Psikoloji bilimi insanın ihtiyaçlarını fizyolojik ihtiyaçlar ve sosyal ihtiyaçlar olarak iki ana başlıkta toplar.
Nefes alma, yeme-içme, barınma ve ısınma, temel fizyolojik ihtiyaçlardır ki bunlar karşılanmadığı sürece insan biyolojik anlamda yaşamını sürdüremez.
Ancak insan, aynı zamanda toplumsal bir varlık olduğundan ve birlikte yaşama gereksinimi bulunduğundan, hayatını idame ettirebilmesi için fizyolojik ihtiyaçlarının yanı sıra sosyal ihtiyaçlarını da gidermek zorundadır.
Sosyal ihtiyaçlar, toplumdan topluma farklılık gösterse de temelde sevme-sevilme, saygı görme, ait olma, onaylanma, statü sahibi olma vb şeklinde sıralanabilir.
***
İnsanlar temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayabilmek için para kazanmak zorundadırlar.
Peki ihtiyaç duydukları parayı kazanabilmek adına yapabilecekleri nelerdir?
Ya da şöyle soralım; karakter, değerler, kişisel doğrular ve yanlışlar, ideolojik bağlar ve inanışlar ile para arasındaki bağ ne şekilde kurulmalıdır?
Kişi eğer açsa, çocuğunun karnını doyuramıyorsa, altında barınacağı bir çatıya sahip değilse, yani en temel gereksinimlerine ulaşamayacak durumdaysa, sahip olduğu değerlere sadakatinin ikinci sıraya gerilemesi, anlaşılabilir bir olgudur.
Ama ‘ben profesyonelim, kazanacağım paraya bakarım’ şeklindeki duruş ne derecede anlaşılır ve kabul edilebilirdir, bu bence tartışılması gereken bir konu.
Bir işin profesyoneli olmak, yani sözlük anlamıyla bir işi kazanç sağlamak amacıyla yapmak, sahip olduğunuz bir takım değerleri ikinci plana itmenin mazereti olabilir mi?
Gelin meseleyi biraz daha somuta indirgeyelim ve somut örnekler üzerinden konuşalım.
Diyelim ki siz çevreci bir müzisyensiniz.
Ve çıkardığı atıkların denizi zehirlediğini bildiğiniz bir turistik tesisin sahibi, otelinde düzenleyeceği büyük konserde sahne almanız için size iyi bir para teklif ediyor.
Bu durumda ne yaparsınız?
‘Ben profesyonelim, müziğimi yapar, paramı alırım. O sahneye çıkarak, denizin kirletilmesine ortak olmuş olmam’ mı dersiniz?
Diyelim ki çalışmalarıyla dünya çapında üne sahip, aynı zamanda da barış yanlısı bir kimya mühendisisiniz.
Çok iyi olanaklar sunuyor diye nükleer silah üreten bir fabrikada çalışır mısınız?
Diyelim ki lgbt haklarını savunan bir gazetecisiniz.
Muazzam bir teklifle karşılaşsanız, eşcinsellerden ‘hasta’ ya da ‘sapkın’ olarak söz eden bir gazeteye transfer olur musunuz?
***
İnsan tek başına yaşamayan, toplumsal bir varlık.
Toplum içerisinde, sosyal etkileşimler sonucu kimlik kazanan, maddi ve manevi anlamda sahip olduklarıyla diğerlerinin etkileşim süreçlerinde rol oynayan bir canlı…
Yani sadece kendinden mesul değil.
Hele de kamusal alanda bir rol model olma özelliklerine sahipse.
Örneğin yukarıda verdiğim örneklerdeki gibi bir müzisyense, bir gazeteciyse…
Kişi, söylediği sözle, yaptığı müzikle bütünleşen bir hayat yaşadığı oranda, ‘kendini’ yarattığı değerlere bağlı kaldığı müddetçe ‘iyi bir rol model’ olabilir.
Temel insani değerlerin giderek yozlaştığı bir dünyada, doğrularının peşinde koşan ve inanmadığı hiçbir şeyi sırf maddi ihtiyaçlarını karşılamak uğruna yapmayan insanlara olan gereksinim, her geçen gün artıyor.
Tıpkı saygı duyacağımız rol modellerimizin, aynı oranda azaldığı gibi!
(Arşiv)