PATRON KİM?

Sami Özuslu

Siyasetin gündeminden başlıklara bakalım, bazı örnekler üzerinden gidelim, başlıktaki soruya öyle yanıt arayalım.

Ne dedi müteahhitler?

‘İhaleler Ankara’da açılıyor, bize tek kuruşluk iş verilmiyor. Bu gidişl biteceğiz.’

Cevaben TC’nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri yanına KKTC’nin Başbakanı’nı aldı, Ankara’dan ihaleli asfalt işlerini yapılacağı Kaleburnu köyüne gitti, orada kolları kabararak poz verdi.

Mesaj netti: ‘Bu ülkede patron biziz!..’

***

Dün mecliste kürsüye çıkan ana muhalefet lideri CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, belediye başkanlarının anlattıklarını nakletti.

Erhürman, ‘hükümet ve elçilikten bazı kişilerin bölge ziyaretlerinde muhalif belediye başkanlarına haber dahi verilmediği’ bilgisini paylaştı.

Birçoğu mali sıkıntı içerisinde olan belediyeler proje ve hibe destekleri için uzunca bir süredir TC Büyükelçiliği’ne muhtaç yaşıyor. Bu da bir ‘bağımlılık ilişkisi’ yaratıyor.

Oradaki bürokratlar da bir süre sonra ‘para bende, benim dediğim olur’ noktasına gelmiş bulunuyor.

Onların mesajı da gayet açık: ‘Bu ülkede patron biziz!..’

***

Bir yıl boyunca okullarda yüzyüze eğitime geçilebilmesini sağlayamayan Eğitim Bakanı Olgun Amcaoğlu, AKP’nin ‘Türk-İslam sentezi’ ideolojisini yaymayı amaçladığı aşikar olan Çanakkale ve benzeri kamplara katılmaları için 14-15 yaşındaki öğrencilere açık çağrı yaptı.

Yasaların emrettiği eğitim gereklerini yerine getirmek ve eğitim kayıplarını telafi etmek için kılını dahi kıpırdatmayan bakan ne yapsındı?

Eli mahkumdu. Zira KKTC’den 3 bin 750 öğrencinin kamplara katılacağını zaten AKP’nin bir yetkilisi önceden duyurmuştu.

TC’nin Lefkoşa Büyükelçiliği bünyesinde oluşturulan Gençlik ve Spor Koordinasyon Ofisi planlarını çoktan yapmış, gerekli ‘talimat’ları ilgililere iletmişti.

Olgun Amcağlu da ‘mesaj’ı almış, gereğini yerine getirmişti.

Mesaj ortadaydı: ‘Bu ülkede patron biziz!..’

***

Tüm bunlar ve her ay sonu tekrarlanan Maliye’nin ‘maaş ödeme krizi’ ile ‘anavatandan kaynak bekleme’ nöbetleri, sağlıkta ‘aşı geldi’, ‘yakında geliyor’, ‘vallahi gelecek’ şeklinde özetlenebilecek bağımlılığı anlatan demeçler demeti, ekonomide ‘Salihli kirazı çıkacak, kiraz ucuzlayacak’ mealindeki ekonomik akıl tutulmaları, Adalı cinayeti konusunda ‘vakvakları ürkütmeme’ siyasetinin absürd görüntüsü ve de günde beş vakit ‘şükran’ ritüelleri yetmezmiş gibi, bir de TC’nin ana muhalefet liderinin ‘KKTC bağımsız bir devlet olarak tanınmalıdır’ sözleri...

Dün de yazdım, tekrar olacak, ama Kemal Kılıçdaroğlu da farklı bir şey söylemiyor.

O da aynı mesajı veriyor: ‘Bu ülkede patron biziz!..’

***

Çuvaldızı başkasına batırmak kolay da, iğneyi kendimize batırmak zordur.

Batıralım mı?

Tamam...

‘Patron kim?’ sorusuna biz ne cevap veriyoruz acaba, hiç düşündük mü?

‘Biz’ derken, bizi yönetenler ve siyasi elit yani...

Var mı bir itiraz bu patronluğa?

Toplum rahatsız, huzursuz, ama ciddi bir ses duyulmuyor uzun süredir.

Bir kabullenme söz konusu...

‘Ses çıkarmama’ taktiği...

‘Ne olur ne olmaz’ mantığı...

Tanıdık gelmiyor mu bunlar?

Bir düşünelim, acaba nereden tanıdık geliyor...