Patikalarım

Cenk Mutluyakalı

“Buna kim izin verdi” diye sordu kadın.
Denizin içinde olmalıydık aslında ama bir betonun üzerinde oturuyorduk.
Kahvemizi yudumluyorduk ve şatafat başımıza yıkılıyordu.
Şamandıraların olması gereken yerde şamdanlar vardı, avizeler rol çalıyordu maviden ve kıyıların yalnızlaştığı griden apansız bir gürültü boşalıyordu.

*  *  *

Yeniden sordu kadın:
“Bu denizi doldurmalarına kim izin verdi?”
“Nikos”
dedim.
Gülümsedi.

*  *  *

Çocukken üzerinde balık avladığımız ve ayak parmaklarımızı kanattığımız kayalıkların üzerine devasa oteller inşa edildi.
Şimdi yabancıydık birbirimize...
O kuytularda kaya balıkları yerine valeler gizleniyordu.
Otellere yabancıydık ve sahillere...

*  *  *

Denizin içine kurulmuş iskelenin üzerinde aklını rulet masasında unutmuş insanlar güneşleniyor, tül perdelerin böldüğü localarda kendilerini ayrıcalıklı hisseden yarı çıplak vücutlar pcr testi yaptırırken nasıl irkildiklerini anlatıyordu.

*  *  *

Kıyının doldurulduğu yerde bayraklar dalgalanıyordu, böylece affediliyordu talan...

*  *  *

“İşgal altındayız” dedim.
Beton işgali bu!
“İşgal altındayız” dedi.

*  *  *

Kıyılarını yitiriyor bu ülke...
Yitiriyor akarsularını...
Vadilerini yitiriyor...
Patikalarda yürümek keyfini bilemiyor çocuklar...
Hatta ‘patika’ nedir bilmiyor.

*  *  *

Hepimizin hayatından çaldıkları denizleri, şimdi parayla satıyorlar bize...
‘Şezlong’ diyorlar.
Ayıptır söylemesi bu şezlong dedikleri neymiş, bilmezdim çocukken..

*  *  *

Kıyıların ve ormanların ırzına geçerek geliştiği yalanında savrulan ada yarısının hüznünü içiyordu zaman...
Gün batıyordu.

*  *  *

Patika yollar nerede şimdi?
Ve nerede kaya balıkları...
Deniz vardı burada deniz...
Hani yeşil, nerede mavi...
“Biz” neredeyiz sahi?