Türkiye 10 gün sonra tarihi bir seçime gidiyor. 14 Mayıs 2023 Pazar gün hem cumhurbaşkanlığı, hem de milletvekilliği genel seçimleri yapılacak.
Yaklaşık 65 milyon seçmen bu amaçla sandık başına gidecek. Daha doğrusu sınır kapılarında ve yurt dışı sandıklarda oy kullanmaya başlandı.
Bir değişim gelir mi?
Anketler Türkiye’nin ciddi bir değişime hazırlandığını gösteriyor. Anketlerde genel olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan 20 yıllık iktidarının son günlerini yaşıyor gibi görünüyor.
Türkiye için bu değişim yalnızca Erdoğan’ın yerine, Kılıçtaroğlu’nun seçilmesi olmayacak. Bu seçimle Türkiye, Erdoğan’ın getirdiği “Tek Adam Rejimine” son verecek ve yeniden parlamenter demokrasiye işlerlik sağlayacaktır.
Demokratik siyasal yapının ve demokrasinin vazgeçilmez kuralı olan “Kuvvetler Ayrılığı Prensibi” nin yaşama geçirilmesi Türkiye’nin çehresini de değiştirecektir.
Demokrasinin bu kuralı Yasama, yani Meclis; Yürütme, yani Hükümet ve Yargı yani Adalet kurumlarının birbirinden ayrı kuvvetler olarak kendi işlerini yaptığı, birinin ötekine tahakküm kurmadığı yapıyı anlatır.
Bu kurumlar birbirinden ayrı ve bağımsız olarak işlev gördüğü zaman demokratik sistem çalışır. Tersi demokrasinin askıya alındığı dikta rejimlerinde olur. Bu rejimlerde demokrasiden bahsedemezsiniz.
2002’de iktidara geldiği zaman demokrat, demokratik siyasal yaşama saygılı, demokrasinin temel kuralı olan kuvvetler ayrılığı prensibine bağlı, AB yanlısı, AB üyeliği için önünde en büyük engel olarak duran Kıbrıs sorununda, kendinden önceki liderlerden farklı olarak “çözümsüzlük çözüm değildir” diyebilen Erdoğan, süreç içinde bunların tümünü unutarak tek adam rejimini kurmaktan çekinmedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında kurulan tek adam rejimi son 5 yıldır Türkiye’ye çok pahalıya mal oldu.
Türkiye dış politikada yalnızlaştı. İktidara geldiği günlerde “komşularıyla sıfır sorun” politikası güden Erdoğan, ilerleyen süreçte bütün komşularıyla kavgalı duruma geldi.
Seçime giderken bunun yanlış olduğunu anlayarak bu politikadan çark etmeye çalıştı. Ama bu işin kolay olmadığını, yıkılan iyi komşuluk ilişkilerinin bir günde yeniden iyileşemeyeceğini unuttu.
Yanlış ekonomi politikaları nedeniyle Türkiye üretimden koparıldı. Bulunduğu coğrafya nedeniyle kendi kendine yetmesi gereken temel gıda ürünlerini bile ithal eder duruma geldi.
Türk Lirası yabancı paralar karşısında erimeye devam ediyor. Enflasyon ve devalüasyon nedeniyle fakir daha fakir, orta sınıf giderek fakir olurken, zengin daha zengin olur.
Türkiye ekonomisi son 5 yılda Türk Lirası gibi eridi. İnsanlar temel gıda maddelerine, özellikle et fiyatlarında yaşanan artışlardan sonra bırakın et almayı, süt ya da yumurta bile alamıyorlar.
Eskiden yalnızca fakir, fukara değil orta sınıf da sebze ve meyvesini uygun fiyata mahalle pazarlarından alırdı. Özellikle patates, soğan bu insanların temel tüketim ürünüydü. Türkiye’de neredeyse hiçbir evde patates, soğan olmadan tencere kaynamaz.
Ama son dönemlerde yükselen fiyatlar nedeniyle insanlar artık patates, soğan da alamaz oldu.
İşte bu nedenle muhalefet mitinglerinde insanlar “Patates, soğan güle güle Erdoğan” sloganı atmaya başladı.
Erdoğan bu sloganı önceleri duymazdan geldi. Nihayet dün Giresun’da halka seslendiği mitingte “sizler ne soğana, ne patatese liderinizi kurban etmezsiniz” diye seslendi.
Erdoğan’ın hesaplamadığı gerçek ise tenceresinde soğan, patates bile pişiremeyen fakir, fukaranın artık liderini düşünemeyeceğidir.
*****
Türkiye çok büyük bir değişim yaşayacak gibi görünüyor. Bu değişimin hem Türkiye’ye, hem de bütün bölge ülkelerine ve elbette Kıbrıs’a yeni olanaklar getirecek.
Patates, soğan Türkiye’de değişimin anahtarı olacak.