Pardon!

Cenk Mutluyakalı

“Anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağıma” diyerek yakın geçmişte ant içmişlerdi.
Pardon!
“Namusum ve şerefim üzerine” demişlerdi…

Biliyorsunuz, geçen sene de “ara seçim” yapılmamıştı.
Anayasa’ya rağmen…

***

Anayasa’nın başlangıcı “Bağımsızlık Bildirisini yaşama geçirmek” der örneğin!
Peki o “bildiri” ne buyurur:
“İki eşit halk arasında ortaklığının bir federasyon çatısı altında yeniden kurulmasını…”

Gördünüz mü?
Önemli olan Anayasa değil!
Türkiye’den gelen talimattır.
Uyduruktur gerisi!
50 senedir dünyada kimseler inanmamışsa da boşuna değildir.

***

Kendini “devlet” diye ilan eden düzen gibi Anayasa da eğreti duruyor.
“Egemenlik kayıtsız şartsız halkındır” diyor örneğin!
Yalan!

“Herkes, hiçbir ayırım gözetilmeksizin, Anayasa ve yasa önünde eşittir” diyor.
Yalan!
“Kıyılar yalnız kamu yararına kullanılabilir” diyor.
Yalan!
“Yurttaşların yüz metrelik kıyı şeridi içerisine girmesi kimse tarafından engellenemez ve giriş ücrete bağlı tutulamaz” diyor.
Kuyruklu yalan!

***

Öyle yüksek siyaseti de geçtim…
Doktorların ikinci iş meselesini anımsayınız, Anayasa’ya aykırı denmişti…
Mahkeme emrine rağmen ne değişti?
Bin bir cambazlık oynandı, organize bir siyasetle bu aykırılığın üzeri örtüldü.
Anayasa hep delindi de…
Bu kez “yüce devlet” diyenlerin gözü önünde yerle bir oldu itibarı!
Devleti biz kurduk” diyen partinin başkanı, hükümetin başbakanı, “oy çokluğu” ile Anayasa’nın ihlalini ilan etti.
Suyu çıktı tam işin!


***


“Namusum ve şerefim üzerine” demişlerdi…
Pardon!