Pandaların iki seçeneği: Ya Türkiye ya Avrupa!

Serhat İncirli

Evet görüntüye göre başka seçeneğimiz kalmadı!

Ya Türkiyeli olacağız, ya da Avrupalı!

“Kıbrıslı Türk” olarak kalma şansımız tükenmiş durumdadır!

Bu şansımızı kaybettik!

Yani TMT andına kadar giren, “Kıbrıs Türk toplumunun varlığını…” koruyamadık!

 

-*-*-

 

Mesela “Imagine Projesi” iptal edildi…

Nedir bu proje?

Kıbrıs’ta temas ve işbirliğini arttırmayı amaçlayan ırkçılık karşıtlığı ve barış eğitimi programı…

Kim iptal etti?

Türkiye!

Bu kadar basit!

Cuma günkü Milli Gazete manşetindeki haber her şeyi açıklıyor…

Başlık şöyle: Tehlikeli proje durduruldu!

Neden tehlikeli proje?

Çünkü “Kıbrıslılık kimliği aşılıyordu”…

Neden tehlikeli proje?

Çünkü, “iki toplumu yakınlaştırmayı hedefliyordu”…

 

-*-*-

 

Geçtiğimiz günlerde AB Komisyonu, Konseyi gibi mekanlarda yaptığımız temasların tümünde görüştüğümüz herkes, “çözüm için iki toplumun yakınlaşması şart” ifadesini kullandı…

Yani, Kıbrıs sorunu çözülecekse, Ada’daki iki toplum yakınlaşmalı ve AB de bu çerçevede aradaki ekonomik uçurumu azaltmak için çaba harcayacak.

Temel felsefe bu!

 

-*-*-

 

Peki Türkiye’deki temel felsefe ne?

Ada’daki iki toplum yanaşmayacak, kaynaşmayacak, Kıbrıslılık ortadan kaldırılacak!

 

-*-*-

 

Şimdi sadede gelelim!

Gayet net bir şekilde görülüyor ki, AB tarafının ve BM destekli Imagine gibi projelerin amacı iki toplumu yakınlaştırmak ve “Kıbrıslılık” bilinci aşılamak!

Türkiye’nin amacı ise tam tersini yaşama geçirmek, “Kıbrıslılık” olayını ortadan kaldırıp, “Türk” hatta “Türkiyelileştirme” siyasetine yüklenmek!

 

-*-*-

 

Ortada bir yüzsüzlük söz konusu!

Veya “iki yüzlülük” de diyebiliriz!

Çünkü, Türkiye devletini yönetenlerin bu projesini destekleyen başta Ersin Tatar olmak üzere, tüm hükümet üyelerinin (ikisi hariç) “KIBRIS CUMHURİYETİ PASAPORTLARI” var!

Ve hem kendileri, hem evlatları, hem her türlü yakınları bu pasaporttan faydalanıyor.

Kim faydalanamıyor?

KKTC Vatandaşlığı olan Türkiye kökenliler ve onların çocukları ile torunları…

-*-*-

 

Hatta bu konu Kıbrıs Cumhuriyeti makamları tarafından ırkçılık – ayrımcılık noktasına da getirildi ve yasal hak olmasına rağmen, annesi ve / veya babası “Kıbrıslı Türk” olan çocuklara; annesi ve / veya babası “Kıbrıslı Türk” olmadığı için “pasaport verilmiyor”…

 

-*-*-

 

Rum Yönetimi diyor ki; “… Kıbrıslı Türkler bizim yurttaşlarımızdır, her türlü hakları vardır…”

Türkiye Yönetimi bu konuda bir şey diyor mu?

Hayır demiyor ama genelde “Kıbrıslı” ya da “Kıbrıs Cumhuriyeti” yurttaşı olduğunu gururla belirten her Kıbrıslı Türk, “vatan haini” ilan ediliyor!

Peki Ersin Tatar?

Veya “Türkiye kökenli olmayan” tüm UBP’li vekil ve bakanlar?

Onlar hain değil mi bu durumda?

 

-*-*-

 

Gidip neden hiçbir UBP’li bakan veya vekil ya da Tatar, pasaportunu iade etmiyor?

İki yüzlülük mü diyelim?

 

-*-*-

 

Ne demiştik en başta?

“Kıbrıslı Türk” olarak kalma şansımız tükenmiş durumdadır!

