en azından.

Gücün bir kişide, bir grupta toplanması yerine yaygın biçimde paylaşılması, yani bağımsız ama koordineli küçük birimler daha etkili bir model oluşturabilir gibi geliyor bana.

Hiyerarşinin en temelinde kimlik meselleri var. Tarihsel ya da güncel olarak basamaklara konumlanmış kimliklerden söz etmiyorum. Durumsal ve konumsal olarak bu hiyerarşiler yer değiştirebilir çünkü. Beyazların siyahlardan üstün tutulduğu tarihsel gerçeğine rağmen, siyahlar arasında bir beyaz da azınlığa düşüp ayrımcılığa maruz kalabilir. Birisini kendi kategorisi içinde üstün kılan bir özellik bir başka kategoride anlamsızlaşabilir. Güzellik, yakışıklılık, boy pos bile hiyerarşi oluşturacak özellikler arasında. Yani sosyal anlamda bütün hiyerarşiler elimine edilse bile bunlar kendi başlarına birini iktidara taşıyabilirler.

Bütün bunlar üzerine epey kafa yorulmuş, çalışmalar yapılmış. Erkek egemenliğine karşı fermuar sistemi, eş başkanlık, dönüşümlü başkanlık, karar mekanizmalarının yaygınlaştırılması, birimsel özerklik gibi denemeler yapılmış. Ne yapılırsa yapılsın ideal örgütlenme modeline oluşmak oldukça zor. Alışılmış, geleneksel yapıların direngenliği bir yana her insanın kendi içinde yaşadığı haysiyet savaşı, görünürlük, onay ve sevgi isteği buna engel. Neden ben değil de bir başkası meselesi dünya tarihindeki bireysel ya da toplumsal trajedilerin ortasında duruyor. Farklılıkların birer armoni içinde var olabileceğini, her birinin kendi özgül değerini taşıdığını, bir rengin bir başka rengi ortaya çıkarmak için gerekli olduğunu bilmek işe yarayabilir belki.

Çağlar boyunca bu konulara kafa yorulmuş, entelektüel, sofistike bilgi oluşturulmuş olmasına rağmen hala en ilkel olanda ısrar ediliyorsa, insanlık her türlü baskıcı, diktatoryal eğilime izin veriyorsa bunun nedenlerini sorgulamak gerek. Belki de en temelde, otoriteye koşulsuz biat eğilimde bir pratiklik var. Birisine sınırsız yetki verirsin ve o sorunları senin adına çözer (ya da batırır). Ne rahat değil mi? Çoğu durumda kitlelerden beklenen bir evet ya da hayır, belirli dönemlerde gidip oyunu kullanmak. Diğer türlüsü; aktif karar alıcılık ve katılımcılık zahmetli olan seçenek. Bir lidere tapınır ve bunun karşılığında onun iktidarını sürdürmek için sana sunduğu rahatlık rüşvetini cebine atarsın. İtiraz edenlerin başına gelenler ve gelebilecekler; hapishaneler, sürgünler, linçler, ayrımcılıklar ibretliktir zaten. Bu sadece bir yanı işin. İktidarını sürdürmek isteyenler için yalan ve hile dahil sayısız olanak mevcut, kralın çıplak olduğunu göremeyecek kadar büyülenmiş durumda kitleler. Değişim mümkün mü? Kralın çıplak olduğunu söyleyen çocuk sonra bir başka krala dönüşmezse mümkün belki.