Pankartların disiplini!

Tayfun Çağra

 

Polis Müdür Vekili Pervin Gürler’in açıklamasının tartışmaları devam ediyor.
Ne demişti Pervin Gürler?
“Bundan böyle açılacak pankartlar günün anlam ve öneminin dışında olamayacak”
Neden demişti peki?
Birkaç gencimiz 15 Kasım törenlerinde vicdani ret lehinde pankart açmış ama polis müdahale etmiş, gençleri tören alanındaki tuvaletlere sürüklemiş, üstlerini başlarını aramış, telefonlarına el koymak istemiş ve kötü muamele etmişti.
Bunun üzerine 29 Ekim törenleri hatırlatılmış basında ve vicdani reddin aleyhinde pankart açıp “askerlik namustur” diyenlere müdahale yapılmadığı hatırlatılmış, polisin çifte standart uyguladığı belirtilmişti.
Bunun üzerine de Pervin Gürler, söz konusu açıklamayı yaparak konunun tartışılmasına neden olmuştu. İyi ki böyle bir açıklama yapmıştı! Gürler… Bu nedenle insanlar, örgütler konu hakkındaki düşüncelerini ortaya koyma fırsatı bulabildiler...    

***

Bir tarafın kendi düşüncesini ne kadar söyleme hakkı varsa, diğer tarafların da düşüncelerini söyleme, aktarma hakları o kadar var.
Dolayısıyla 29 Ekim törenlerinde pankart açanların düşüncelerini deşifre etme haklarını sessizce izleyenler, 15 Kasım törenlerinde de farklı görüşlerin açtıkları pankartları yine sessizce izleyebilmeleri gerekirdi.
Demokrasi yalnızca bir tarafın düşüncelerini söyleyebilme, deşifre etme özgürlüğü değildir.
İsteyen kendi düşüncesini ortaya koyabilmeli, bu düşünceleri yayabilme özgürlüğüne sahip olabilmeli…
Bu bağlamda Polis Müdür Vekili Pervin Gürler’in açıklamasına yansıyan görüşün yasalara aykırı olduğu, 8 Eylül’de ‘19 Temmuz Olayları’ adıyla bilinen dava sonucunda Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nin aldığı kararla da görülmüş oluyor. Dün, gazetemizin manşetinde verdiğimiz kararda ‘Polis Örgütü Yasası’ ve Anayasa’daki ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı’ maddesi hatırlatılarak “asılan pankartın içeriğinin tahrik edici ve bazılarını rahatsız edici nitelikte olması tek başına müdahaleyi yetkili kılmaz” denilerek “yürüyüşlerde açılan pankartlar için önceden herhangi bir kurumdan izin alınması gerektiğinin yasal bir zemini olmadığı” da hatırlatılmıştı.

***

Sonuçta şunu söylemek gerek;
29 Ekim törenlerinde ‘vicdani redde hayır’, ‘askerlik namustur’ pankartı açanların kendi düşüncelerini ortaya koyma hakları olduğu gibi 15 Kasım törenlerinde ‘yurt ödevimiz barış, vicdani ret hakkımız’ pankartı açanların da kendi düşüncelerini ortaya koyma hakları var.
Polis iki düşünceden herhangi birinin koruyucusu ve diğerinin düşmanı olamaz. Zaten yasalar da Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nin kararı örneğinden yola çıkarak öyle bir yetkiyi polise vermiyor.
Gürler’in söylediği ifade her yere gidebilir, her tarafa çekilebilir. Polis, faşizan bir güce dönüşebilir. Ancak pankartlı bir eylem içinde başka bir grubun gelip o eylemi karşı bir pankartla provoke etme girişimi varsa o da yasalarla disiplin! altına alınabilir.