Şehrin ortasına ağaçlar dikip bir park yaparsanız kuşlar gelir oraya, ortalık cıvıltılarıyla dolar, çocuklar gelir sevinçli sesleriyle, böcekler, kelebekler gelir. Gökyüzü gülümser ve mavisini verir. Rüzgâr sevinçle dans eder ağaçların dallarında… İki sevgili buluşur parkta, gözlerinden birbirlerine doğru ışıltılı bir nehir akar.
Şehrin ortasına gökdelenler dikerseniz kuşlar gider. Çocuklar uğramaz bile oralara. Uğrasalar da ürkerek bakarlar. Gökyüzü kaybolur, rüzgârın önü kesilir, kalbi kırılır. Bir genç kız boşluğa doğru fırlatılır gökdelenin üst katından.
Şehrin ortasına bir park yaparsanız belki kar yağar oraya. Çocuklar kardan adamlar ve kardan kadınlar yaparlar, birbirlerine kartopu fırlatırlar. Sevinç çığlıkları birbirine karışır. Şehrin yoksulu, zengini parkın beyazında buluşur.
Şehrin ortasına bir gökdelen yaparsanız güzelce ısıtırsınız orayı kar yağarken. Uzak semtlerden bin bir çileyle oralara ulaşmış insanlar vardır. Yoksullar temizleyip durur odalarını. Her gözde bin bir türlü yalnızlık yaşanır. İyice ısıtılmıştır ama her şey soğuktur oralarda. Buz tutmuş kalplerle oradan oraya ilerleyen robotlar dolanır odalarda.
Gökdelen bir zamanlar orada bulunan parkın mezartaşıysa eğer mutluluk bahşetmek zordur oraya. Ölü ağaçların laneti çınlar koridorlarda.
Şehrin ortasına bir gökdelen dikince servetine servet katmanın gurur ve mutluluğunu yaşar kimileri… Parkta bir buluşmanın anısı ömre bedeldir ama.
Köpeğini her sabah parkta dolaştırmaya çıkar bir genç kız. Yaşlıca bir çift el ele sabah yürüyüşündedir. Bebek arabasıyla bir genç baba geçer yanlarından. Topuyla oynayan bir çocuk tatlı tatlı gülümser. Kuşlar sevinçle cıvıldarlar onları görünce. Kitabını almış parktaki kafede sabah kahvesini yudumlamaktadır bir kadın. Kahveci temizlik yaparken ıslık çalar bir yandan. Yan masada iki eski arkadaş dertlerini paylaşır.
Parkçılarla gökdelencilerin kavgasıdır biraz da günümüzün kent kavgaları. Ağaçların ve kuşların servet avcılarına direnişidir. Gökyüzüne bakmakla vitrinlere bakmak arasındaki gerilimdir.
Günümüzde parklar birer direniş simgesidir. Çevreciler ve kuşlar aynı millettendir.
Parka elini sallaya sallaya girersin. Bir bankta oturup kuşların müziğini dinlersin. Gökdelene girmek için güvenlik kontrolünden geçersin. Parkta yüzünü okşar güneş, ağaç gölgesini, çiçek neşesini verir sana. Kıyafetin ve ayakkabıların rahattır. Park senin bahçendir. Park senin hakkındır.
Park senin çocukluğundur. Şimdi belki de ölmüş olan bazı yetişkinlerin seni elinden tutup dolaştırdığı yerdir. Ağaçlar uzamış, zaman geçmiştir ve park hep orada kalmıştır. Bir zamanlar salıncağını iten babanı, üşüme diye atkını saran anneni, şimdi uzaklarda olan çocukluk arkadaşını anımsarsın. Park şehirle kurduğun bir iletişimdir. Sana sunulmuş bu bahçe senin sevincindir.
Parklara göz diken paragözler ağaçlarla kuşların düşmanıdır.
Dünyayı kendilerinin sanan bugünkü refahları için geleceği harcayan insanlar vardır. Çok incinmiştir toprak onların hoyrat ellerinde. Paradır onların Tanrısı. Oysa gerçek Tanrılar ağaçlardır.
Zamanın tanığı ulu ağaçlar dünyanın uzattığı dostluk eldir bize. Gökyüzü içimizi ferahlatan sonsuzluk duygusudur.
Para için kesiyorlar, para için yakıyorlar güzelim ağaçları.
Parayla yaprakların kavgasıdır bu…
Para için yok ediyorlar parkları. Gökdelenler dikiyorlar oralara.
Para bazılarının park herkesindir.
Şehrin ortasına bir park yaparsanız mutlu edersiniz dünyayı. Kuşlar gelir hemen, bir şenlik başlar. Ağaç yeşilden mutluluk dalları uzatır, şehrin kalbi çiçek açar.
Şehrin ortasına bir park yaparsanız yağmur gelir. Ağaçlar sevinçle içine çeker suyu… Her yaprak ayrı ayrı sevinir. Park sevincidir şehrin.
Parkları yok edenler şehirlerin sevincini öldürenlerdir.
Şehrin ortasına bir park yaparsanız şehir size kalbini verir. Kuşlar şarkısını söyler. Dünya bir atlıkarınca gibi sevinçle döner.