Ya, hepimiz “Kıbrıslı” olacak ve “dominant Rum toplumu içerisinde eriyeceğiz”…

Ya da “Türk” adı altında “Türkiyelileştirileceğiz!”

 

-*-*-

 

Ne Rum, ne de Türkiyeli toplumlarla bir sorun ya da sıkıntım var!

Mümkün değil!

Ama yaşadığımız, kendi kimliğimizin her hal ve şartta “yok ediliyor” olmasıdır!

 

-*-*-

 

Avrupa mı?

Avrupa Birliği mi?

Ne kadar güvenilirdir bilemem!

Çünkü bir ağabeyimin dediği gibi, “Güvenlik kaygılarının olduğu yerde, ekonomik kaygılar geri plana itiril ve Kıbrıs sorunu güvenlik kaygılarının sebep olduğu bir sorundur…”

Doğu olabilir, hatta doğrudur bu saptama!

 

-*-*-

 

Ama Kıbrıslı Türk toplumunun güvenlik kaygıları olduğu gibi, Rum toplumunun da vardır…

Biz ne kadar “Türkiye giderse Rum bizi kesecek” diye endişeleniyorsak, Rum toplumu da özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya saldırıları sonrası yaşananlarla birlikte, “Türkiye bir gün tüm Ada’yı almak için saldıracak” diye endişeleniyor…

Rum Yönetimi’nin elemanlarına sorun, “bizim Kıbrıslı Türkleri kesmek gibi bir niyetimiz yok” diyecekler…

Türkiye’yi yöneten karakterlere sorun, “Tüm Ada’yı almak gibi bir hedefimiz hiç olmadı” diye görüş belirtecekler!

Ama “güvenlik endişesi”, kapkaranlık beyinlerimizden sökülebilmiş değildir!

 

-*-*-

 

İşte Imagine gibi projeler, bu tür endişelerin sökülmesi adına çok önemliydi; artık yok!

Demek ki birileri, Kıbrıs’ta çözümün, bu çözümü sağlayacak yakınlaşmanın kesinlikle karşısındadır!

 

-*-*-

 

Seçenek mi?

Bir gün, “TC mi AB mi?” sorusuyla karşı karşıya kalacağımız açıktır!

Bir çoğumuz tercihini belki kafasında hazırlamıştır eminim… Hatta, “ikisi de başlarından beytambal kalsın, en iyisi Britanya!” diyenlerimiz de bir hayli fazladır!

 

-*-*-

 

Sonuç mu?

Kıbrıslı Türkler, yeni Dünya düzenindeki en ünlü pandalardır!

 

****

City Tax!

 

Brüksel’de iki gece otelde kaldık…

Check – in yaptırırken, kredi kartınızdan 25 Euro aldılar…

Ne için?

Odanızdaki buzlucuktan içeceklerinizi hesaplayacaklar, check – out yaptırırken hesaplaşacaksınız!

 

-*-*-

 

TL kazanan biz garibanlar için, Avrupa’da otelde su içmek en küçük şişe başına 30 TL’ye geliyor!

Vallahi odadaki küçük buzlucuğun kapağına bile dokunmadım!

 

-*-*-

 

Ve resepsiyondayım…

Check out yapıyorum…

Her gece için 4,25 Euro kelle başı “City Tax” diye bir vergi aldılar…

İki gece için 8,50 Euro!

Geceliği 80 TL’ye geliyor; iki gece 160 TL!

 

-*-*-

 

Düşünün, hayal edin; Brüksel’de ayda 10 milyon geceleme yapılıyorsa; 40 milyon 250 bin Euro demektir…

Suyu, elektriği kullandın ve ödedin gibi bir şey!

 

-*-*-

 

Çok akıllıca bir kapitalist vergilendirme tarzı!

Bizde de “ayakbastı”, “toprakbastı” gibi uygulamaları vardı sanırım!

 

-*-*-

 

Fiyatlara ve haliyle rekabetimize ket vurulmayacaksa, bu türden “vergilendirmeler”, maliye için iyi bir gelir kaynağıdır sanırım…

Dünya Kupası başlıyor… Brüksel Havaalanı’nda, Belçika Milli Futbol Takımı’nın yıldızlarının maketleri var… İkisiyle fotoğraf çektirdim… Hayranları olduğum Atletico Madrid oyuncusu Axel Witsel ve Real Madird kalecisi Thibaut Courtois maketleriyle bile fotoğraf çektirmek beni çok mutlu etti…