Bir yıldan beri Covid-19 salgını ile mücadele sürüyor; UBP’nin başını çektiği hükümetlerin bu süreçte başarılı olduğunu söylemek pek de olası değil… Süreç toplumsal sağlığın daha kötüleştiği, yerel bulaşın yaygınlaştığı ve halkın evlere kapatıldığı bir seyirle devam ediyor.
Hükümet bu süreci yönetemedi, yönetebileceğe de benzemiyor. Sadece toplumsal sağlığı değil, genel ekonomiyi ve öğrenimi de perişan eden hükümetin aklı hep UBP’nin parti içi hesaplarıyla karışık oldu. Parti başkanını seçecekleri kurultayı yapamadılar; on milletvekilinden bir tanesini meclis başkanı seçeceklerdi, kilitlendiler… Sigortaları atan Başbakan kendi partisinin milletvekillerine ayar çekmek için ansızın “Buyurun erken seçime” dedi… Bütçeyi yapacakları komitede kendi kendilerine çekiştiler, maliye temsilcisi komiteyi terk etti… UBP’li bakanlıklara bürokrat ataması yapılmasına rağmen, YDP’li bakanının bürokratlarının atanmamasına tepki koyan Arıklı bakanlar kurulu toplantısına katılmama eğiliminde bulundu… Daha böyle örneklerle, hükümetin başını çeken UBP’nin iddiasının ülkeyi yönetmek değil, makamlarda oturuyor olmak olduğu aşikardır. Kendi içinde huzuru yok, ortaklarıyla eşgüdümü yok, muhalefet partileri ile iletişimi yok ve memleketi yönetecek, pandemi nedeniyle bozulan toplumsal sağlık ve ekonomiyi düzeltecek?!
Bu yaşanan süreçte en büyük ihtiyaç hükümet marifetiyle siyasetin, ekonominin ve sağlığın tüm örgütlerinin sinerji yaratabilmesiydi… Hükümet dışındakiler bu konuda katılımcı olmaya da çalıştı ama sinerjiyi hayata geçirecek olan hükümet bunun değerini bilemedi ve kullanmadı. Sonuç? Genel hüsran… Toplumsal sağlık daha tehdit altında, ekonomi daha derin bunalımda, eğitim keşmekeşte… Ve nihayet, CTP Başkanı Erhürman bu kötüye gidişi durdurmak ve iyiye gidişi başlatmak üzere, pandeminin başlangış günlerinde yaptığı ve fakat muhataplarınca dikkate alınmamış olan önerisini tekrarladı: Siyasi parti başkanlarının katılımıyla bir kriz masası oluşturmak… Bu kez önerisi kabul gördü, üç gün sonra toplanacaklar… Erhürman bu öneriyi yönetime ortak olmak için yapmadığını, ortak akıl ile yönetmek için hükümete yardımcı olmak istediğini söyledi… Amacı gayet belirgin; kötü günlerden çıkış için toplumsal sinerji yaratmak… Yapıcı siyasi muhalefet örneği…
Salı gün için programlanan bu toplantından neler çıkacak? Öncelikle, yaşanan sorunları çözmek için siyasetin işbirliğine giriyor olması algısı halkın özgüvenini yükseltecek, morali düzelecek… Siyasi partilerin değişik insan kaynakları ve birikimleri var, onların fikirleri ve kapasiteleri ile daha gerçekçi ve sonuç alıcı uygulamalar karar altına alınabilecek… Tüm partilerin uzlaşısı ile alınan kararlar mecliste uzun uzun tartışılmayacak, havanda su dövülmeyecek… Meslek örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, akademisyenlerin katkısını ve katılımcılığını sağlamak daha rahat olabilecek, destek alınabilecek… Sağlık, ekonomi ve eğitim konularında ortak aklın ürünü olan programların uygulamasını da tüm katılımcılar birlikte denetleyebilecek, eksiği-yanlışı kısa sürece düzeltebilecek… Yani, tam anlamıyla toplumsal sinerji yaratılacak.
Ana muhalefet partisinin bunu önermesi büyük bir toplumsal duyarlılık ve sorumluluktur… Mevcut hükümetin başarısızlığından kendine siyasi çıkar ummadan, halkın yaşadığı sıkıntıların aşılmasını önemsemek… UBP’nin kendi içinde ve hükümetteki ortakları ile didişmesi nedeniyle ana muhalefet partisinin seçmen desteğinin artacağını hesaba katmadan halkın derdine deva bulmanın aciliyetini önemsemek… “Duvara toslasınlar da seçimi ben kazanayım” demeden, halkın duvara toslamaması için ana muhalefet olarak hükümete el vermek… Siyasette büyük bir
sorumluluk örneğidir bu… Ve gene büyük bir siyasi sorumluluk örneği de hükümet partilerinin CTP’nin önerisine katılımcı olması, öküz altında buzağı arar gibi bu öneride CTP’nin siyasi kazancının ne olacağı fikrine kapılmaması ve samimiyetle bu önerinin uygulanması, kriz masasının kurulması, ürettiklerinin de hayata geçirilmesi ile olacaktır.
Olacak mıdır?! Belki önyargı gibi olacak ama bu UBP’den böyle toplumsal değerlerde olumlu bir çaba beklemek biraz naiflik olacak gibi… Kendi içinde didişen bir parti… Karar mekanizması ve süreçleri olmayan bir parti… Cumhurbaşkanlığı, parti başkanlığı, başbakanlık, meclis başkanlığı ve hatta genel sekreterlik makamlarına adaylığın piyangodan çıkar gibi çıktığı bir parti… Gelir oturur kriz masasına ve kendisi masanın krizi olur… Halbuki şu sıralar halkın beklentisi krizlerin aşılması için seçtiği siyasilerin el birliği ile çalışmasıdır.
Salı gün kriz masası oluşacak… Mış…