‘Paydaş’ kelimesinin anlamını “bir ortaklık veya mal üzerinde söz hakkı olan kimse” diye yazar sözlük. Bu tanımdan yola çıkarak ‘Paydaş Mentalitesi’ tanımı ise, yönetimlerin alacağı kararlar konusunda etkilenecek en geniş kitleler temsilcilerinin ve ilgili konuda uzman sivil toplum inisiyatiflerinin sürece dahil edilmesi olarak tanımlanabilir.
Her ne kadar sözlük anlamı bizlere “paydaş” kelimesinin içeriği hakkında ipuçları verse de, paydaş mentalitesini anlamak için sanırım halk tarafından seçilmenin verdiği görev üzerinde düşünmek daha doğru olacaktır.
Genelde seçim zamanları sivil toplum örgütleri ve meslek odaları ziyaret edilir. Yönetime talip olanlar tarafından paydaş mentalitesinin uygulanacağı konusunda ipuçları verilir. Mantıklısı da budur aslında. Çünkü demokrasinin sağlıklı olanı sadece seçimden seçime onay almak değildir hiçbir zaman. Konusunda uzman sivil inisiyatiflerle ortaklık yapmak, çalışmak ve en doğru kararlara ulaşmaktır verilen görev. Özellikle bizler gibi statükonun kamu yönetiminde etkin olduğu ülkelerde paydaş mentalitesi hayati bir önem kazanır.
Üzücüdür ki genelde yönetim anlayışımız paydaş mentalitesini yanlış yorumlar. Mutfağa hiç kimseyi katmadan kamu içerisinde pişirilen adımlar, piştikten sonra sivil toplum örgütlerinin görüşüne sunulur. Halbuki yemeğin tuzunu ve yağını dengelemek, en kolay pişirirken olur.
Süreç bu şekilde ilerlemediğinde, ilgili sivil toplum inisiyatiflerinden alınan görüşler olumsuzsa eğer, ya ‘paydaşlar bizi mi yönetecek’ ya ‘saçmalıyorlar’ denilir. Ve bu görüşler yok sayılma yoluna gidilir.
Halbuki Avrupa Birliğinde paydaş mentalitesi 20’inci yüzyılın ikinci yarısından beridir yönetimlerin karar mekanizmalarında benimsenmeye başlanmıştır. Birleşik Krallık'ta ise 2011 yılında geçen Yerinden Yönetim Yasası, ülkenin tüm yönetim anlayışını baştan aşağıya bu yönde değiştirmiştir.
Ülkemizde gönüllü destek koymak için bir araya gelen birçok sivil inisiyatif olması, pek çok alanda kamu yönetimimizin belkemiğine oturmuş statüko anlayışını kırmak için büyük bir fırsat oluşturmaktadır. Tabii ki kulağa hoş gelen bu ideallerin pratikte uygulanamayacağı da söylenebilir. Bu noktada bizim de yaşadığımız bazı tecrübelerden yola çıkarak birkaç örnekleme yapabiliriz.
Mesela on yıllardır ülkemizde yapı denetiminin uygulanması için deneme yapılmakta ve başarılamamaktadır. Kıbrıs Türk Mühendisler ve Mimarlar Odası Birliği ve Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği ile birlikte çalışan Teknik İşler ve Kentsel Tasarım Komitesi, yaptığı haftalık toplantılar sonunda bu süreci tamamlamıştır. Ve bu ülkede ilk defa Yapı Denetimi geçtiğimiz dönem, Ocak 2014 tarihinden itibaren uygulanmaya başlamıştır.
Aynı şekilde çevre örgütleri ve Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği, merhum Dr. Zerrin Akalın’ın uğraşlarıyla geçen dönem LTB Sağlık ve Çevre Komitesine çağrılmıştır. Aylar boyunca yapılan toplantılar sonucunda uçar mücadelesinde biyolojik mücadele yoluna gidilmiş ve şehirde kansere sebep olan tehlikeli uygulamalardan biri durdurulmuştur.
Trafik Komitesi ise pek çok kamu paydaşlarının yanında, meslek odaları, Kıbrıs Türk Trafik Kazalarını Önleme Derneği ve Trafikte Kazasız Yaşam Derneği katkılarıyla toplanmaktadır. İki dönemdir trafik komitesinde bu paydaşlar gerek trafik sayımları, gerekse değerlendirmeler konusunda bizleri bilgilendirmekte ve yönlendirmektedir. Bu derneklerin katkısının dinlenmemesi halinde yapılan uygulamaların eksikliği ise ciddi sıkıntılar yaratmaktadır. Özellikle bunun en somut örneği Devpa Süpermarket yanında yapılan köprü/kavşak uygulaması olarak gösterilebilir.
Lefkoşa Türk Belediyesi örneğinden uzaklaşacak olursak Mağusa İnisiyatifi kentin bulunduğu durumu geliştirmek üzere kolları sıvamış ve yerel uygulamaları denetleme rolünü üstlenmiştir. Yine Mağusada Hands-on Famagusta gibi iki toplumlu teknik proje ekipleri de sivil inisiyatiflerin karar süreçlerine katkı koyabilecekleri araçlar geliştirmişlerdir. Bu yapılan çalışmaların değerlendirilmesi ve böylelikle Mağusa kentinin daha ileriye götürülmesi için ihtiyaç, paydaş mentalitesinin belediye yönetimi tarafından benimsenmesidir.
Saydığımız örneklerin yanında bu ülkeye katkı koyan daha birçok sivil inisiyatif bulunmaktadır. Yönetimlere düşen ise bu sivil inisiyatifleri paydaş mentalitesi ile yönetim yaklaşımlarımızda değerlendirmek ve kolektif akıl ile en doğru uygulamalara ulaşmaktır.
Çünkü yönetimleri başarılı kılabilecek düşünce anlayışı aslında her enstrümanı çalabilmek değil, senfoniyi iyi yönetebilmektir.