Türkiye hükümetinin TL’nin yabancı paralar karşısında düşüşünü durdurmak ve yükselişini sağlamak için son hafta içinde aldığı para politikaları kararları ve uygulamaya koyduğu mali programlar elbette ekonomiyi etkileyecektir ama uzun süreden beri devam eden istikrarsızlığı önleyemeyeceği de öngörülmektedir çünkü bir defaya mahsus alınmış önlemlerle istikrarın yaratılacağı bir sonuç üretmek olası değildir.
Para politikalarında yapılanlar nelerdir?!
TC Merkez Bankası TL’nin değerini korumak üzere bir süre piyasaya yabancı para pompaladı ama kurların yükselişini önleyemedi. Kaynak sıkıntısı da var… Diğer taraftan da yurttaşın bankalardaki mevduatlarının %60’ döviz ve sadece %40’ı TL… Yükselen kurlar nedeniyle bu TL’lerin de dövize çevrilmesi süreci yaşanıyor, yani bankalardaki TL mevduatlar da eriyecek… Yeni uygulamaya koydukları para politikası, yurttaşın 20 Aralık tarihine kadar bankada olan Dolar, Euro ve Sterlin birimlerindeki parasını TL’ye çevirmek üzere bir anlaşma yapmak ve kura endekslenmiş örtülü bir faiz uygulamak olarak özetlenebilir… Bundan murat, yurttaşın bankalardaki TL’sini de dövize çevirmesini caydırmak ve döviz cinsinden birikimlerini de TL’ye çevirmelerine teşvik yaratmaktı. Böylece, yurttaşın dövizlerini TL’ye çevirerek piyasaya döviz girdisi sağlanacak, dolayısıyla da TL yabancı para birimleri karşısında güç kazanacak; döviz kaynakları tükenmekte olan TC Merkez Bankası da rahatlamış olacak… Bu arada da Körfez ülkeleri ile yapılan özel anlaşma ile de Türkiye pazarına döviz girdisi sağlanacak.
Şimdilik böyle de altı ay sonra, yurttaşla anlaşma tamamlananınca ne olacağı meçhul… Yurttaş bu paranın önemli bir kısmını dövizin yükseliş eğilimi döneminde aldı, şimdi düşük kurdan TL’ye dönecek ve altı ay içinde telafi edecek?! Güven vermiyor… Kurlar geriledi ama kısa süre önceki kura gitti; örneğin Ağustos kurlarına düşmedi… Piyasaya giren döviz de, yurtdışına ihracat karşılığı veya turizm sektörünün yurtiçi gelirleri olarak gelmiş, yani ekonomi faaliyetlerinin ürettiği bir para değil… Ve bu gerçek, piyasaya döviz girmiş olmasına rağmen Merkez Bankasının döviz kaynaklarının azalmasında sırıtıyor. Yabancılar da finansal piyasalardan çıkıyor, paralarını alıp gidiyorlar… TC ekonomi yönetimi bunun yarattığı finansal boşluğu da günlük olarak kapatmak zorundadır ancak kaynak sıkıntısı var… Ayrıca, TC’nin bu yıl 170 milyar dolar dış borç ödemesi gerek, bunun 110 milyar dolarını özel sektör ödeyecek…O kadar kaynak da yok… Acilen kaynak yaratmak gerek…
Sihirli formül, uygulamaya sokulan yeni para politikaları… Şimdi ihracat ve turizm gelirleri artacak ve karşılığı yabancı para olarak ülkeye girecek diye bir beklenti var… Ucuzlamış mal ve hizmet ile nereye kadar çalışır?! Pandemi ve yeni varyantlar koşullarında dünya ve Türkiye turizm pazarları ne kadar hareketlenir?! İhracat ürünleri için kullanılan hammadde ve malzemenin ve üretim araçlarının ne kadar yerlidir?! Uygulanan yanlış ekonomi politikalarla özellikle geleneksel yerli tarım ürünleri bile ithal ürünlerle ikame edilmiş… Şimdi bunu kısa süre içinde geri çevirmek olası mı?! TC hükümeti Çin modeline geçtiğini söylüyor, ihracat artacak diyor; Rusya ise faizi artırırken, “Artırmasak Türkiye modeli gibi ekonomik yıkım yaşardık” diyor. O Rusya ki, hidrokarbon zengini ve petrol ürünlerinde bölgenin ana tedarikçisi…
Türkiye ekonomisi bu darboğazdan gelişmelere göre farklı para politikaları uygulamak ile, günü kurtarma önlemleri ile çıkamaz; istikrar sağlanamaz. TC Merkez Bankası Başkanı sık sık değişiyorsa, faizleri Nas suresi ile belirlemek gibi bir para politikası uygulanacağı söyleniyorsa, ekonomide istikrar hayal; gelecek de tehdit altında… Zaten uzmanlar da en geç Şubat ile birlikte döviz kurlarının yeniden zıplayacağını söylüyor.
Ne yapılması gerek?! TL’nin yabancı paranın karşısındaki değerinin ne olduğu ve ne olması gerektiği üzerinde önlemler ve para politikaları üretmek yerine ekonomide sürdürülebilir istikrar ve dolayısıyla sürdürülebilir büyüme sağlamak için TL’nin değerinin yabancı paralar karşısında sabit kalmasını sağlayacak ve ekonomi bilimine uygun para politikaları uygulamaktır çünkü ülke ekonomisini yönetmenin en önemli politikası para politikasıdır. Ve bu işler de 1600 yıl önce yazılmış Kur’an ayeti ile değil, çağdaş ekonomi bilimi ile olasıdır.
İstikrarsız para ve istikrarsız ekonomi ile geleceğe dair öngörüler yapılamaz, yatırımlar olamaz, ekonomi büyüyemez, pazar faaliyetleri artamaz… Türkiye bu sarmalın içine girdi… Ya Kuzey Kıbrıs?! Bu sarmalın yarattığı fırtına ile ekonomisi darmadağın… Düzeltmek için para politikaları enstrümanı da yok… Peki çaresiz mi?! Değil… CTP’nin kamuoyu bilgisine getirdiği istikrarlı para birimine geçmek bir çaredir. Piyasada sunulan mal ve hizmetlerin büyük çoğunluğu zaten döviz maliyete ve fiyata bağlanmış durumda; gelirler de istikrarlı bir para birimine bağlanırsa, ekonomide istikrar sağlanabilir. Bunu yaparken de illa ki maaş ve ücretler aktif olarak herhangi bir dövizle ödenecek değildir; sadece maaş ve ücretleri istikrarlı bir para birimine göre belirlemek ve ödendiği günün kurundan TL olarak ödemek de yeterli olacaktır. Türkiye hükümetinin şimdi TL mevduat hesaplarında yaptığının benzeri bir uygulama…
Kim yapar?!. UBP yapabilseydi yapardı… CTP söylemişse, yapar…