UBP Genel Başkanı İrsen Küçük birbuçuk ay öncesine kadar “Seçim normal zamanında yapılacak” diyordu. Kurultaydan sonra koltuğunun sağlamlaştığını sanmış, bir adım daha ileri giderek Eroğlu ekibini partiden tamamen temizlemeye karar vermişti.
İrsen beyin Genel Sekreterlik konusunda takındığı tavır bunun açık göstergesiydi. Ahmet Kaşif ve arkadaşlarına açıkça ‘kapıyı’ gösterdi. Onlar da çıkmaktan başka çare bulamadıkları için UBP’den koptular. İşler tam planladıkları gibi gitmeyince soluğu DP’de aldılar.
İrsen Küçük bu gelişmelerden mutluydu. Çünkü Eroğlu’nun partideki gücü kırılmıştı. Artık 2015 seçimlerinde partisinin Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi daha ulaşılabilir bir hedefti.
Önündeki ilk sınav 28 Temmuz erken seçimleriydi. O seçimden kazasız belasız çıkabilirse, menzil-i maksuda doğru kürek çekmeyi sürdürebilecekti.
Ne ki İrsen Küçük’ün hesaba katmadığı ya da küçümsediği bir başka gelişme, yoluna ciddi engeller çıkaracaktı.
O da ‘geçiş hükümeti’ydi!
**
CTP, DP ve TDP tarafından kurulan Sibel Siber hükümeti, İrsen Küçük’ü ve UBP liderliğini çok farklı bir noktaya getirdi.
Çeşitli tartışmaların sonrasında üçlü koalisyonun kurulabilmesi bir adımdı. Belki de İrsen bey bu ittifakı bozabileceğini sanıyordu. Ankara dönüşünde kullandığı “Bu hükümet güvenoyu alamaz” retoriğini hala devam ettirdiğine göre, ya bildiği birşey var, ya da bu söylemle kafalarda soru işaretleri yaratmak istiyor.
DP’ye eklenen UG kanadının Ejder Aslanbaba ismi etrafında yaşamakta olduğu krizin hafta sonuna kadar bir vekili daha güvenoyu vermeme noktasına taşıma riski hala var gibi görünüyor. Bu durumun bugün adaylık listelerinin netleşmesiyle temize havale edilmesi bekleniyor.
İrsen Küçük’ün bu krizle ilgili bir duhulü var mıdır, orası belli değil.
Ancak bu kriz dışında başka bir umudu da olamaz.
**
Hükümetin güvenoylamasında ‘son dakika golü’ yeme olasılığı dışında bir umudu kalmayan İrsen Küçük ve diğer UBP’li yöneticilerin ciddi bir panik havası içine girdiğini söylemek olası...
Bu paniğin perde gerisinde adaylık listelerindeki kavgalar da var, seçimden alınacak olası bir ciddi mağlubiyet riskinin stresi de var.
Ama bir şey daha var: Sibel Siber hükümetinin kamuoyunda oluşturduğu geniş sempati ve eski hükümetin yaptıklarının birer birer ortaya çıkarılması ihtimali!..
Nitekim yeni Bakanlar Kurulu’nun aldığı geçmişle ilgili iptal kararları ve bazı uygulamaları gözden geçirmesi UBP liderliğini iyice zora soktu.
Son bir haftada 552 karar almaları, o koltuklardan kalkma ihtimalini hiç hesaba katmadıklarını ve giderayak ‘yangından mal kaçırma’ya çalıştıklarını gösteriyor.
Kamuoyu her sabah güne yeni bir ‘skandal’ haberiyle başlıyor.
Mesela Dışişleri’ne son dakika alınan 3 sekreter...
Son anda verilen yığınla yurttaşlık...
İçişleri Bakanı’nın danışmanının eşine verilen benzin istasyonu...
Bakalım daha hangi ‘icraatları’ çıkacak eski hükümetin!
**
Tüm bunların yarattığı panik karşısında şaşırmış gözüken UBP liderliği, her zaman yaptığını yaptı: Milliyetçilik, bayrak, anavatan edebiyatına sarıldı!
Başbakan dün mecliste Siber hükümetine “Neden hükümet programına anavatanın adını az yazdınız?” diye soru sordu.
UBP Genel Sekreteri Necdet Numan “geri gelirsek ilk işimiz Necati Şaşmaz’a kültür ataşeliğini geri vereceğiz” dedi.
Dışişleri Bakanı Kutlay Erk’in iptal ettiği ‘Şafak Nöbeti sponsorluğu’nu vesile yapıp milliyetçi örgütleri harekete geçirdiler.
Diğer yandan ‘KKTC bayrağını ışıklandırma’ aşkı -her nedense- bugünlerde yeniden canlandı.
Hükümetin attığı adımlar karşısında toplumdan gelen olumlu tepkiler UBP liderliğini daha çok gerecek gibir görünüyor.
Ve bu gerginlikle giderek marjinal milliyetçi çizgiye doğru yol alıyor.
Bunun kuşkusuz önemli yansımaları olacak.
UBP’yi bu gözle de izlemek lazım.