Pamuk ipliğinin üstündeki hayatlar… 

Aslı Murat

İş güvenliği ve işçi sağlığı; çalışanların sağlık ve güvenliğini korumak, iş yerindeki kazaları ve meslek hastalıklarını en aza indirmek için hayati bir öneme sahip. Maalesef idare yani Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı Çalışma Dairesi, tam manası ile bu sorumluluğu yerine getirmiyor, alanda uzman kişiler ise istatiksel verilere göre iş ‘kazalarının’ %98’inin, meslek hastalıklarının ise % 100’ünün engellenebileceğine vurgu yapıyor. Yani odaklanılması gereken ilk adım, önleyici mekanizmaların etkin şekilde kullanılması. Konuya ilişkin geliştirilen mevzuatımızda (yasa ve tüzükler), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri bazında eksiklikler olsa da güncelliğini korumaktadır. Yasal eksiklikten ziyade uygulamada sorun yaşıyoruz. Acil olarak, uygulanabilir ve etkili bir denetleme sistemine ihtiyacımız var.

Memlekette kısa süre içinde art arda yaşanan, ölüm ve ciddi yaralanmalar ile neticelenen olaylar dikkate alındığında, muhataplara yasal sorumluluklarını hatırlatmak ve izahat istemek bir vatandaşlık görevidir. 2008 yılında çıkarılan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile ona bağlı mevzuata dahil edilen tüzükler, kamu ve özel sektöre ait işyerlerinde  uygulanması gereken zorunlu kuralları ayrıntılı bir şekilde sıralıyor. Yükümlülükleri, genel manada 3 başlık altında sınıflandırabiliriz:

  • İSG (İş sağlığı ve güvenliği) uzmanı kadroların ve bakanlık müfettişlerinin önemi…

İşverenler, işyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önlemek ve koruyucu hizmetleri yürütmek üzere, işyerinden veya o nitelikte bir personel yoksa dışardan yeterlilik belgesi olan bir kişiyi görevlendirmek zorundadır. Bu kişiler; inşaat sertifikalı iş sağlığı ve güvenliği uzmanı veya diğer sektöreler için sertifikalı iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olmalıdır. Basında yer alan haberlerde, 2023 yılında 145 uzmanın olduğunu ama hâlâ yeterli sayıya ulaşılmadığını, bizzat eski bir çalışma bakanının beyanatından öğrendim. Güncel olarak kaç tane isg uzmanımız var, her iş yeri bu yasal zorunluluğu yerine getiriyor mu, getirmiyorsa bakanlık ne yapıyor?

Yasaya göre iş yeri denetimleri Çalışma Dairesi müfettişleri tarafından yapılır. Peki insan hayatını bu kadar derinden etkileyen bir konuda görevlendirilen, uzman ve ilgili müfettiş sayısı nedir? Önlemenin en önemli ayağı olan denetimi gerçekleştirecek kişilerin hem sayıları hem de değişen koşullara göre bilgi donanımlarının sürekli arttırılması gerekir.

  • Risk değerlendirmesi raporu ve eylem planı…

Uzmanlar işin, işyerindeki çalışma ortamının ve çalışma koşullarının neden olabileceği tehlikeleri ve riskleri yeterli şekilde ve sistematik olarak analiz edilmeli, değerlendirmeli, tanımlamalı ve bunu bir rapor halinde işyerinde muhafaza etmelidirler. En az yılda 1 defa düzenli olarak tekrarlanması gereken risk değerlendirmesi raporu ve yasal uyum tablosuna göre eylem planı hazırlanmalı, işveren önleyici ve koruyu önlemleri içeren bir eylem planını hayata geçirmelidir. Bu dökümanın güncel olması ve yetkili makamlara sunulmak üzere hazır bulundurulması gerekir. Mesela bakanlık, gerçekleştirdiği denetimler sonucunda kaç tane işyerine bu yönde bir eksiklik saptadığını, yoğunlukla inşaat ve elektirik sektöründe yaşanan mağduriyetler için hazırlanan eylem planlarının var olup olmadığını – içeriklerini, açıklayabilir mi? Keza Bakanlık olarak bir daha ölüm, yaralanma ve hastalıklar yaşanmaması için, iş güvenliği ile ilgili ne gibi bir çalışma yürüttüklerini de merak ediyorum.

  • Çalışanların - işçilerin eğitilmesi ve görüşlerinin alınması, güvenlik ekipmanı zorunluluğu…

Çalışanların, iş kolunda yürütülen faaliyetler, sağlık – güvenlik riskleri, koruyucu önlemler hakkında 2 aşamada eğitime tabi tutulmaları gerekir. Buna göre, yüksekte çalışma, iş ekipmanları, kimyasal kullanımı ve kazı işleri alanlarındaki işçilere yönelik faaliyete başlamadan en az 3 saat, bu işler dışında çalışanlar inşaat alanında iş başı yaptığı gün ve her farklı iş faaliyetine başlamadan önce en az 1 saat olacak şekilde oryantasyon eğitimi verilmesi gerekir.

Netice itibariyle devletin denetleme, işverenin güvenli iş alanı sağlama, çalışanın da kurallara uygun şekilde çalışma yükümlülüğü vardır. Ama mevcutta eğitim ve denetleme bacağının ihmal edildiğini söylemek mümkün. Tabi ki günümüzde sayıları artan (hatta kayıt dışı olanların sayısını bilmediğimiz) yabancı işçiler söz konusu olduğunda (ki mağduriyetlerin çoğunda özne onlardır) verilecek eğitimlerde dil bariyeri karşımıza çıkıyor. Hele de işi bilmeyen, kullanacağı aleti daha önce deneyimlememiş düz işçiler düşünüldüğünde, çok daha ciddi eğitimlerin verilmesi gerekir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın 44. maddesi altında çıkarılan tüzüğün, ‘İnşaat alanları için asgari sağlık ve güvenlik gerekliliklerini’ düzenleyen EK IV’ünde ayrıntılı bir şekilde güvenli çalışma koşulları düzenlenmiş. Örneğin yüksekte çalışma için inşaatta güvenlik ağlarının, hava yastıklarının, güvenli korkulukların, düşmeyi önleyici platformların olması gerektiği düzenleniyor. Eğer bunlarla tehlike giderilemezse, tam vücut kemer sistemleri, ankrajlı güvenlik sistemleri ve bunları kullanmak için gereken ekipmanlar sıralanıyor. Yakın zamanda gündeme gelen elektrik çarpmasına karşı önlemler de bu tüzük içinde belirtilmiş.

Mevzuata göre, işveren, iş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışanların veya temsilcilerinin  görüş ve önerilerini dile getirmesini, bu konuda özel olarak görevlendirilmiş uzman çalışanlara ise önlem alınmasını isteme hakkı tanımalıdır. Gerekli önlemlerin alınmaması halinde çalışan veya temsilcilerinin Bakanlığa başvurma  hakkına sahiptir. Ama mevcut güvenceden yoksun çalışma koşullarına ve bilhassa özel sektörde sendikalaş(a)mama gerçekliği ortada iken bu hakkın ne kadar kullanılabilir olduğu da muamma. Kendinizi anında kapı dışında bulabilirsiniz. Ne de olsa sömürülecek işçi bulmak çok kolay. İnsan kaçakçılığı da cabası…