Memur maaşlarının ödenmesinde sıkıntılar, Nisan ayı girerken de devam etti. Ve sonunda da Hükümet, resmi açıklama yaptı: Maaşlar kesintili verilecek, birkaç gün içinde de tamamlanacak...
Memur şaşırdı. Bunun ne demek olduğunun açıklamasını yapmaya hiç gerek yoktu. Memurla beraber, esnaf da dondu kaldı; borçlular da alacaklılar da v.s. v.s. v.s. de...
Nedeni açıklandı. Resmi ağızdan... T.C. ile Ekonomik Protokol henüz imzalanmamıştı... Üç aydır para-mara gelmiyordu Türkiyeden. Yani parayı veren, parayı vermeyi bir nedenle (!) geciktirmişti. Olduğu kadarının önemli bir bölümü de askere aktarılmıştı.
Bugüne kadar parayı veren düdüğü çalıyordu ya ? Şimdilik –bilemediğimiz bir nedenle- ‘Protokol’ imzalanmamıştı. Bu nedenle de, ne para veren vardı ne de düdük çalan.
Parayı veren birşeyler mi anlatmaya çalışıyordu ? ‘Parayı verirsem düdüğü de çalarım’ mesajı mı veriyordu ? Parayı veren, parayı vermeye devam edecek miydi ? Devam edecekseydi, arkasından da düdüğü daha bir coşkuyla çalmaya başlayacak mıydı ? Yok eğer parayı veren, para vermekten de düdük çalmaktan da vazgeçtiyseydi, bundan sonra ne olacaktı ? Parayı da düdüğü de istemeyenler şimdi ne diyecekti, tepikeri ne olacaktı ? Parayı vereni de düdüğü çalanı da çoktaan bağrına basmış olanlar için , olacak yeni birşeylerin müjdecisi miydi tüm bunlar ? Bu kadar yıldır, ne paradan ne de düdükten rahatsızlık duymayanlar ‘bayram’ arifesinde miydi ?
***************************************************************************
Afrodit’in adası
Hafta başındaki ‘uçak kaçırma’ olayı ile önce sarsıldık. Larnaka’dan haber geldiğinde, “Eyvaaahhhh... Terör, nihayet buralara da taşındı” dedik. Gün boyu gelen çelişkili haberlerle, ne olup bittiğini bile doğru düzgün kavrayamadık. Hangi örgüt açıklama yapıp olayı üstlenecek diye merakla beklerken, akşam saatlerinde rahatladık. Olayın, şu sıralar her tarafı karıştıran örgütlerle bir bağlantısı yokmuş... Bireysel bir hareketmiş... Aşk yüzünden yapılmış... Olayın kahramanı biraz kaçıkmış... v.s. v.s. v.s. Bir “Ohhh...” çektik. Çektik de, gün boyunca çektiğimiz sıkıntı da yanımıza kaldı.
Mısırlı adam teslim oldu, tutuklandı. Olay kazasız belasız, patlamasız, ölümsüz atlatıldı. Gergin saatlerin en yumuşatıcı açıklaması da Anastasiadis’ten geldi. “Burası Afrodit’in adası. Olay terör değil aşk hikayesi.”
Güzel espiriydi. Ama düşündürücüydü. Afrodit’in adası bir ‘Aşk Adası’ mıydı ? ‘Savaşlar Adası’ mı ? Kimdi bu Afrodit ?
Uzun uzun anlatmayalım. Efsaneye göre Afrodit güzel mi güzel bir kadındı. Taa Yunanistan’da ortalıkları karıştırmış, denize atılmış Kıbıs’a kadar sürüklenerek gelmiş ve yerleşmişti. Kimilerine göre sadece masum, son derece güzel ve seksi bir kadındı. Kimilerine göre ise bir fahişeydi.
Kıbrıs’a ‘Aşk Adası” denmesinin nedeni de Afrodit’ti. Yani sözü edilen ‘aşk’ Afroditvari bir aşktı. Ama galiba ‘fahişe’ aşkıydı bu aşk. Çünkü ‘Aşk Adası’ tarihi boyunca hiç hayretmedi. Gelen ‘aşk yaptı’ giden ‘aşk yaptı’ ada üzerinde. Ve işte sonucu : (Lütfen dikkat... “Sonu...” demedim “Sonucu..” dedim.) Savaşlar, ölümler, göçler, entrikalar ve daha neler neler...
***************************************************************************
Sokağın Ağzı
• Çocuk sınıfı geçmez, öğretmen gabahadlı... Adam sarhoş. Arabasıyla ezer geçer öldürür, polis yahud da asvalt gabahadlı... Takım yenilir, hakem gabahadlı... Maaş ödeyeceg para yog, Hükümet gabahadlı... Hep bir gabahadlı ararık gendimizden bşga. Ve muhaggak bulurug da....
• Pakedini istemen... Suyunu istemen... Parasını istemen... Elektriğini istemen... Ne istediğini söylesen de anlasak biz da....
• Gıcık olduğum birileri var. Bir bombacık da ben patlatacağım bu günlerde. Nasıl olsa ya PKK ya da IŞİD zannedecekler...
• Üçüncüdür gızı isderim vermezler. Acaba ben da bir uçag gaçırsam ?
• Para asgere agdarılmış, memuru onun için ödeyememişler. Demeg ki memur değil asger olmak varmış bu memlekedde...