Papağan, soytarı, şarlatan, maskara,  yağcı, yalaka ve vatan haini!

Serhat İncirli

Basit bir insana değer verdikçe seni ezer. 
Çünkü kendini vazgeçilmez sanır. 
Kişilikli insan ise değer gördükçe seni yüceltir. 
Çünkü seninle değerli olduğunu bilir…

-*-*-

Bu sözü çok severim… 
Ancak insan bir yana, gelin bu sözden ayrılıp, mesela “papağana” bir bakalım…
Papağan nedir?
Papağan bir kuştur!
Ne kadar zeki olsa da, sonuçta “beyni”, “kuş beyni”dir!
Bazı papağan türleri, sahiplerinin ya da eğitmenlerinin ve hatta çevrenin bazı “konuşmalarını” öğrenir ve tekrar eder!
Bu arada belirtmek lazım, siyasette “papağan” olmak, iyi bir şey değildir.

-*-*-

Bir kuş türü için, “kuş beyinli” dahi olsa, “azıcık beyne sahip olmak” aslında çok değerli kabul edilir.
Ancak “insan” için, “kuş beyinli” ifadesi, mutlaka ele alınmalıdır…
Oxford Sözlüğü’ne göre “kuş beyinli”, aptal, budala ve akılsız demektir…
Akılsız, “aklı olmayan”dır…
Aynı sözlüğe göre “aptal”, zekâsı pek gelişmemiş olan, alık, bön, budala, ahmak kimsedir…
Peki budala nedir?
Zeka yönünde geri olan kişiye “budala” denebilir…

-*-*-

Peki, “şarlatan” nedir?
Oxford sözlüğü, Fransızca kökenli bu sözcük için, “mallarını ya da kendi bilgisini, niteliklerini överek saf insanları aldatan, dolandıran kimse” tanımını kullanır…

-*-*-

Bir kelime daha soralım…
Soytarı?
Nedir soytarı?
Sözlük diyor ki, “Söz ve davranışlarıyla halkı güldürüp eğlendiren kimse, maskara…”

-*-*-

Maskara!
Son dönemlerin belki de en önemli kelimelerinden biri…
Göze çekilen kalem diyebilirsiniz…
Ama bizim ilgilendiğimiz iki başka anlamı var…
Birincisi, “eğlendirici, sevimli, güldürücü, soytarı, hoş kimse” anlamında kullanılmaktadır…
“Vay maskara vay!” diyerek, çok tatlı bir çocuğun eğlendirici yaramazlığını alkışlayabilirsiniz!

-*-*-

Ancak KKTC’nin son zamanlardaki önemli gündem “kelimesi” olan “maskaralık” ya da burada kullanılan “maskara”nın anlamı; “şerefsiz, onursuz, haysiyetsiz, rezil kimse”dir…
Ve maskaralık da haliyle, “şerefsizlik, onursuzluk, haysiyetsizlik, rezillik” oluverir…

-*-*-

Haysiyetsiz!
Bu kelime de çok ilgimi çeker…
Ne demektir?
Var mıdır başka bir anlamı?
Hemen bakalım…
Türk Dil Kurumu Sözlüğü “haysiyetsiz”i şöyle anlatır:
“Değeri, saygınlığı olmayan. Onursuz!”…

-*-*-

KKTC mi?
KKTC, çok acıdır ama bazı papağanların, haysiyetsiz bir şekilde, şarlatanlık, soytarılık, maskaralık yaptığı ve bunun adına “ulusal dava” veya “eşit egemen devlet” dediği bir “kafes” ya da “mandra” türü, yerleşim birimidir…

-*-*-

Ve KKTC; bu “şerefsizliği” eleştiren kişilere “vatan haini” denilen bir “coğrafya”dır…

-*-*-

Haaaa; gelelim sonuca!
Bu seviyede haysiyetsiz, bu seviyede şarlatan, bu seviyede soytarı, bu seviyede maskara olmanın da ötesinde; bu seviyede şükrancı, yağcı, yalaka olmayı mı tercih edersiniz; yoksa vatan haini mi?

-*-*-

Kendi adıma söyleyeyim; “vatan haini” olmak kesinlikle tercihimdir!
Az önce de dediğim gibi, haysiyetsiz, maskara, soytarı, şarlatan, şükrancı, yağcı ve yalakaların bana veya benim gibi düşünenler “vatan haini” demesi; insanoğlunun tarih boyunca kazanabileceği en yüce şereftir…

-*-*-

Vatanını çok seven bir insan, asla vatan haini olmaz…
Kıbrıs benim vatanımdır…
Canımdan değerlidir, her şeyden kutsaldır…
İhanet etmek yerine uğruna ölmek en onurlu değerim olur… 

-*-*-

Ama sizlerin soytarılıkları, maskaralıkları, şarlatanlıkları, yalakalığı, yağcılığı ve şükrancılığı hatta papağanlığı apaçıktır…
Üzülüyor muyum?
Hayır!
Gülüyorum!


Nikos Kazancakis’in Zorba’sından alıntıdır

Ben bir şeye özlem duydum mu ne yaparım bilir misin? 
Bir daha bıkıp da hatırlamayacak kadar yerim yerim... 
Ya da tiksintiyle hatırlamak için. 

-*-*-

Bak bir zamanlar çocukken kirazlara karşı anlaşılmaz tutkum vardı. Param olmadığı için azar azar alıyor, yiyor yine istiyordum. 
Gece gündüz kiraz düşünürdüm, salyalarım akardı; işkenceydi bu! 
Günün birinde kızdım mı, utandım mı, bilmiyorum; baktım ki kirazlar bana istediklerini yaptırıyorlar ve beni rezil ediyorlar, ne plan kurdum bilir misin? 
Geceleyin yavaşça kalktım, babamın ceplerini yokladım, gümüş bir mecidiye bulup çaldım. 
Sabah sabah da kalktım, bir bahçeye gidip bir sepet dolusu kiraz aldım, bir çukurun içinde oturup başladım yemeye. 

-*-*-

Yedim, yedim, şiştim, midem bulandı, kustum. 
Kustum patron! 
O zamandan beri de kirazlardan kurtuldum; bir daha gözüme görünmelerini dahi istemedim. 
Özgür oldum. 

-*-*-

Artık kirazlara bakıp şöyle diyordum: Size ihtiyacım yok! 
Şarap için aynı şeyi yaptım, sigara için de. Hala içiyorum ama istediğim anda harp diye bıçakla keser gibi kesiyorum. 

-*-*-

Tutku bana egemen olamamıştır. 
Yurdum içinde aynı şey, hasret çektim, bıktım, kustum kurtuldum!

Bize dediler ki, “sizinle yan yana görünmemiz, bize zarar verir...”
Ben de onlara dedim ki, biz buradaki temsilciler ve buradaki temsilciler ve burada olmayan yoldaşlarımız, bu ülkenin, bu toprakların en şerefli insanlarıyız.
Tarihi en aydınlık insanlarıyız…
Ömrümüz faşizmle, zulümle mücadeleyle geçmiştir. 
Mazlumun yanından bir an bile ayrılmamışız.
Bizimle birlikte olmak, kendini bilene, insan olana sadece şeref verir…
Sadece şeref verir… (Sırrı Süreyya Önder)